Demokrasi bölücülüğün panzehiri midir?
AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi bir dergiye verdiği demeçte, Türkiye’nin yeni bir “sosyal sözleşmeye” ihtiyacı vardır diye buyurmuş. Bu sözlere adeta bir can simidi gibi sarılan bazı köşe yazarları Türkiye sorunlarını geleneksel kalıplar içerisinde çözemez, bu nedenle Türkiye’nin “yeni bir sosyal kontrata ihtiyacı vardır” demektedirler. Bunun yolunun da Avrupa normlarıyla uyumlu bir anayasadan geçtiğini iddia etmektedirler.
Aslında PKK’nın her kanlı eyleminin ardından medya ve siyaset erbabı ağız birliği etmişçesine sorunun “askeri” değil “siyasi” olduğunu söylerken bu hususu kastetmektedir. Bu söylem sahiplerine göre gerçekte PKK’yı, Türkiye’nin siyasi, kültürel ve demokratik kusurları üretmiştir. Onlara göre Cumhuriyet’in tek tip insan inşa etme projesi ülkedeki terörün ve huzursuzluğun kaynağıdır!
Kafaları karışık olanlar!
Bu konuda ülkenin tavanındakilerden tabanındakilere kadar herkesin kafası karışıktır. Kimisi Kürtler “kökenlerinden dolayı ayrımcılığa uğradılar” demektedir. Kimisi “1980 askeri darbesi siyasi, sosyal ve kültürel soykırıma neden olmuştur. PKK bu darbeye hazırlık ve soykırım ortamında doğdu, büyüdü” görüşünü ileri sürmektedir. Sorunun altında “inkâr ve imha siyaseti vardır” diyenlerin sayısı da hiç az değildir. Bu görüş ve düşünce sahiplerinden samimi olanlara göre; bölücülük ve ayrımcılıkla demokratik yollardan mücadele edebilmek için devletin daha çok demokratikleştirilmesi, temel insan haklarına saygı gösterilmesi, federalizm, asimetrik yetki devri, ortaklık demokrasisi, çok dillilik, çok kimliklilik vb. hususlar kabul edilmelidir. Benzer türden grup hakları yeni yapılacak bir anayasaya konarak yasal teminat altına alınmalıdır! PKK, insanlık dışı bir örgüt olarak insan hakları ve demokrasinin geliştirilmesi için değil, Türkiye’nin bölünmesi için kurulmuş bir örgüttür. Kaldı ki, bugüne kadar dünyanın birçok yerinde ayrılıkçı hareketlere karşı demokrasi, insan hakları ve kültürel hakların genişletilmesi terör sorununu çözmemiş, daha da azdırmıştır.
Sessiz devrimler!
Bilindiği gibi öteden beri demokrasisi zayıf ve bireysel hakların güvencede olmayan ülkelerde ayrılıkçı hareketlerin varlığı olağan karşılanırdı. Ancak bugün demokrasinin çok iyi işlediği bilinen Kanada, İspanya, İtalya, Fransa, İngiltere, Belçika gibi Batılı demokrasilerin de benzer şekilde ayrılıkçı taleplerle karşı karşıya olduğu bir gerçektir.
Örneğin; Kanada hükümetinin liberalleşme ve modernleşmenin ayrılıkçı duyguları yumuşatacağı görüşünden hareket ederek gerçekleştirdiği ve adına “Sessiz Devrim” dediği uygulamalar hiç de beklendiğinin aksine sonuçlar üretememiştir. Bugün Quebec’teki ayrılıkçılığı savunanların çoğu liberallerdir. Ayrılıkçılar “Sessiz Devrim” sayesinde güçlerine daha fazla güç katmışlardır. Benzer bir biçimde Belçika’da da Flaman toplumunun liberalleşmesi ayrılıkçı duyguların hızla tırmanmasına neden olmuştur.
Dünyanın her yerinde hak ve özgürlüklerin sınırlarının genişletilmesi için yapılan düzenlemeler, onları daha da uzlaşmaz yapmıştır. Bölücülere verilen tavizler, ayrılıkçılığı yumuşatmamış, aksine başka taviz taleplerini ortaya çıkarmıştır. Bölücülere maksimum demokrasi, serbesti, özgürlük ya da insan hakkı tanımak; bağımsız devlet isteyenlere rüşvet teklif etmek demektir. Demokrasi ve insan haklarını teröristleri terörden vazgeçirmek için değil, Türk halkı için istenmelidir. Zira demokrasi bölücülüğün panzehiri değildir!