Demografik savaş ve mülteciler
Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz şöyle demişti: "Bu hastalıklı ideolojiyi (Taliban fanatizmi) Avrupa''ya ithal etmek istemiyorum. Dahası; kesinlikle Afganistan''a sınır dışı etmeye devam edeceğiz... İnsanlar kaçmak zorunda kalırsa, bence komşu ülkeler, Türkiye veya Afganistan''ın güvenli bölgeleri, insanların Almanya, Avusturya veya İsveç''e gelmesinden kesinlikle daha doğru yer ."
Kurz''un söyleminin üç yönü var birincisi yabancı düşmanlığı ya da İslamofobi, ikincisi Afgan mültecilerle birlikte "hastalıklı ideoloji" olan Taliban fanatizminin ülkesine girmesini istememesi, üçüncüsü de hastalıklı olarak nitelendirdiği sorunun Afgan göçmenleri üzerinden Türkiye''ye ihraç edilmesidir.
ABD Dışişleri Bakanlığı ise yaptığı açıklamada, ABD''nin, Amerika için çalışan Afganlar ve ailelerine yönelik göçmen kabul programı ile Afganların ABD''ye göç başvurularının bağlı oldukları kuruluşlar aracılığıyla üçüncü ülkelerden alınacağı ve başvurular için Türkiye''yi işaret etti.
ABD açıkça Afganistan''da kendisiyle iş birliği yapanları, etki ajanlarının Türkiye''ye gitmesini istiyor. Böylece ABD, Türkiye''ye karşı uzun vadede onlarca sorunu Afgan mültecileri üzerinden Türkiye''ye ihraç etmiş oluyor.
İnsan hakları, hukuk devleti ve demokrasi deyince Türkiye''yi yerden yere vuran Batılı ve emperyalist devletlerin mülteci sorunu deyince Türkiye''yi işaret etmeleri rastlantısal değildir.
ABD''den AB''ye hemen bütün Batılı emperyalist hegemonlar Suriyeli sığınmacıların Türkiye''de kalmasını, Afganlı göçmenlerin de Türkiye''ye mülteci olarak gelmesini istiyorlar.
ABD ve Batılı emperyalist mahfiller Türkiye''de uzun yıllardır kışkırttığı ve kullandığı ideolojik (sağ-sol), etnik (Türk-Kürt), mezhepsel (Alevi-Sünni) tahriklerden istedikleri sonucu alamadılar. Yeni stratejinin adı sığınmacı ve yerli çatışmasıdır.
Üç ya da beş yüz sığınmacıyı ülkelerinde bulundurmak istemeyen ABD/AB ülkelerinin milyonlarca düzenli/düzensiz göçmeni Türkiye''ye yönlendirmeleri herhalde insani gerekçeli değil. AB/ABD''nin, göçmenleri Türkiye''ye yönlendirmeleri darbe yapmadan Türkiye''yi istikrarsızlaştırma operasyonudur. Daha önce darbecilerin, FETÖ''cü unsurlar ve PKK üzerinden yaptıklarını bu kez mülteciler üzerinden gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar.
Göçmen ve mülteci konusu Türkiye için çoktan insani bir sorun olmaktan çıkmış aksine AB/ABD tarafından yönetilen planlı demografik bir savaş haline dönüşmüştür.
2018 yılında Kadir Has Üniversitesi''nde yapılan "Türkiye Sosyal Siyasal Eğilimler Araştırması" raporuna göre mülteciler, Türkiye''nin en önemli 7 sorunu arasında yüzde 3 oranıyla 6. sırada yer almıştır. Hayat pahalılığı, işsizlik, enflasyon, "terör" gibi konu/sorun başlıklarından birinin "mülteciler" olması, konuyla ilgili çalışmalar yürüten sivil toplum kuruluşu ve akademisyenler için dikkat çekicidir.
Yıl 2021, sekiz on milyon mülteci Türkiye için artık bir millî güvenlik sorunudur!
Provokasyonlar sürüyor!
Gazeteci görünümlü -muhtemelen CIA bağlantılı- mülteci sıfatlı Afganistanlı bir şahsın Türkiye''de kadınlarımız hakkında söylediği aşağılık sözler toplumda büyük tepkilere neden oldu.
Vatanını, eşini, anasını ve nihayet topraklarını savunmayı bırakıp kaçan ve Türkiye''ye sığınan bu şahsın, kendisini Türkiye''ye gelmesi için yönlendiren mahfiller tarafından provokasyon amaçlı kullanıldığı açıktır.
Önümüzdeki süreçte benzer kışkırtmaların olacağını bugünden görmek gerekir. Zira şu anda bu tür provokasyonlar için çok uygun ortam var.
Nitekim daha dün Ankara Altındağ''da Suriyelilerle Türk gençler arasında kavga çıktı. Çıkan kavgada bıçaklanarak ağır yaralanan iki yurttaştan birisi hayatını kaybetti. Çevik Kuvvet''in müdahalesi sonrasında olaylar sakinleşirken, mahalledeki gergin bekleyiş hâlâ sürüyor.
Yine Ankara Doğantepe''de onlarca yabancı uyruklunun, ellerinde sopa, zincir ve satırlarla kavgaya gittiği görüntüler medyaya düştü.
Diğerlerini yazmaya gerek yoktur. Provokasyonlardan birisi bitmeden diğerinin başladığını, yurdun çeşitli yörelerinden gelen haberler gösteriyor. Tehlike çanları çoktandır çalıyor, iktidar olanı biteni görmezlikten gelmekle, güzelleme yapmakla meşgul. Çünkü iktidar yangın çıktıktan sonra müdahale etmeyi alışkanlık haline getirmiş bulunmaktadır.