"Demir Kollu Demokrasi"
Meclis Başkanı fonksiyonsuz kalınca, üslup değiştirdi. "Tek adam rejimi"ni savunuyor. Bu konudaki benzetmeleri farklı. Parlamenter yönetime "manuel sistem" derken, getirildiğimiz rejime "otomatik sistem"i uygun görüyor.
Otomobil, kullananların bildiği gibi otomatik yönetimde debriyaj yok. Sanırım Şentop'un anlatmaya çalıştığı araç kullanımında daha hızlı olmak.
Unuttuğu
Mustafa Şentop'un aklına ya da işine gelmeyen bir çalıştırma sistemi daha vardı. Daha doğrusu çoktan mazi oldu. Orta yaşın üstündekiler hatırlar. Gençler de eski filmlerde mutlaka izlemişlerdir. İlk ateşleme, uzun bir demir çubukla yapılırdı. Buna kol denirdi.
İşte bu demir aksam çevrilerek, araç yürür hale gelirdi. Eğer bunda başarılı olunmazsa "insan gücü devreye girerdi"; "vurdurmak." İtme alanı 30 derece ve yukarısı ise başarılı olunurdu.
İttirme
Sayın Meclis Başkanı'nın görmezden geldiği polis ve hakem eskisi Bünyamin Gezer'in dediği gibi bunun adı "ittirmek".
Devlet Bahçeli'nin Erdoğan sözcülüğü yaparken ülkeyi getirdikleri nokta bu. Yani demir çubuklu ittirme düzeni. Bu kafaların buluşu piskevüt gibi icatlarla nereye gittiğimiz iyice belli oldu.
Dikkat edin hemen her alanda pek çok sorun var. Özellikle atamalarda da aynı uygulamayı gözlemliyoruz. Son rektör paketinden yine birtakım arızalar çıktı. Mesela Samsun Üniversitesi hocasının Giresun Üniversitesi'ne rektör yapılması. İlahiyat eğitimcisi Prof. Dr. Yılmaz Can, bir anda kendini kendi yöresinin eğitim kurumunun başında buldu.
Hatırlatma
Can'ın geçmişini bilmeyenler için biraz detay vermek istiyorum. Ak Parti'den iki kez milletvekili aday adayı oldu. "Pantolon uyduramadık gömlek verelim" denip, Giresun Belediye Başkanlığına da aday oldu. Sonunda da Erdoğan'ın onayıyla yani, "Tanıdık sistem"le şereflendirildi. Hayırlı olsun...
Fatih Belediyesi ne yapıyor?
23 Haziran seçimindeki oy kayıpları ilginç gelişmeler başlattı. 31 Mart'ta seçilen Fatih Belediye Başkanı Ergün Turan'ın aniden sertleşmesi acaba bu yüzden mi?
Zabıtaların gelip "güneşten koruyan tenteleri" indirtmesi başlangıç oldu. Tebligatı imzalatıp sürenin dolması beklenmeden tüm tenteler kesildi. Hemen peşinden, belediye zabıtalarının vergi tabelalarını denetlemesi başladı. Üstelik haftanın iş yapılan iki gününde.
Tarihî mekanlar
İnsanın aklına başka nedenler de gelmiyor değil.
Vergi levhası, Maliye Bakanlığı'nın görevi değil mi? Engel üstüne engel çıkartılan Fener-Balat esnafını şimdi başka korku sardı. Tarihî yapılara el atılması. Malum Fatih Belediye Başkanı Ergün Turan TOKİ'den alınıp, yeni görevine atanmıştı.
Çiçeği burnunda sayılacak başkana tavsiyem, seçmeni daha fazla sıkıştırmaması. Bunlar bir dahaki seçimde lazım olacaklar!
O da bitti
TV-8, geleneksel ses yarışmasına hazırlanırken, Kanal D'nin Benimle Söyle'si sona erdi.
Neticede bir öğretmen olan Uğur Öz birinciliği kazandı. Araba anahtarının teslimi töreninde Öz'ün bir lafı gürültüye gitti; "Ehliyetim yok." Yarışmanın birincisi daha önce elenmiş ve "yeni şans" denilerek devam ettirilmişti. Bu garip bir tutumdu.
Ben olsam
Benim oyumla sonuç alınsa, Eftalya lakaplı kızı seçerdim. Yöresel kıyafetleri ve yine bölgesel repertuvarı ile buram buram Karadenizli...
Çok azını tanıdım
Rekor sayıda jüri üyesi arasında bana aşina olanların sayı 15'i geçmedi. Yani yüzde 15. Örneğin Melihat Gülses ve Metin Arolat bir de Ayta. Onu da tavrı ve sesiyle Güler Sabancı'ya benzetirim. Ayta bu defa Uğur Öz'ün kazanmasında önemli rol oynadı. O boru gibi sesiyle Öz'e amigoluk yaptı. Etkili de oldu.
Endişe ettiğim an, Serra adlı bir başka yarışmacının kazanabileceği olasılığının öne çıktığı zamandı. James Bond filminin müziği olarak ünlenen Skyfall'u söyleyen birine birincilik vermeye çalışanları onaylamam mümkün değildi. Yine bir yarışmanın kazandırdığı Adel taklidi ve yüzde yüz İngiliz bir şarkıcı benzerinin kazanması tuhaf olurdu...
...
GÜNÜN SÖZÜ
Yararsız yasalar, gerekli yasaları zayıflatır. Montesquieu