Değersiz TL ve yüksek enflasyon yoksullaştırdı
Merkez Bankası, 2003 yılı ve TÜFE bazlı reel kur endeksine göre halen TL yüzde 46 oranında daha düşük değerdedir. Denge kuru olması için doların 8 lira dolayında olması gerekiyordu. Bazıları piyasa kurunun denge kuru olduğunu söylüyor. Doğru değil… Çünkü Türkiye''de piyasa dardır, aksak rekabet var ve piyasaya spekülasyon hâkimdir.
TL''nin aşırı değer kaybı ekonomik istikrarı daha çok bozdu. Ama en önemlisi dolaylı ve dolaysız olarak yoksulluğu artırdı.
1- İmalat sanayisinde ithal girdi oranı yüze 40-45''tir. 2018 kur şoku ve arkasından kur artışları, üretim maliyetlerini artırdı. Yİ-ÜFE yüzde 105''e yükseldi.
2- İthal tüketim mallarının fiyatları, kur artışından daha fazla arttı. Çünkü satıcı, kur daha da artarsa aynı malı yerine koyamam endişesi taşıyor. Panik içinde fiyatları daha çok artırıyor. Hükümet ise ithalatı azaltmak için ithal mallar üstündeki vergileri artırdı. TL geliri olanlar artık araba gibi ithal malların yanına bile yanaşamıyorlar.
3- Kurlardaki belirsizlik yatırım eğilimini düşürdü. Yeni yatırımlar olmayınca yeni istihdam da yaratamıyoruz. Neticede fiilî işsizlik arttı.
Dahası milyonlarca Suriyeli ve Afganlı, halkın ekmeğini ve işini aldı. Hükümetler de bunlara iş verin diyor. Kendimiz işsiz kaldık.
2001 krizi öncesinde tarımsal desteklerin GSYH''sı yüzde birin üstünde idi. AKP döneminde en fazla yüzde 0,70 oldu. Son yıllarda yüzde 0,44 seviyesindedir. Tarımda tutunamayanlar, şehirlerde işsiz gettolar oluşturdu.
İşsizlik demek doğrudan yoksulluk demektir.
4- İktidarın enflasyonu önleme, enflasyonla mücadele için bir istikrar politikası da yoktur. Ekonomi ile ilgili ne söylediği de anlaşılmıyor. Bu nedenle halk ''''bu hükümet çözüm bulamaz ''''diye umutsuzluğa düştü, beklentileri kötüleşti.
5- Geçmişteki yanlış özelleştirmeler fiyatları artırdı. Et ve Süt Kurumu, eti üreticiden normal fiyatına alır ve az kârla veya kâr koymadan bazen de sübvansiyonlu olarak tüketiciye satardı. Et ve Süt Kurumu özelleştirildi, et fiyatları arttı.
Telekom''un yüzde 55 hissesi özelleştirildi. Hariri özelleştirme bedeli olan 6,7 milyar doların büyük kısmını Türk bankalarından kredi olarak aldı. Kârı ile borç ödemedi, transfer etti. Telekom faiz maliyeti devam etti ve hizmete yansıdı. Ürettiği hizmetlerin fiyatı arttı.
6- Halkın enflasyonu ile ilan edilen enflasyon farklıdır. Kur artışı enflasyona yansıyor. Gelirler aynı oranda artmadığı tersine reel satın alma gücü olarak daraldığı için, enflasyon halkın satın alma gücünün düşmesine neden oluyor.
TÜİK tarafından açıklanan TÜFE oranı, zengin-fakir gelir gruplarının ortalama harcamaları üstünden hesap ediliyor. Gerçekte gelir gruplarının harcama sepeti bileşimi farklıdır. Söz gelimi; düşük gelir grupları ve sabit gelirlilerin harcama sepetinde gıda harcamaları ve kiranın payı daha yüksektir.
Emekli, memur ve işçi maaş ve ücretleri yıllık TÜFE''ye göre artırılıyor. Oysa ki gıda fiyatlarının daha çok artması nedeni ile mutfak enflasyonu daha yüksektir. İşçi-memur ve sabit gelirlilerin maruz kaldıkları enflasyon daha yüksektir. Bu nedenle bu kesimin satın alma gücü düştü ve yoksullaştılar.
Bu durumda Türkiye''de TÜİK geçinme endeksi hazırlamadığı ve düzeltme bu endekse göre yapılmadığı için, işçi, memur ve emeklinin satın alma gücü sürekli düşecek ve yoksullaşma devam edecektir.
Geçmiş yıllarda bazı politikalar, söz gelimi cari açık sürdürülemez derdik. Şimdi ise bu politikasızlık, hem toptan sürdürülemez, hem de devam ettikçe daha çok kanatıyor.