Değerli tecrübeler ve tarihi mesajlar
Geçenlerde bu köşede çıkan "Siyaset dünyamızın Hüsamettin Ağabeyi" başlıklı yazımın ertesi günü Hüsamettin Cindoruk aradı. Bir süre sohbet ettik. Aradan çok geçmeden de bana Kaan Gaytancıoğlu tarafından kaleme alınmış "Türk Siyasal Yaşamında Hüsamettin Cindoruk" adlı kitabı ulaştırdı. Halen Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Gaytancıoğlu, Türk siyasetinin son dönem anıt isimlerinden Hüsamettin Cindoruk'un 68 yıllık siyasi hayatını kitaplaştırarak gerçekten çok önemli bir iş yapmış. Kitapta memleketimizin yetiştirdiği önemli bir siyasetçinin iniş ve çıkışlarla dolu mücadeleler içinde geçmiş hayatını tüm ayrıntılarıyla öğrenirken ülkenin yakın siyasi tarihi içinde de bir yolculuk etmiş oluyorsunuz.
Yassıada'da avukatlık
Günümüzün siyasilerine de rehberlik edecek nitelikte ve altı bölüm halinde okuyucuya sunulan bu 68 yıllık birikimde neler yok ki?..
Cindoruk'un Demokrat Parti'de başlayan mücadelesi, aynı partinin Gençlik Kolları Başkanlığını üstlenmesiyle kısa zamanda liderliğe dönüşen, Hasan Polatkan ve Refik Koraltan'ın da aralarında bulunduğu 18 milletvekilini avukat olarak savunduğu 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesi sonrası Yassıada Duruşmalarında devam eden ve 12 Eylül 1980 askeri müdahalesi sonrası dönemde merkez sağda Büyük Türkiye Partisi'nin ve Doğru Yol Partisi'nin (DYP) kurulmasına kadar uzan siyasi hayatı, tüm detaylarıyla ele alınmış.
Vekil Cumhurbaşkanı
Doğru Yol Partisi ve Demokrat Türkiye Partisi Genel Başkanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve milletvekilliğinin yanı sıra bir dönem de vekaleten Cumhurbaşkanlığı yapan Hüsamettin Cindoruk'un demokratik kimliği ve hukukun üstünlüğüne inanmış kişiliği, kürsü dokunulmazlığı konusundaki mücadelesi, sivil anayasa özlemi gibi siyasal hayatı boyunca pek çok alanda verdiği mücadeleler ayrıntılı biçimde işlenmiş.
Deneyimlerini, bugünün ve yarının siyasetçilerine bu kitapla bırakan Cindoruk, "Barışmak, güvenmek ve uzlaşmak zorundayız" diye başladığı kitabın önsözünde günümüze yönelik şu önemli mesajları veriyor:
Demokrasiye dönerken
"Kenan Evren, 1983 yılında bizi Zincirbozana hapsetti. Rahmetli Demirel, Çağlayangil, Sırrı Atalay ve sevgili arkadaşım Deniz Baykal dört ay burun buruna yaşadık. Herkes eteğindeki taşı döktü. Türkiye'nin çıkmazı, çıkarı konuşuldu, tartışıldı, danışıldı. Bu tutsaklık, 1991 hükümet koalisyonunu, Demirel'in önyargısız cumhurbaşkanlığını hazırlamış, olgunlaştırmıştı!. Üstelik olağan demokrasiye dönüş yolunun taşlarını döşemiştir. Bu dönemde hunharca kapatılan partiler açılmış, Meclisteki on partinin katılımı ile Anayasa yirmi yedi noktada değişmiş, hiçbir parti sistem değişikliği önermemiştir. Keşke bu bahar iktidarını, daha uzun, daha verimli sürdürebilseydik.
Çok konuşan hata yapar
Tekil yönetim, demokrasiyi zora sokar. Devletin anonim niteliği, itibarı azalır. Başbakan balkona çıkınca bakanlar konu mankeni olur. Partiler, etkinliğini ve üretim güçlerini yitirirler. Dünyada itibar Devletledir. Devlet itibarlı ise yönetenlerin itibarı ve gücü o oranda ağırlık kazanır. Vücut dili konuşmak, tehdit etmek, uluslararası diplomaside söz konusu olamaz. Çok konuşan çok çelişkiye düşer. Yıpranır. Ortadoğu'ya Pentagon yerleşir, Filistin'e ayar verir. Göç gelir. Diplomasi ile çözüm üretmeyen, müzakere etmeyen her devlet giderek yalnız kalır. Karşı taraflar, devletin istikrarına ve temsil niteliğine ilişkin bütün verileri değerlendirir.
Son sözü millet söyler
Gizli saklı kalmadı. Yüz yıllık bir Cumhuriyetle son sözü söyleyen, millet adına karar veren parlamento, bir Emirdir. Bu değişmez.
Ben iyimserim. Türkiye ön meselesi olan sistem yanlışını hızla çözecektir. Çünkü milletimiz, demokrasiyi, laikliği, Atatürk'ü ve kurucu meclisimizi özümsemiş, içselleştirmiştir."
Siyasetle ve yakın siyasi tarihimizle ilgilenen herkesin başucu kitabı olacak bu çalışmadan alınacak çok ders olduğunun altını çizerken bu bahsi Hüsamettin Cindoruk'un bir sözüyle noktalayayım:
"Bizi millet yapan değerlerimizi korumak, geliştirmek azim ve kararlığındayız. Atatürk'ün Cumhuriyetine gönülden bağlıyız ve laikiz. Laiklik din düşmanlığı değildir, laik olan devlettir."