Değerler tepetaklak

Kemalist dedikleri Cumhuriyet’in tasfiye edilmesi ve ‘Demokratik Cumhuriyet’ sistemine geçilmesi için örgütlenen bir kesim var. ‘Liberal demokrat’ denilen bu adamlar, yıkım mühendisliği yapıyor

Bir toplumda iyilikler de olur, fenalıklar da. Bu doğal bir haldir. Asıl doğal olmayan şey, fenalığın mevcudiyeti değil; fenalığın iyilikten ayırt edilemez hale gelmesidir. Bir ülke, bu noktaya geldikten sonra her şey rayından çıkar. Sağduyu kaybolur. Doğrularla yanlışlar, hayır ile şer, haklı ile haksız birbirine karışır. Kim dost, kim düşman tanınmaz olur. Mantık tablosu tersine döner, suçun mantığı değişir. Kaos başlar.
Beyin dalgaları farklı çalışıyor
Türkiye’de Kemalist dedikleri Cumhuriyet’in tasfiye edilmesi ve ’Demokratik Cumhuriyet’ sistemine geçilmesi için örgütlenen bir kesim var. Kendisine ’liberal demokrat’ denilen bu adamlar, adeta Türkiye Cumhuriyeti’nin yıkım mühendisliğini üstlenmişlerdir. Yuvalandıkları medya köşelerinde Türkiye Cumhuriyeti’nin dayandığı temelleri yıkmak, milli dokuyu parçalamak için saldırıya geçmişlerdir. Bütün çabaları kendi ideolojileri yönünde bir kamuoyu oluşturmaktır. Bunun için olayları ve gerçekleri kamuoyuna olduğu gibi değil; çarpıtarak yansıtıyorlar. Bütün bir milletin önem verip peşinden koştuğu temel değerler tablosunu ters yüz ediyorlar. Etnik kimlikleri tahrik edip, etnik ayrışmayı teşvik ediyorlar. .
Milli olan her şeye adeta düşman kesilen bu ekip, silahını alıp dağa çıkan, saldırıyı başlatan, kan döken, vuran, kıran öldüren, ülkeyi kan gölüne çeviren, ’analara gözyaşı döktüren’ eli kanlı katilleri ’gerilla’, ’özgürlük savaşçıları’ diye savunurken, saldırıya uğrayan devleti, suçlu ilan ediyor. Ülkeyi etnik ayrışmaya sürüklemek isteyenlere ’ne yapıyorsunuz, durun yapmayın, etmeyin!’ diyeceklerine, terörü bile ’derin devlet’in sırtına yükleyerek devleti ve onu ayakta tutan kurumları yıpratmaya uğraşıyorlar.
Cumhuriyet’in, ulus ve üniter devlet yapısını bozmak isteyen bu kafa karıştırıcı demagoglar, PKK’nın halk kitlelerini devlete karşı kin ve isyana sevk etmesine ses çıkarmazken; devletine, milletine bağlı çevreleri, toptan ’bölücü’ olmakla itham ediyorlar.
Beyin dalgaları farklı çalışan bu takım, kendi çarpık fikirlerini tıpkı bir üniforma gibi topluma giydirme çabasında. Bunların gözü, etnik ayrışmayı etnik çatışmaya dönüştürmek isteyenleri görmüyor. Kürt sorununun etnik temele dayalı bir ayrışma mücadelesi olduğunu idrak etmiyorlar. Ya da işlerine gelmiyor.
Nitekim devletine, milletine bağlı pek çok vatandaş, söz konusu liberallerin yanlış, tek yanlı tek yönlü telkin ve propagandaları yüzünden kendi devletiyle savaşan insanlar haline gelivermiştir. İşte ülkedeki çatışma, ayrışma ve kutuplaşmaların altında yatan baş neden budur.
Eldeki nesneleri, artık doğru kutulara yerleştirmek gerekir. Bir ülkede meşru olan tek bir güç vardır, o da devletin gücüdür. Her kim devlet otoritesine, devletin hukuk düzenine karşı çıkarsa o yanlış yoldadır. Terörü yapanları, yaratanları, destek verenleri, ülkeyi yangın yerine, sokakları savaş alanına çevirenleri bırakıp, varsa yoksa devleti suçlamak, sadece sağduyuya, aklın kanunlarına karşı gelmekle kalmayıp, kamu vicdanıyla da alay etmektir.
Bu, aynı zamanda bu savaşta verdiğimiz 30 bin şehidimize karşı da bir saygısızlık demektir.
Zararlı fikirler teşhis edilmeli
Ünlü sözdür, bütün dünya alem bilir: “Zalimleri korumak ve kollamak, onları affetmek, mazluma zulümdür.” (*)
Atatürk, Kurtuluş savaşı sırasında gerçek ilim ve fen erbabının desteklerini temin etmek için millete şöyle seslenmişti:
“Halas (kurtuluş), sosyal hayattaki marazı (hastalığı) teşhir ve tedavi etmekle mümkündür.” “...Bunun için erbabı ilim ve fennin bu hususta çalışmayı bir namus borcu bilmesi iktiza eder.”
Bu durumda ülkenin selamete ermesi için bu zararlı fikirlerin milletimiz tarafından iyi teşhis edilmesi gerekir. Yüce Atatürk’ün dediği gibi, bu hususta “Başlıca mürşidimiz, milletimizin akl-ı selimi (sağduyusu) olacaktır.”
(*) M. Twain
* Fahri Yakar / İstanbul

++++++

ABD’nin yeni fesat tertibi
Amerika İran’ı teslim almak için büyük bir manevraya girişti. Amerikan Kongresine verilen bir taslakta, İran’a uygulanan ambargonun sınırları genişletiliyor.
Buna göre, İran’a petrol rafine eden veya İran’ın ham petrolü rafine etmesine yardımcı olan ülkeler ile ticaret durdurulacak.
Türkiye de zarar görür
Diyeceksiniz ki, Amerika zaten öteden beri İran’a ambargo ve müeyyide uyguluyordu. Bundan sonra da uygulasa aynı şeyler olacak demektir.
Pek öyle değil.
Amerika müttefiklerine, bu arada bize de demektedir ki, ey müttefiklerim İran ile enerji alışverişi yapmayın. İran’ı izole edin.
Bu yeni bir fesat çıkarma tertibidir. Diplomatik görüşmelerin önünü kesmek demektir.
Unutmayalım ki, Irak’a savaş ambargo ile başlamıştı. Müeyyide uygulamak diplomatik yolları tıkamak ve teslim almaya çalışmak demektir.
Bu durum İran’ın kendisinin petrolsüz kalması denmektir. Çünkü İran’ın petrolünün büyük bir kısmı İran dışında rafine edilir.
Bu yeni durum oldukça vahim.
Önce Türkiye’nin uğrayacağı zararlara bakalım. İran’dan ham olarak aldığımız ve ihracat yaptığımız petrolün durması demektir. Biz ham petrol alımını durdurunca, İran da doğal gaz satımını durduracaktır. Böylece, İran ile ticaret duracaktır.
Şimdi anladınız mı Eşbaşkanın Suriye ziyaretlerini? Suriye’yi, Amerika’nın talimatları uyarınca, İran’dan koparmak, ham petrolün bir kısmını İran yerine Suriye’den almaktır.
Bu plan ne ölçüde işler bilemem ama uzun vadede Türkiye çok büyük zararlara uğrar.
Emperyal güç zorda
Bu kez Amerika Rusya’yı da ikna etmiş görünüyor. Eğer Çin de iştirak ederse İran sattığı ham petrolün parasını da alamaz. Amerika korsan olduğu için bankalarda ki paralara el koyuyor. Libya için böyle bir uygulama yapmıştı.
Bakalım Amerika planlarını işletebilecek mi?
İran bu beladan nasıl kurtulacak?
Emperyal güç zorda, Baharda ateş var.
* Bülent Esinoğlu


++++++

“Tekel direnişinin bir yararı da, en büyük Türk büyüklerine düzenlenecek suikastları ortaya çıkarmasıdır!”
* Ulvi Oğuz

++++++

Başbakan yine bana kızar mı?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sık köşe yazıları yazan gazetecileri eleştirmesi üzerine sus susabilirsen!
Belki de Başbakan daha çok beni eleştiriyor. Çünkü günümüzdeki köşe yazarlarının çoğu konu sıkıntısı çekip gelen elektronik postaları birkaç paragrafa sığdırıp bir başlık atıyor ve güya halkı analiz edip köşelerini dolduruyorlar.
Bu zamana kadar ulusal birçok gazetedeki yazarlar benim “yazar” sıfatıyla onlara gönderdiğim yazıları onların “okuru” sıfatıyla yayınladı.
Ve tüm bunları gece - gündüz çalışıp “ne yaparsam daha çok insana ulaşırım” stratejileri geliştirip, kendimi sürekli geliştirerek yarışmalardan ödül alan bir “yazar” olarak değil de herhangi bir “okur” olarak yaptım.
Helal olsun bana!
Sosyal devlet, sosyal demokrasi, özgür düşünce, bağımsızlık temel hedeflerim olduğu için de çoğu zaman muhalif ses oldum.
Sesim yanık yanık sütunlarda yankılandı.
Sonrasında da başbakan bana kızdı.
Çok yazıyordum çok...
Daha az yazıp delirmek mi?
Daha tehlikelidir.
Fay hattı gibi bir anda kırılırsak sonuçlar ürkütücü olur.
Üç çocuğu ve haftada bir yazmayı kenara bırakıp yazalım daha çok yazalım!
Başbakan bana yine kızar mı?
* Başak Seren Muyan

++++++

Bu iktidar hepimizi teorisyen yapacak
Yandaş hanendeler, sazendeler dahi oylar düşüyor derken, oylar açılım saçılımla dibi boylarken, Bekir Coşkun “Bir kere cemre düştü toprağa, AKP gidicidir” derken ne yapsak da mağduru oynayıp tavan yapsak diyenler ellerini ovuşturmazlar mı?
Ele geçirilmemiş kale de kalmadığına göre bir şekilde mağduriyet “imal” edilmeli değil mi?
Son bir soru:
Bizim övündüğümüz askerimiz, bir satır bile tutmayan adresi, kağıda yazıp elinde saklayacak kadar salak mı?
* Nihal Tabak

++++++

Yedi yılda ne hale getirdiler
Bir-iki gün önce bir askeri gazinoda otururken, Arapca - Zazaca olabileceğini tahmin ettiğim bir lisanla tartışan üç kişi dikkatimi çekti.Bu kişilerin o civardaki lojmanlarda görevli olduğunu anladım.
Ben beş yıl önce emekli olmuş, 31yıl görev yapmış bir subayım. Görevdeki ve emekli askeri personelin bulunduğu bir ortamda, kişiler kendi lehçeleriyle tartışma yapabiliyorlarsa ve hiç bir ikaza dahi maruz kalmıyorlarsa sorun ne o zaman?
31 yıl boyunca binlerce Kürt kökenli veya başka etnik kökenli personelle çalıştım, inanın hiçbir sıkıntı olmamıştır. Hatta kimin kim olduğunu kimse arastırmaz bilmezdi.Bunlar yedi yılda ülkeyi ne hale getirdiler yazıklar olsun.
* Şerafettin Çiftçioğlu


++++++

Gün geldi hukuk gerekti
Türklüğe hakareti cezalandıran 301.maddeyi en çok eleştirenler kimlerdi? AKP’liler. Türklük kavramını anayasadan çıkaracağız diyenler kimlerdi? AKP’liler. AB’ye söz verdik çağdışı olan bu madde artık kaldırılmalı diyenler kimlerdi? AKP’liler. 301’den yargılananlara kim destek veriyordu? AKP’liler ve liberal liboşlar. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı, ne yaparsa yapsın, ne söylerse söylesin dokunulmaz Osman Baydemir bizce sürpriz olmayan küfrünü ettikten sonra 301.maddeyi hatırlatanlar kimler? AKP’liler. Bu kadar hukuksuzluk yapmayın, gün gelir hukuk size de lazım olur demiyor muyduk?
* Av. Selahattin Sekban / Trabzon

++++++

GÜNÜN SÖZÜ
Bursa Valiliği, Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği Cumhuriyet Yürüyüşü’nde taşınan “Atatürk’lü afiş” için inceleme başlatmış.
Eee, henüz Atatürk hakkında inceleme başlatacak yürekleri yok tabii...
* F. Fidan

++++++

Eylemcinin el kitabı
1) Baktınız ki polis size gaz sıkıyor, onları durdurmak için “Biji APO serok Apo” diye bağırın! Bu sözleri duyan polisimiz, karanlıkta gözüne ışık tutulan tavşan gibi hareket kabiliyetini yitirecektir.
2) Ne olur ne olmaz polis üstünüze panzer sürebilir! O nedenle yanınıza yaşlı ninelerinizi alın ve onlara panzeri gördükleri anda zılgıt atmalarını tembihleyin. Ayrıca çoçocuklarınızın sapanla panzere taş atmasını unutmayın. Eğer kameralar çocuklarınızı çekerse, anında göstermelik olarak kulaklarını çekin ve sesli bir şekilde “yürü eve seni haylaz” diye bağırın!

3)Barikatlar oluşturun ve bunları ateşe verin, bir iki belediye otobüsünü kundaklayın. Eğer yakalanırsanız “pişman değilim polis silahlarını bıraksın, analar daha fazla ağlamasın” diye kameralara şovunuzu yapmayı unutmayın!

4) Tüm bunları yaptıktan sonra abartmadan arada kendi sloganlarınızı da atabilirsiniz...Aranızdan “maaşlara zam”, “iş istiyorum”, “Fabrikamı kapatmayın” diye bağırırken yakalanan acemiler olursa “bunlar içimize sızan provokatörler” deyin ve olayı hemen örtbas edin...
* Engin Balım

++++++

TEKEL işçisi olmak...
Tekel işçisiyim,direnişe katılıyorum... Ara sıra attığımız sloganlar dışındaki zaman genellikle sohbet ederek geçiyor.İşçi arkadaşım Hulusi’ye dert yanıyorum: -Yahu Hulusi,bu bizim iktidar işsizlere iş bulacağı yerde işçileri de işsiz bırakmayaçalışıyor. Amma iş ha...
Onaylıyor Hulusi:
-Aynen öyle,diyor. “Hazretler kendi vatandaşının çıkarını koruyacağına yabancının çıkarına öncelik vermiş, iktidar gücünü onların lehine kullanıyor. Bize de gelsin cop mop...”
Bağırıyorum: -Erdoğan Özallaşabilir ama TEKEL özelleşemez!
Alkışlanıyorum...Gururla etrafı selamlarken birden karşımda Basbakan’ın kendisi beliriyor, sinirli bir şekilde “Artistlik yapma lan” diyor.
Etrafında bizim direnişçi arkadaşlardan fazla koruması var... Kıvırıyorum: -Özür dilerim. Sabah domuz gribi aşısı yaptırdım, onun yan etkisiyle biraz saçmalamış olabilirim...
İnanmıyor... Yumruklar, tazyikli su, biber gazı... Korkuyla uyanıyor, kendi kendime söyleniyorum: -Ulan oğlum, gündüzleri insan hakları ve demokrasi hayaliyle yaşadığın için geceleri böyle kabuslar göruyorsun... Oysa magazin ve futbola taksan kafayi, ne güzel rüyalar görürsün kim bilir...
* Halim Selim

++++++

MİNİ YORUM
Tepkiler devam ediyor...

“Horasan’dan Anadolu’ya bir “yol” hikayesi” başlığıyla yayımladığımız Alevi Türkler dizisiyle ilgili olarak tepkileriniz gelmeye devam ediyor. Herbiri sonraki çalışmalarımızda başvuracağımız bilgilerle dolu. Bu vesileyle son bölümde, mesaj yoğunluğundan dolayı Dr. Mustafa Aksoy’un makalesini, Murat Aksoy adıyla yayımladığımız için iki okurumuzdan da özür dileyelim.

Yazarın Diğer Yazıları