Değerler/ Siyaset/ Toplum Psikolojisi
Her dönemin değeri kendine özgüdür. Şan, şeref, mertlik, töre ve namus gibi değerler feodal/tarım dönemlerine özgüdür. Bürokrasinin değerleri; dürüstlük, dakiklik, kültür severlik ve aşırı duyarlılıktır. Liberal-burjuva döneminin değerleri; sermaye, kâr, faiz, temettüdür. Kriz dönemlerinde ise bir anlamda nankörlük, geçicilik, oportünizm ve inkâr gibi değerler öne çıkar. Kriz dönemlerinde toplumlara hâkim olan psikolojiyle değerler normal dönemlerden farklıdır. Bu dönemlerde egemen odakların, sınıfların ve mesleklerinin ölçüleri ve değer yargıları da farklılışır.
Kurtulmayı başkalarından beklemek!
“Kurtar bizi Baba” dan “Kurtar bizi AB” söylemine geçiş zihinsel nitelik olarak farklı bir dönüşümü göstermez. Türkiye’de kurtulma ihtiyacı ve bu ihtiyacın hep başkalarından beklenmesi değişen dönemlere rağmen değişmeden aynen kalmıştır. “Önce Allah sonra ...” diye başlayan söylemler hep bunu anlatır. Evet “önce Allah” burası tamam ama ondan sonra da hep bir başkası söz konusudur.
Kurtulmayı “önce Allah’a” güvenip sonra kendi eylemlerine indirgemek nedense hiç akla gelmez.
Üç temel siyasal duygu!
Monarşinin, cumhuriyetin, demokrasinin ve geçiş dönemlerinin değerleri içerik olarak birbirinden farklıdır, dedik. Monteskiyö bu anlamda üç temel siyasal duygudan söz eder: Bunlar; erdem, şeref ve korkudur. Ona göre, Cumhuriyet erdeme, monarşi şerefe, diktatörlük korkuya dayanır. Kriz dönemlerinde ise bu üç değerin yerini daha çok oportünist tavırlar alır.
Yeni krallar için yeni değerler esastır!
“Kral öldü, yaşasın yeni kral!”, “Yaşasın!” lakırdıları, yalnız yeni krallar için değil yeni değerler için de söz konusu olur. Eski değeri ve değerlileri yeni krallar önünde savunmak sanıldığı kadar kolay değildir. Zira, artık eski dönemin değişmesiyle birlikte yeni dönemlerin referansları, kıbleleri, iddiaları ve idealleri değişmiştir. Yeni krallar için onların benimsediği değerlerin kutsanması esastır. Oportünizm burada devreye girer.
Toplumsal aşamalar ve değerler!
Toplumların geçirdiği aşamalar sırasıyla korku, şeref ve erdem aşaması olmuş olsa bile bu kavramlara yüklenen anlamlar eski zamanlarda anlaşılan ile yeni yönetim dönemlerinde anlaşılanlar birbirinden tanınmayacak kadar farklı olur.
Toplumların davranışlarını
belirleyen değerler!
Her toplumun davranışını belirleyen faktörlerin farklılığı, onların zihniyetlerinin de farklı olduğu sonucunu göstermektedir. Monteskiyö’nün belirttiği gibi Çinlileri davranışlar yönetir; Japonları yasalar baskı altında tutar. Bir zamanlar Isparta’da örnek olan ahlaktı; Romalılara yol gösteren, yönetim biçimi ve eski geleneklerdi. Monteskiyö Türk’ler için bir hüküm yürütmemiştir.
Türklerin davranışlarını ne
belirler!
Türklerin davranışlarını ve değerlerini başlar belirler. Başına, Bey’ine, Hakan’ına, Padişahına, Sultan’ına ve son olarak da seçilmiş kral olan parti liderlerine bu denli bağlanmış olan başka bir halkın tarihte çok az sayıda örneği vardır. Bu bakımdan Türkiye’de değerli olmak, saygı görmek için çalışkan ya da erdemli olmaktan çok, başta olmak ya da başa bağlı olmak gereklidir. “Gelenin hatırı için geçmişe sövemem!” diyebilmek ancak Akif gibilerin işidir. Onların sayısı da oldukça azdır.
Değerlerde ısrar yerine eski değerleri yeni durumlara uydurmak çok daha kârlıdır. Yeni dönemin itibar etmediği değerlerin, itibar görmek isteyenlerce tedavülden çekilmesi hem daha akıllıca hem de daha kolaydır. Gıda, kömür, delege, adaylık, lideri kutsamak ve siyaset ilişkilerini biraz da bu gerçeklerle ilişkilendirerek açıklamak gerekir!