Davutoğlu'nun hastalıklı yaklaşımı

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türk milliyetçiliği ile hesaplaşma vakit geldiğini açıklamasından sonra ağır tepkiler aldı. Davutoğlu, 21 Eylül 2012’de ikinci bir açıklama yapmak zorunda kaldı. Davutoğlu şöyle diyor: “İttihat ve Terakki’nin yanlış ulusçuluk anlayışının 100 yıl içinde oluşturduğu travmaları demokrasi ile tedavi etmeye çalışıyoruz.” Davutoğlu devamla karşı çıktığı milliyetçiliğin; İttihat ve Terakki’nin imparatorluğu bölen Türk milleti esaslı milliyetçiliği, İngiliz ajanı Lawrence’ın yönettiği Arap milliyetçiliği, Dersim’deki isyanı bastıran CHP milliyetçiliği, 12 Eylül’ün PKK’ya işkence yapan milliyetçiliği ve otoriter PKK milliyetçiliği olduğunu söylemektedir.
Davutoğlu, Enver Paşa-Cemal Paşa-Talat Paşa-Ziya Gökalp-Atatürk-İnönü-Bayar, Mareşal Çakmak ile Lawrence’ın peşine takılan Arap nankörlüğünü ve Öcalan’ı aynı seviyede görmekte olduğunu ifade etmektedir. Bu hastalıklı tespit, 100 senelik Türk tarihine yapılmış en büyük hakarettir.
Öcalan ve Lawrence’ın peşine takılan şeyhler ile Enver Paşa-Cemal Paşa-Talat Paşaları, rahmetli Ziya Gökalp’ı, ve rahmetli Atatürk ile silah arkadaşları İsmet Paşa ve Fevzi Paşa’yı karşılaştırmak, A. Öcalan’ın ve Lawrence’ın adamlarının temsil ettiği ahlaki, fikri seviyeye indirgemek haksızlık değil, fikri hastalıklı bir durumda olmaktır.
İttihat ve Terakki’nin milliyetçilik anlayışı demek, Gökalp’ın milliyetçilik anlayışı demektir. Rahmetli Gökalp, İttihat ve Terakki’nin tartışmasız fikir lideridir. Gökalp, Atatürk’ün CHP’sinin de fikri lideridir. Çok erken kaybı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş esasları üzerinde ne yazık ki olması gerektiği ölçüde yardımcı olmasını engellemiş ve rahmetli Atatürk bu konuda yalnız kalmıştır.
Gökalp’ın milliyetçilik anlayışı, Batı’nın ırkçı, emperyalist milliyetçilik anlayışı mıdır? Davutoğlu’nun ’Türkçülüğün Esasları’nı okuması gerekir. Gökalp’ın Türk milliyetçiliği kültür esaslı bir milliyetçiliktir. Öte yandan İttihat ve Terakki’nin iktidarı 1913-1918 arasındadır. Bunun dört senesi savaş yıllarıdır. Balkan Savaşında ekalliyetlerin orduyu arkadan vurması, Balkanlarda gerçekleşen alçakça Türk soykırımı, Türk’ten başka dayanacak güç olmadığı fikrini hemen herkesin benimsemesi sonucunu doğurmuştur. Ancak burada Türk, Türk kültür dairesi içindeki bütün Müslümanlardır.
İttihat ve Terakki sanıldığı gibi sadece Türk Birlikçi değil, aynı zamanda İslam Birlikçi’dir. Yani kaderini Araplardan ayırmak gibi bir fikri olmadığı gibi, Mısır’ı yeniden fethetmek istemektedir. Enver Paşa, 1917’de İngilizlerin “Irak’ta Musul Vilayeti, Suriye’de ise Halep ve Suriye’nin kuzeyi sizde kalsın, işgal ettiğimiz Arap coğrafyası bizde kalsın. Sizin ile ayrı barış yapalım” şeklindeki teklifini reddedecek ve buraları geri almak için Yıldırım Ordular Grubu’nu kuracaktır. İttihat ve Terakki’nin savunduğu Türk milliyetçiliği savunmacı bir milliyetçilik anlayışıdır. Arap isyanlarının da İttihat ve Terakki’den çok önce başladığını unutmayalım.
Atatürk, Türkiye Cumhuriyetini kurarken Türk milliyetçiliği üzerine kurmuştur. Türk ise Türk kültür dairesindeki Müslümanlardır. Hıristiyan Türkler Yunanistan’a yollanmış, Müslüman Pomaklar kabul edilmiştir. Ve Türkiye Cumhuriyeti, kimseden Osmanlı’nın vermiş olduğu bir hakkı geri almamıştır. Türkiye Cumhuriyeti, Kürtlere Osmanlı’nın verdiği hangi hakkı geri almıştır? Tunceli operasyonu ile Atatürk-İnönü-Bayar ve Fevzi Çakmak’ın suçlanması tam bir ilkelliktir. Tunceli, o günün terörle mücadelesidir. Bireysel felaketler, milli hayat planında yapılan doğruyu gizleyemez.
Davutoğlu’nun Türk milleti yerine koyduğu milletin ise adı yoktur. Türk milletine karşı Davutoğlu “kadim milleti savunuyormuş.” Kadim, başlangıcı olmayan, eski ve ezeli anlamına geliyor. Neymiş kadim millet? Kadim millet, “ise geçmişi asırlara dayanan ve ortak bir hayat alanında bir çok mezhebin, dinin, etnisitenin bir arada yaşaya geldiği büyük bir kadim beraberliği anlatır.” Tarihte nasıl oluşur ise oluşsun her milletin bir adı vardır. Ancak bir milletin olabilmesi coğrafyayı paylaşmak dışında bir ortak aidiyet etrafında birleşmelerine bağlıdır. Bu ise tarihte bir milletin belirli bir coğrafyayı istila etmesi, değişik din, mezhep ve etnik gruplara mensup halk gruplarına belirli bir hukuk nizamını kabul ettirmesi, bu hukuk nizamı çerçevesinde bir ortak aidiyet vermesi ile olmuştur. 16. YY. rüyaları gören bir akademisyenin, 21. YY’da Türkiye Dışişleri Bakanı olması ülke için talihsizliktir.

Yazarın Diğer Yazıları