Davutoğlu karizmayı fena çizdirdi!
İsrail ordusu Gazze’ye yardım götüren Mavi Marmara gemisini basıp dokuz Türk vatandaşını katlettiğinde, Türkiye İsrail’le olan ilişkileri koparma noktasına getirmiş ve her şeyin normale dönebilmesi için de dört şart ileri sürmüştü:
1. Türkiye’den özür dilenmeli
2. Tazminat ödenmeli
3. Uluslararası araştırma komisyonu kurulmalı.
4. El konulan yardım gemileri hemen iade edilmeli.
Şartları okuyunca “İyi” dedik, “Kendine saygısı olan bir devlet işte böyle davranır.” İyi de, bu dört şartın bir teki bile yerine getirilmeden İsrail’den gelen görüşme talebi Türkiye tarafından kabul edildi ve Davutoğlu İsrail Endüstri ve Ticaret Bakanı Binyamin Ben- Eliezer ile Brüksel’de gizlice görüştü. “Bu görüşmeyi niye kabul ettiniz?” sorusuna Sayın Davutoğlu’nun cevabı, “Şartlarımızı yüzüne karşı söyledik” oldu. Dört şartın yüze karşı söylenmesi dört dakika sürerdi, ama görüşme iki buçuk saat sürmüştü. Sanki Türkiye’nin şartları kabul edilmiş de detaylar müzakere ediliyormuş hissi uyandı bizde. Hadi dedik, çuval hadisesinden sonra kedi ilk defa fare yakalayacak. Yakalasın da aslan gibi kükresin, kabulümüzdü.
Ancak...
Daha sonraki gelişmelerden öğreniyoruz ki Türkiye’nin ilişkileri normale döndürme konusunda İsrail’e koşulan şartların ve bunların nasıl yerine getirileceğinin müzakeresi yapılmamış o 2,5 saat içerisinde. Ya ne yapılmış? İsrail Türkiye’ye şart koşmuş, “Eğer benimle ilişkileri normale döndürmek istiyorsan, şu, şu isteklerinden vazgeç tamam mı?” demiş. Abartmıyorum, böyle olmuş. Nereden mi biliyoruz, onu da Milliyet’te yazan Sami Kohen’in dünkü yazısının girişinden hep birlikte görelim:
“Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Londra Ziyareti’nde İngiliz meslektaşıyla düzenlediği ortak basın toplantısında İsrail’le kopma noktasına gelen ilişkilerin düzelebilmesi için Ankara’nın şartlarını şu sözcüklerle ifade etti:
İsrail suçunu kabul etmeli, özür dilemeli ya da uluslararası soruşturmaya razı olmalı. İsrail bu iki alternatife uymazsa, Türkiye her türlü tedbiri almak hakkına sahiptir.”
Hani, “El konulan yardım gemilerini iade” ve hani, “Tazminat ödeme” şartı. Geçen süre içersinde Türkiye’nin dört şartından ikisi buharlaşmış.
Velhasıl karizmayı fena çizdirdi Davutoğlu. Olan Türkiye’ye oluyor. Bazrani’ye “Kanka” diyor, Kanka Barzani PKK’ya kol kanat germeyi sürdürüyor, en azından Türkiye lehine kılını kıpırdatmıyor. Bir yandan Ermenistan’a esip gürlüyor, Karabağ sorunu çözülmeden Türkiye-Ermenistan sınırını kimse açamaz efelenmeleri yapılıyor diğer yandan Kars Valiliğine Dışişleri kanalıyla yazı yazılıp, “Sınırı açarsak hazır mısınız?” diye soruluyor.
Mavi Marmara baskınından sonra Amerikalı ve Avrupalı bazı Yahudi aydınlar İsrail’e sert tepki göstermişlerdi. Hatta bazı Avrupalı Yahudiler Avrupa Parlamentosu’ndan seslenerek İsrail’in işgal ve ilhak politikalarının barışın önündeki en büyük engel olduğunu yüksek sesle söylemiş ve “Siyonizm İsrail’i bitirecek” diye seslerini yükseltmişlerdi.
Evet, en haklı olduğu konuda Türkiye, İsrail karşısında geri adım atmıştır, hem de iki adım birden. Mısır ve Suudi Arabistan ise İsrail ve ABD’den Allah’tan daha çok korkmaktadır. AKP dış politikaları ve diğer gelişmeler, bazı Yahudi aydınların “Siyonizm İsrail’i bitirecek” telaşının yersiz olduğunu gösteriyor. Bölgeyi 400 yıl idaresi altında bulundurmuş ve NATO’nun ikinci en güçlü ordusuna sahip Türkiye gibi ülkeler ve böyle Arap komşular olduğu sürece, Siyonizm’in daha nice yıllar Hakk ve hakikatin kanına ekmek doğramaya devam edeceğini gözümüze sokup duruyor, maalesef..