Davul Erdoğan’ın boynunda, tokmak Fidan’ın elinde
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Akşam gazetesinden kıymetli meslektaşım Çiğdem Toker’e, “Bizim taban, ordu Şam’a demez” demiş.
AKP iktidarının her kademedeki sözcüleri dümen üstüne dümen yapıyor.
Askeri keşif uçağımızın düşürüldüğü günün akşam saatleri ve daha sonra yaşananların (hararetli tartışmaların) gerçek iç yüzünü bilmesek biz de koyun gibi kanacağız.
Başbakan Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Karargahı’ndan macera planlarına “destek” alamayınca rotayı değiştirdiler.
Soğukkanlı görünüp mağduru oynuyorlar. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Bakanlar Kurulu sonrasındaki şu sözlerine bakın;
“Savaş çığırtkanlığı yapanlar var. Tamtam çalmaktır, çığlık atmaktır. Biz bu tarafta değiliz. Biz savaş çığırtkanlığı yapmanın veya üst perdeden konuşarak kitleleri tahrik etmenin doğru olmadığına inanıyoruz. Gereken her şey hukuk çerçevesinde mutlaka yapılacaktır. Ama kimseye savaş ilan etmek, kimseyle de savaşmak niyetinde değiliz. Böyle bir iddiamız da yok. Türkiye’de bazı kişiler bazı gruplar keyifleri, canları istediği için böyle bir çığırtkanlık yapabilirler. Biz ciddi bir hükümetiz. Bir de Türk uçağını haksız çıkarma gayreti içerisinde bulunanlar var. Uçağımızın orada ne işi vardı diyenler var. Bu nasıl bir düşüncedir. Biz hamasetle yola çıkmıyoruz. Türkiye mağdur, Suriye mütecavizdir. Bunun karşılığında ne yapılabileceğini çok iyi biliyoruz” .
TÜRKİYE MAĞDURMUŞ!..
Yine aynı numara!..
Yıllardır inanç sömürüsü üzerinden mağdura yatıp iktidar oluyorlar ya!..
Girdikleri bataklıkta foyalarını bu yolla kapatıp milleti her zamanki gibi uyutacaklarını sanıyorlar.
Kendileri zavallı. Koca Türk Devletini de zavallı göstermekten hiç çekinmiyorlar.
Ya, “Bizim taban, ordu Şam’a demez” lafları..
Hüseyin Çelik hangi tabandan bahsediyor acaba?
Tabanı bırakın da tavana bakın o zaman.
Genelkurmay Karargahı’ndan çok sağlam bir kaynaktan aldığım bilgileri aktarma vakti geldi...
Acı olayın yaşandığı akşam toplanan devlet zirvesinde Başbakan Tayyip Erdoğan, ordunun Suriye’ye müdahalesini birinci seçenek olarak masaya yatırdı. Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, genel bir değerlendirme yaparak “Suriye’ye askeri müdahalenin zorluklarını” ve bölge dengelerinden doğacak “sakıncaları” anlattı. Özel, güneydoğuda artan terör olaylarından dolayı ordunun nasıl bir ruh hali içinde olduğunu da izah etti. Başbakan Erdoğan ise ikna olmamış gibi yaparak, “daha kapsamlı bir değerlendirme” için konuyu ertesi güne bıraktı. Genelkurmay Karargahı’nda yapılan üst üste toplantıların ardından ertesi gün Necdet Özel’in ağzından Başbakan’a şu arz yapıldı;
“Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ağırlıklı kanaati, önce Kandil’e girmektir. Kandil temizlenmeden Suriye’ye askeri bir müdahalede bulunmak akıllıca bir iş değildir. Bir yanda terörle mücadele ederken Suriye’ye müdahale edersek, devamlı sırtımızdan vurulur ve telafi edilemeyecek ağır zayiatlar veririz. Önce Kandil’i temizleyelim. Ondan sonra Suriye’ye gereken cevabı verelim.”
TSK’nın bu koyduğu kesin tavırdan sonra AKP’nin “soğukkanlı” filmini seyrediyorsunuz.
Tayyip Erdoğan’ın bir de “yol haritası” varmış!
Tıpkı Mavi Marmara’da olduğu gibi, konuyu uluslararası platforma taşıyıp sonuca gideceklermiş.
Sözde van minitçi Tayyip Erdoğan, Mavi Marmara olayında hangi sonuca ulaştı da biz bilmiyoruz.
Sırtlarını sıvazlayan ağabeylerinin, uluslararası alanda kendilerini kullanıp bir kenara bıraktıktan sonra yalnız bırakacaklarını iyi bildikleri için bir taraftan da “itidal” e oynuyorlar.
Ne taraftan tutsanız sapır sapır dökülüyorlar.
Suriye; “Türk uçağını uçaksavar ateşiyle düşürdük” diyor.
Bizden her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. Hükümet uçağımızın nasıl düşürüldüğünü hâlâ net olarak ortaya koyamadı. Bülent Arınç, Hükümet sözcüsü sıfatıyla, “Eldeki veriler uçağımızın lazer ya da ısıya güdümlü yerden havaya bir füzeyle vurulduğu istikametinde” dedi.
Peki, o zaman sormak lazım!..
Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığını (GES) neden MİT’e devrettiniz?
“İstihbaratın tek patronu MİT olacak” tı.
Her nedense hâlâ ödünüzün koptuğu Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gözünü kör ettiniz. Şimdi bir keşif uçağımızın nasıl düşürüldüğüne cevap veremiyorsunuz.
İktidarınızı sağlama almak adına(!) koskoca Türk devletini -bir uçağının nasıl düşürüldüğünü, aradan onca zaman geçmesine rağmen açıklık getirmekte- aciz duruma düşürdünüz.
“Esad’a kıskaç operasyonları” diye gazetelerine de James Bond’a taş çıkartacak senaryolar yazdırıyorlar.
Baktılar; Türk Silahlı Kuvvetleri’ni maceraya sürükleyemiyorlar, eski plana geri döndüler. Şam içinde ajancılık oyunlarına devam... Ahmet Davutoğlu-Hakan Fidan ikilisinin senaryosu bir süre daha gündemi işgal edecek gibi görünüyor.
Burada yazıma bir not düşmeliyim. Buraya kadar satırlarımı Tayyip Erdoğan’ın grup toplantısındaki konuşmasına başlamadan önce kaleme aldım.
Şimdi, Erdoğan’ı dikkatlice dinledikten sonra devam ediyorum.
Tayyip Erdoğan merakla beklenen (!) grup konuşmasında, “Türkiye’nin dostluğu ne kadar değerliyse herkes bilsin ki Türkiye’nin gazabı o kadar şiddetlidir” şeklinde konuştu. “Hamasetin diliyle konuşmuyorum” dedi. Bol bol hamaset yaptı.
Erdoğan’ın konuşmasının iki çarpıcı başlığı vardı;
- “Suriye yönetiminin hiçbir meşruiyetinin kalmadığı açıktır. Suriyeli kardeşlerimizin mücadelesine, her ne pahasına olursa olsun desteğe devam edeceğiz.”
- “TSK angajman kuralları değiştirildi. Suriye’den Türkiye sınırlarına yaklaşan her askeri unsur tehdit olarak görülecek.”
Yani?
Anlayacağınız, Tayyip Erdoğan sıkıştı ve manevra yapmadığı için yalandan gürleyip savunma pozisyonu aldı. Bölge lideri(!) Tayyip Erdoğan’ın durumu bundan sonra daha da zor olacak.
Erdoğan’ın boynundaki davulun tokmağı tamamen MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın eline geçti. Tokmağın ayarını ise okyanus ötesi ile devamlı irtibat halinde olan Ahmet Davutoğlu veriyor.