Darbede bir numara!
Bu darbe işinde bir numara var amma bu numara ne numaradır, samimi söylüyorum, anlayabilmiş değilim.
Hele Neriman Aydın kardeşimin serbest bırakıldıktan aylar sonra yeni bir delil olmadan sorgulanıp tutuklanmasından ardından, kafam iyice karıştı.
Kimse bize iktidar yanlısı gazeteler gibi “bilgi servisi” yapmadığından, olup biteni anlamakta gerçekten zorlanıyoruz.
Belki içinizden, sen de o zaman o gazetelerden bir kanaat sahibi olsana, diye geçiyor olabilir. İyi de kardeşim, yazılıp çizilenlerin güvenirliliğine inanmıyor ki, insan. Ne demek istediğimizi anlatabilmek için size Ahmet Erhan Çelik’in odatv.com’da kaleme aldığı yazılardan iki örnek vereceğiz:
“11 ay öncesinden yayınlanan haberlerde şöyle deniliyordu: ’İşçi Partisi’nden Yargıtay krokisi çıktı, polis alarmda. Ergenekon soruşturmasında gözaltına alınan zanlıların bilgisayarında Yargıtay yerleşkesine ait krokinin ele geçirildiği haberi dün Taraf gazetesinde yayınlanmıştı. Krokinin saldırı amaçlı hazırlandığı yönündeki kuşkular emniyeti harekete geçirdi. Kroki hakkındaki en ciddi iddia AK Parti hakkında kapatma davası açan Yargıtay Başsavcısı Abdurahman Yalçınkaya’ya ait iki makam odasından birinin bulunduğu A Blok binası için hazırlandığı şeklinde... ” (Zaman gazetesi, 26 Mart 2008)
Bu haber o dönemin en masum haberlerinden biriydi. Ama devamı var...
Bu defa da Ahmet Altan’ı okuyacağız.
“Şu anda Ergenekon’un çok sıkışmaya başladığı anlaşılıyor. O kadar sıkıştılar ki, mantığa uyup uymadığına bakmadan her türlü yalana da sığınmaya uğraşıyorlar. Son olarak İşçi Partisi’nin merkezindeki CD’lerde bulunan Yargıtay’la ilgili krokiyi, İşçi Partisi’ne Taraf Gazetesi’nin daha önceden gönderdiğini iddia ettiler. Bizim Ankara’daki muhabirimiz o belgeyi 23 Mart’ta ele geçirdi ve İstanbul’a faksla geçti... O belgenin bizim gazetede yayınlanan kopyasının üzerindeki telefon numarası, Ankara büromuzun o belgeyi bize geçmek için kullandığı faksının numarasıdır ve geçtiği tarih de kâğıdın üstünde yazılıdır. Polis de zaten Yargıtay’a bu belgelerin gerçek olduğunu resmen bildirmiş.”
Sonuç ne, biliyor musunuz?
Onu da, 25 Şubat’taki Ergenekon duruşmasını izleyen Hürriyet muhabiri Ayşegül Usta’nın haberinden aktaralım:
“Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, ’Aramalarda ele geçirilen Yargıtay krokisi belgesi hakkında ilgili kurumu uyarmak amacıyla benim yazdığım bir yazının taslağıdır. Sehven orada kalmıştır.”
Gelelim ikinci örneğe...
“Zaman Gazetesinde, 17 Şubat 2009 tarihinde ’Ünal İnanç ve ’iyi çocuk’Astsubay Kaya tanışıyormuş’ başlıklı bir habere yer verildi. Buna göre; Ergenekon Soruşturması’nda gözaltına alınan Gazeteci Ünal İnanç, Şemdinli Davası sanıklarından Astsubay Ali Kaya ile tanışıyordu. Zaman, bu bilgiyi Ünal İnanç’ın kendi sitesi olan ” aykirihaber.net “e dayandırıyordu.
Ünal İnanç; ” Bu Ergenekon davası dalgası çıkmadan önce Şemdinli olayı çıktı. İtham edilen sanıklardan Ali Kaya’yı yıllar önce görmüş beş on dakika konuşmuştum. “ diyordu kendi sitesinde.
İşte Zaman Gazetesi buradan yola çıkarak Ergenekon’dan Şemdinli’ye bir bağlantı keşfetmiş, büyük bir gazetecilik başarısı göstermişti!
Eğer Ünal İnanç’ın Şemdinli Davası sanıklarından biriyle tanışmış olması, ’Ergenekon’dan Şemdinli’ye derin bağlantı’ anlamına geliyorsa, aynı Ünal İnanç’ın 168 hafta boyunca STV’de program yapması nasıl açıklanır?”
Velhasıl, medyadan bilgi edinip doğru bir kanaat sahibi olmak imkânsız.
Benim tanıdığım Neriman Aydın vatan, millet deyince heyecanlanan, gözleri dolan, namazlarını kaza etmeden başını yastığa koymayan, kültürlü, dili laf yapan ve eli de kalem tutan bir Türk evladı.
Konuşur ve yazarken sınırları zorlamış olabilir.
Ama o ne bilsin vatan toprağının bir bölgesine “Kürdistan” denilmesinin cezalandırılamadığı, duvarlardan Atatürk resimlerinin indirilip Öcalan posterlerinin asıldığı bir Türkiye’de, iktidarı koltuğundan etmek için gayret sarf etmek gibi, demokratik bir hakkın suç olacağını...
Neriman kardeşimin bir suçu varsa, o suç, bence, “Atatürkçüyüm” diyen herkesi Atatürkçü sanmasıdır.
Adalete güveniyor ve inanıyor, sabırlar diliyorum.