Darbe yasaları daha demokratik
1946 seçimleri ile çok partili sisteme geçtik ve fakat CHP' nin 1950 seçimlerinden önce çıkardığı, Demokrat partinin (DP) de 10 yıl sürdürdüğü mutlak çoğunluk sistemine dayanan seçim sistemi demokratik olmayan bir sistemdi. Bu seçim sistemine göre, seçim bölgesi olarak bir ilde bir oy fazla alan parti, milletvekillerinin tamamını çıkarıyordu.
Bu seçim sistemi siyaseti ve toplumu germişti. Eğer DP iktidarı daha demokratik bir seçim sistemi çıkarsaydı, halkın siyasi tercihleri orantılı olarak siyasete yansımış olsaydı ve o zamanki siyasi partiler meydanlarda değil de mecliste tartışmış olsalardı, 1960 ihtilalinin gerekçeleri oluşmazdı.
1960 darbesinin gerekçelerinden birisi olduğu için, 1960 sonrası seçim kanunları ve siyasi partiler kanunu ön seçime dayanan, daha Demokratik bir siyasi partiler kanunu ve seçim sitemi getirdi.
13.7.1965 ve 12050 sayılı siyasi partiler kanunu, madde 29 önseçim başlığını taşıyordu. Bu madde : "Siyasi partilerin Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği için yapılacak seçimlerde gösterecekleri adayların, her seçim çevresinde parti seçmen kütüğüne kayıtlı bulunan bütün parti üyelerinin katılabilecekleri bir önseçimle tespit edilir'' şeklindeydi. Aynı kanunun 31 maddesine göre ''Siyasi partilerin Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelikleri seçimleri için kanun gereğince gösterecekleri adayların yüzde beşi'' merkez yoklaması ile seçilebilirdi.
1980 ihtilaline kadar bu demokratik yasa devam etti. Ön seçim uygulandı. Hatta, CHP parti tüzüğüne göre ön seçimle gelmeyenler genel idare kurulu üyesi olamıyordu.
1980 ihtilali, ön seçim sitemini değiştirmedi. 22/4/1983 tarih ve 2820 sayılı kanunda 37. madde şöyle idi …
''Milletvekilliği için yapılacak seçimlerde, siyasi partilerin bir seçim çevresindeki adaylarının listesi ve binaların listedeki sırası, o seçim çevresinde o siyasi parti üye kayıt defterine göre düzenlenen parti seçmen listesinde yer alan bütün üyelerin ilçe seçim kurullarının yönetiminde serbestçe oy kullanacakları bir önseçim ile o seçim çevresinden çıkacak milletvekili sayısının iki katı olarak, aday adaylığını koymuş olanlar arasından tespit edilir. ''
Bu 37. madde 1986 yılında ANAP iktidarı tarafından değiştirildi. '' Siyasi partiler, milletvekilliği genel veya ara seçimlerinde, adaylık için müracaat eden ve adaylığı uygun bulunanlar arasından, adayların tespitini; serbest, eşit, gizli oy, açık tasnif esasları çerçevesinde, tüzüklerinde belirleyecekleri usul ve esaslardan herhangi biri veya birkaçı ile yapabilirler. '' şekline sokularak ön seçim kaldırıldı. Yetki partilere bırakıldı… Hiçbir parti de yakın zamana kadar tüzüğüne ön seçim koymadı.
Özetle, siyasi partilerde ön seçimi darbeler getirdi ve fakat siyasi partiler kaldırdı. Başka bir ifade ile siyasi partilerde 'Liderler Oligarşisi'ni darbeciler değil, siyasi partilerin kendileri getirdi.
Dünkü Hürriyet'te Mehmet Yılmaz da bu konuya dikkat çekmişti.
Ön seçim halkın yönetime katılmasıdır. Demokrasinin olmazsa olmazlarındandır. Türkiye'nin insan hakları ve demokratik özgürlükler sıralamasında ''yarı özgür'' statüsünden kurtulması için, önce siyasi partiler kanununu değiştirmek gerekir. Bu konuda CHP'nin kanun teklifi oldu. Ne var ki kanun değişmese de bir siyasi parti isterse tüzük değişikliği yapar ve adayların yüzde 95'ini kanun varmış gibi ön seçimle getirebilir. Ayrıca ön seçime girmeyenlerin, merkez organlarına seçilmesini yasaklayabilir.
Türkiye darbeleri geride bıraktı. Ancak bu gün darbeler bütün kötülüklerin anası gibi gösteriliyor. Darbeler yanlıştır. Ancak darbeleri kullanarak otokrasinin yolunu açmak daha da yanlıştır.