Darbe senaryosunun finali ve savcılar...
Hayatın olağan akışında tesadüflere inanmadığım için hayatta ve belki de içeride olmayan birine kimileri "paranoyak" yakıştırmasında bulunabilir. Sakıncası yok. Memleketin son döneminde endişe duymamak, bir takım gelişmelerden korku hissetmemek normal olmadığı için "takıntı" denilen "obsesif" sınırlarını henüz aşıp "şizofren"e doğru yol almayışımız ruh sağlığımızın yerinde olduğunun da göstergesidir.
Kimi dostlar henüz yazarı bile meçhul olan bir kitaba bu denli önem vermemizin altında yatanları keşfedememiş. Tuzu kurular ne "Abant Konsülü"nün ne de "paralel evrende de bilinmeyen zaman"ın önemini kavrayabilmiş değil. Senelerce yırtındık! Adı üzerinde "Sızıntı" dedik... "Kılcal damarlara kadar sızıyorlar" diye bağırdık. Duyanlar, duymayanlara haber verme zahmetinde bulunmadı. Polisi, savcısı, hâkimi bizimle resmen dalga geçti. Şimdi de "Rövanş"a takışımızı anlamamışlar. Şeytanın ayrıntıda gizli olduğunu soruşturmayı yürütenler bilmiyorsa, elinde kolluk olmayan teknik ve diğer takip imkanı olmayan bizler nasıl çözecek?
***
Yazarın adı müstear olsa da biliniyor... Yayınevinin adresi belli. Bu çetenin çalışma metodları ile ilgili "Fetösavar" kesilenler dışında uzmanları yöntemlerini, taktiklerini, stratejilerini bir nebze olsun ortaya koydu. Öyle ise kim? Daha ne bekliyor? Müritlerini hipnotize etmiş olan örgütün icraatları, cinayetleri, darbe girişimi açığa çıkmadı mı? Medyanın yazılı, görseli, mali yapılanması, abone koşulları, bankası, maddi yapısı, himmeti, dershane, yayınevi, abi, abla evleri, evlilik katalogları fash edilmişken yel değirmenleri ile savaşmanın, çaycıyı, çorbacıyı, uzman çavuşu, astsubayı, genç subayları, pazarcı teyzeyi, baldız, kayınvalide, dedeyi tutuklamanın ne anlamı var !
Bankanın, gazetelerin, televizyonların, TSK ve Emniyet imamları, hâkimler, savcılar elini kolunu sallayarak kaçmış! Siz kimden hesap soracaksınız? Nerede Ekrem Dumanlı, Tuncay Opçin, Emrullah Uslu, Adil Öksüz, Kozanlı Ömer, Dinlerarası Diyaloğun Başkanı Muhammet Çetin? Hatırlatalım Muhammed Çetin'in Kuleli'den FETÖ için atılıp, AKP'den milletvekili seçilip, TBMM Dışişleri Komisyon Başkan Yardımcısı olduğunu... Cumhurbaşkanının 5 yaverinin bile örgütten, Genelkurmay Başkanının yaveri, özel kalemi, Kuvvet Komutanlarının aynı şekilde, MİT Müsteşarının farkı yok... Hemen hepsini örümcek ağı sarmış. Senelerce bu ülkenin Başbakanı, Cumhurbaşkanına "Size suikast yapacaklar" diyen Haşhaşiler sonunda söylediklerini gerçekleştirmişler. Ama alınları secdeye vardığı için halen hoşgörüyle karşılanıyor! Sonuçta geçmişte "menzilleri aynı" yaa..!
Alooo.... Saray duyuyor musun? Herifler dandik darbe ile Recep Tayyip Erdoğan'ı tutuklayıp, idam ile yargıladılar. Yetmedi Beşiktaş'ta "Sırtlan Pususu" kurdukları mahkemenin binasına "Zekeriya Öz Hukuk Müzesi" yaptılar... FETÖ'de kumpas bitmez... 1923'te kurulan Cumhuriyetimizle ilgili davaları olduğu için 100'üncü yıla girmeden adını değiştirip sözde "Türkiye Birleşik Devletleri" yapıp çevre ülkelerin katlımı ile federasyon ilan ettiler. Doğal olarak anayasamızın değişimi bile teklif edilemez maddelerini ilga edip başkent olarak "Yeni İstanbul"u ilan ettiler. Yani İstanbul da "Dersaadet Eyaleti" sınırlarına dahil edildi. Ey Ankaralılar çok da üzülmeyin başkentimiz Ankara en azından il statüsünden ilçeye dönüştürülmedi. Lakin yeni adı: "Boşkent" oldu... Nüfusu ise 750 bine indi. Bediüzzaman ve Yakın Çağ Üniversiteleri ile eyaletlerden oluşan yeni devlet de dünya çapında 6500'e yükselmiş "hizmet okulları"nı lütfen devlete 2025'te devrettiler. Laf ile 850 milyona çıkardıkları eyaletlerden oluşan devletin iki defa darbeye kalkışan Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı da uzun süredir yaşadığı hastalık sonucu öldürdüler...
Gerisinde "Mehdi'nin gelişi", "Zühtü'nün gidişi" beni ilgilendirmiyor. Birilerinin işine geldiğinde "Meczup" deyip geçtiklerinin kırıp, saldırdıkları sonuçta Mustafa Kemal'in heykelleri... Dolayısı ile "bu memleketin kurucu iradesine" saldırı... Şimdi birileri çıkıp: "Yapma! Bu kadar uzatma... Sonuçta kurgu roman..." diyebilir. İyi o zaman "Balyoz, Ergenekon, Odatv, Casusluk" gibi davalara da "kumpas romanı" deyin gitsin... İşin ilginç yanı ne biliyor musunuz?.. Kumpasçıları Allah şaşırtıyor... 2003'te 1. Ordu'da yapılan plan tatbikatında Fatih Camii'nin bombalanması manşeti vardı ya... Keşif yaptığı zannı ile tutuklanan subayların işaretlediği sokak-cadde isimleri 2003'e ait olmayıp 2008'de değişmişti hani... 2013'de "siyasi, politik/roman" yazan denyo da nasıl da "Başkanlık Sarayı" diye yazmış. Aşk olsun...
Sonuçta Cumhuriyetimizin Savcıları, emniyetimizin iz süren dedektifleri FETÖ'nün darbe izlerinin cidden peşindeyseniz bu "rövanş"ın peşine düşün... Millet de samimiyetinizi test etsin! Dahası iddianameler belki de yeniden yazılıp; at izi ile it izi ayrılır. Ne dersiniz?