Darbe olsun mu?
Elimde arkadaşımız Yavuz Selim Demirağ’ın Bilgeoğuz Yayınları arasında çıkan “Darbe ve İnfaz”ı. 12 Eylül 1980’lere uzanıyorum. 1970’lere, 75’lere, 78, 79’lara. Neler geçiyor gözlerimin önünden, neler geliyor aklıma, nasıl kahroluyorum, anlatamam. Biz, solculara “Rus uşağı” diyor, onları “Komünizmin maşaları” olarak görüyorduk. Onlar bize “Amerikan uşağı” diyor, kapitalizmin maşaları olarak görüyordu bizi.
Nasıl girdik birbirimize! Karşılıklı şeytanı olmuştuk birbirimizin. 1980’li yıllara 2009’lardan bakınca alçak bir operasyonun mağdurları olduğumuzu görüyor, “Keşke” diyoruz, “Keşke bugün gördüğümüzü o gün görebilseydik!” Sonra malûm darbe ve sağcısı solcusu, Alevi’si Sünni’si, Türkü, Kürdü ile memleket evlatlarının işkenceden geçirilmesi, denge hesapları ve ders alsın mantığı ile darağaçlarına gönderilmesi.
Türkiye’de askerinden siviline, sağcısından solcusuna, Kürtünden Türküne, Alevi’sinden Sünni’sine 12 Eylül 1980 darbesini savunan bir tek kişi var mı? Belki savunsa savunsa Öcalan ve PKK savunur, ben 12 Eylül’ün sayesinde var oldum diye, ama o da açıkça söyleyemez bunu. Oysa o meşum darbeyi o gün için bu halkın neredeyse yüzde 95’i savunuyordu, hazırladığı anayasa bile neredeyse Saddam’ın oyladığı anayasalar gibi bir oranla çıktı sandıklardan. Sıcak günlerinde halkın böylesine arkasında durduğu, alkışladığı, cuntacıları dinlemek için meydanları lebalep doldurduğu bir darbe bile memlekete bu kadar zarar veriyorsa, biz bugün, “Darbe olsun mu?” sorusuna, nasıl “Evet” cevabı verebiliriz ki?
O gün darbe neye ve kime karşı yapılmıştı? Siyasete, yani iktidara ve teröre karşı? Bugün bir darbe olsa, bugünün darbecilerinin diline dolayacağı da iktidar, terör ve onun temsilcileri olacak, buna ne şüphe..
İyi de, iktidarda kim var? El cevap, AKP! Oysa AKP Batı, Doğu ve Güneydoğu’dan oy alabilen tek parti. Doğu ve Güneydoğu’dan oy alabilen ikinci parti ise, DTP. Öyleyse 2009’larda yapılacak bir darbe aynı zamanda Doğu ve Güneydoğu’ya karşı yapılmış bir darbe de olmayacak mı? Türkiye’nin tamamına yapılan ve neredeyse Türkiye’nin tamamı tarafından destek gören 12 Eylül, PKK’nın kökleşip dal budaklaşmasına sebep oldu ise, bugün yapılacak ve hedefi ister istemez o bölge olacak, üstelik halktan destek de görmeyecek, uluslararası hiçbir koluna giricisi kalmamış bir askeri darbenin beş, on yıl sonrasını varın artık siz hesap edin!
Kim bu çıplak gerçeği okuyamayarak darbe plânı yaptı ise Allah ona akıl fikir versin, hele, “şartları oluşturmak için” Türkiye’yi farklı bir 12 Eylül öncesine dönüştürme operasyonları plânladı, plânlandı ise, gereği yapılsın, gözünün yaşına bakılmasın. Ben AKP iktidarının uyguladığı politikaların anaların gözyaşını dindirmeyeceğine, tam tersi, sinsi bir sükûnetten sonra ülkeyi daha çok gözyaşına ve çok daha şiddetli bir iç çatışmaya sürüklediğine inanıyorum, ama, devletin ve siyasetin darbe dışında bir çare üretmesi gerektiğinin de altını ısrarla çiziyorum.
Bu konuyu çok konuşacağız Allah ömür verirse. Ben bugün size Yavuz Selim Demirağ’ın “Darbe ve İnfazı” ile, bugünleri, AKP iktidarının PKK hedefleri doğrultusundaki icraatlarını ve arkasındaki güçlerin kimler, hedeflerinin neler olduğunu sağlam bilgi ve belgelerle ortaya koyan Muharrem Bayraktar kardeşimizin Toplumsal Dönüşüm Yayınları arasında çıkan “Batının Kanatları Altında PKK” eserini, Prof. Dr. Ümit Özdağ hocamızın Kripto yayınları arasında çıkan “PKK Terörü Neden Bitmedi, Nasıl Biter” ve PKK’nın gerçekleştirdiği toplu katliamları hatırlatan, “Pusu ve Katliamların Kronolojisi” eserlerini elinizin altında bulundurmanızı, haddim olmayarak öneriyorum.