Darbe fetişizmi...

Yüzü asık, gizemli bir ifşaat yapacak gibi. Yüzyılın çözümlemesini yapan yazar arkadaşının köşe yazısını, “hangi kameraya?” bakışı ile ekrana doğru okuyor.
“A planı Gezi isyanı..
B planı 17 Aralık operasyonu..
C planı da, Soma’da infiale sebep olacak büyük sayıda ölümler..”
Okuması yazmasından hallice olan yandaş medyanın küfür otoritesi yazarı beklediğim şekilde nihayetlendirdi konuşmasını...
Soma faciasını da “darbe”ye bağladı...
Aklı başında herkese “pes!” dedirtecek bu iddiaların yandaş yazarlar tarafından köşelerde dile getirilmesi, televizyon programlarında ciddi ciddi savunulması hükümet cenahının geldiği noktayı göstermesi açısından zihin açıcı.
Ne diyelim Allah acısın bu arkadaşlara...
Tabii ki bu tip kazalarda bütün şüphelerin üzerine gidilmeli ama bunların durumları farklı.
Hayatları darbe olmuş, onsuz yapamıyorlar...
“Gerilimsiz” nefes alamıyorlar...
Liderlerinin de ikrar ettiği gibi ondan beslenip büyüdüklerini zannediyorlar...
O yüzden 17 Aralık darbesi, 25 Aralık darbesi, Cemaat darbesi derken şimdi de “Soma darbesi”ni literatüre sokmaya çalışıyorlar.
Bu durum artık takıntı seviyesini çoktan aştı, bu duruma psikologlar “fetişizm” demiş.
Freud bunu cinselliğe bağlamış: “Cinsel nesnenin bütünüyle değil, yalnızca tek bir parçasıyla ilgilenme” ...
Fetişizmin “inanç” boyutuna dikkatimizi çekiyor Orhan Hançerlioğlu meşhur “Dünya inançlar sözlüğü” nde:
“Fetiş olarak nitelenen ya da yapılan nesnelerden fayda beklemek” ...
Somutlaştıralım...
İnsanın mücadele edemediği şeylere fetiş demiş literatür.
Veya mücadele edemediği şeylerle mücadele etmesi için yapıp medet umduğu şeylere fetiş demiş...
Mesela putlar...
Mesela ilkel insanın mücadele edemediği için çareyi tapınmakta bulduğu doğal güçler...
Çağdaş örneklerinden de anlaşıldığı gibi “takıntı” bir süre sonra “tapınma”ya dönüşüyor.
İlmen baktığım zaman bu zevatın durumunu izah eden daha güzel bir kavram bulamıyorum.
Meselenin bu noktasında siyaset devreden çıkıyor, psikoloji giriyor.
Anlayacağınız çözüm siyasi değil, tıbbi. Tıbbiyelilerden meseleye el atmasını bekliyoruz...

***

“Tıbbiye mevzuya el atsın” dedim ya, bunu öylesine söylemedim.
Sosyal medyayı ve gazete haberlerini inceleyin ne kadar haklı olduğumu göreceksiniz...
Soma kazası ile ilgili özellikle sosyal medyada yapılan tartışmalar evlere şenlik...
Soma’da hükümeti zor durumda bırakmak için bir “sabotaj”dan bahsedenler, Alman komplosuna sarılanlar...
“Ne ararsan bulunur” kabilinden her şey var...
Görünen o ki, bu iddiaları ortaya atanlar hükümetlerinin gücünün farkında değiller.
Efendiler!
Endişelenmeyin bu hükümeti hiçbir güç yıkamaz.
Yolsuzluklar, usulsüzlükler, toplu ölümler, hele hele ihmal iddiaları ile bu hükümetin bırakın tepesine, bir uzvuna bile bir şey olmaz.
Sakin olun...

İfrat-tefrit
Bir tarafta “madene kül basıyorlar içeride 450 işçi canlı canlı gömüldü” diyenler var...
Diğer tarafta “bu işi Erdoğan’ı zor durumda bırakmak için planladılar” diyenler...
Bir tarafta “anma programı” adı altında sokağı terörize edenler...
Diğer tarafta “Ya bu ülkede eşek gibi sessizce yaşayacaksınız ya da defolup gideceksiniz” diyenler...
Bir tarafta “bunlar müstahak” diyenler...
Diğer tarafta “bunlar olağan şeyler” diyenler...
Bir tarafta ölülerini kırarak, dökerek, kanatarak andığını zannedenler...
Diğer tarafta “bu daha başlangıç!” diyenler...
Uç düşünceler, radikaller, provokatörler her zaman oldu, olur...
Ama bu düşünce tarzının bir tarafı iktidar olunca o zaman problem büyür.
Sükûnet tavsiye edip sokağı huzura kavuşturması gereken idare tahrik korosuna katılınca zaten sokağa inmek için bahane arayan gruplar sokaktan eve girmiyor.
Hükümet makamı ne “inat” ne de “tahrik” makamıdır.
Devletin dili ve üslûbu sokaktaki eşkıya ile aynı olamaz.
Ülke ifrat ve tefrit arasında kalmış tehlikeli bir mecraya doğru sürükleniyor...
Aklı başında herkes bunun farkında...
Peki yönetenler farkında mı?
Bürokratların attıkları tweetlere ve ülkeyi yöneten zevatın açıklamalarına bakılırsa henüz değiller...
Allah yardımcımız olsun...

Yazarın Diğer Yazıları