Darağacında bir ordu (!)
Böyle kritik bir günde; bir nevi “adaletsizliğe mahkumiyet” ten önceki son çıkışta kulak vermeyeceksek seslerine, sonra “ah”, “vah”, “tüh” yazıları döşenmenin ne anlamı var.
Dolayısıyla;
Evet yine mektup.
Bu defa yazan, meslek hayatının büyük bölümünü Türk donanmasının en vurucu gücü muharip fırkateynlerde geçirmiş, 2012 Ağustosunda “amirallik” beklerken, 2011 Ağustosunda garip bir biçimde; ‘görevi dolayısıyla İsrail Hayfa limanında bulunduğu gün -ışınlanmış olacak ki- Aksaz Deniz Üssü’nde toplantıya katılmak suçu(!)’ndan tutuklanmış ve Özel Yetkili Mahkeme’de 16 yıl ceza almış Deniz Kurmay Kıdemli Albay Erhan Şensoy.
Davanın bugün başlayan Yargıtay’da görüşülme safhasından pek umutlu olduğu söylenemez Şensoy’un; bu noktadan sonra “pardon sizler suçsuzmuşsunuz” denmeyeceğine düşünüyor. Dahası, - “inşallah yanılırım” diye ekleyerek tabii-, bu “aşama”yı “altlarındaki sandalyenin tekmelenmesi arifesi” olarak değerlendiriyor.
Şensoy, Balyoz davası boyunca masum insanların “şölen” havasında linç edildiği inancında:
“Dava sürecinde evrensel hukuk ilkelerinin bir kenara atılması, siyasisinden köşe yazarına birçok insanın, mahkeme sürecinde yargıyı etkilemek ve yargısız infaz konularında ellerinden geleni yapması, özgürlükten, demokrasiden, insan haklarından bahseden ve bunların ateşli savunucuları kimi aydınlarımızın sırf biz askeriz diye bu davaya ve bizlere sırtlarını dönmesi ve bu kapsamda insanlık ve adalet gibi kavramlarda hak edişliğin evrensellikten mesleksele indirgenmesi, iftiracıların arzu ettiği ortamın yaratılmasını ve “masumların lincinin” toplum huzurunda “hesap şöleni” havasında yapılmasını sağlamıştır.”
Şensoy’a göre “yüzlerce masum insanın aileleri ile beraber psikolojik işkenceye maruz kalması ve seneler geçtikçe artan mağduriyet” Türkiye’nin toplumsal yapısında derin yaralar açacak:
“Bu yöntem yeni mağdurlar yaratmak, geleceğe sorun aktarmak, toplumun huzurunu bozmak ve medeni dünyanın eleştirilerine maruz kalmaktan başka hiçbir işe yaramamaktadır. Tabii öç almak isteyene sağladığı geçici hazzı saymazsak!
Hukuk tarihimizde “kara leke” olarak bilinen yargılamalar ile ilgili olarak zamanın gün yüzüne çıkardığı haksız ve hukuk dışı kararları milletimiz adına yargılama yapan mahkemeler vermemiş miydi? O zaman “Adalet yerini buldu” diye reklam edilen kararlar için şimdi geriye dönüp baktığımızda doğruymuş diyebiliyor muyuz? İçimiz rahat mı? Değil. Bu yüzden o davalarda mağdur olanların adlarını parklara, bahçelere veriyoruz, anıt mezarlar yapıyoruz, kararları veren mahkemeleri lanetliyoruz ve kararlarını yok sayıyoruz, televizyonda programlar yapıp tartışıyoruz, filmler yapıyoruz, kitaplar yazıyoruz ki vicdanımız rahatlasın, ders alınsın. Ama bu geç kalmış vicdan rahatlama faaliyetlerinin onlar için artık bir faydası yok. O insanlar da o zaman adil yargılanmak istiyoruz gerçekler bu değil diye haykırmışlardı.
Bu davada tek bir gerçek vardır, o da; bir sürü insanın suçsuz günahsız bir şekilde hapislerde çürüyor olmasıdır. Bu gerçeği hiçbir mahkeme kararı değiştiremez.
(...)
Bir ülke halkının yarısından fazlası adalete güvenmiyorsa durum hakikaten vahimdir. Dolayısıyla insanların tweet attı, gösteri yaptı diye “darbeye teşebbüs”ten gözaltına alınarak sorgulandığı bu “ileri demokrasi” ortamından bizim bu davada adalet aramamız çok komik olur.
(...) Bizler masumiyetimizin verdiği güçle geceleri gayet rahat uyuyoruz. Fakat bize bu iftirayı atanlar, bu iftirayı bilenler, buna göz yumanlar, medya yoluyla bizi acımasızca katledenler bu süreçte bizim ve ailelerimizin başına gelen acı olaylardan sinsi zevk alanlar; kısacası bu kalleşliği yapanlar bu buna ortak olanlar rahat uyuyabiliyor, çocuklarının yüzüne içleri sızlamadan bakabiliyorlar mı?
Bu kalleşliği yapanlar elbette ki bu soruya da “Evet” diyebilme pişkinliği gösterebilir. Ama onlar da çok iyi biliyorlar ki bizim hakkımızda yutturdukları naylon fatura ilahi adalete sökmez. Aheste aheste keser faturayı.”
***
Yüzlerce TSK mensubunun ve ailelerinin, ve bugüne kadar o subayların emrinde görev yapmış, onların komutasında vatan için cansiperane mücadele etmiş milyonlarca Türk askerinin gözü kulağı bugün Yargıtay’da...
Dileyelim ki; vicdanları sızlatmayacak, “evet hukuken hatalı ama vesayeti çökerttiği için meşru” gibi garabet ifadelerle savunulmayacak bir karar olsun...