Damdaki kararsız
Bir olay olduğunda köylüler niye birbirlerine sokularak ve topluca yüksek bir yere çıkarlar?..
Bir tepe...
Ya da bir evin damı..
***
Bir; daha iyi görmek için...
İki; hep birlikte gördüklerini birbirlerine anlatmak için:
“Polis de geldi...”
“Kamyon da kamyonmuş...”
“Hüseyin de orada...”
Üç; işe bulaşmamak için...
***
Yapılan anketlere göre; seçimlere şurada günler kaldı, ama hâlâ “fikri yok” ve “kararsızların” oranı yüzde 15 ile yüzde 25 arasında...
***
Demek ki damdalar:
Başbakan’ın öbür oğlu da sabun işine girdi...
İstanbul ve Antalya’nın ünlü AVM’leri yanında ABD’de Virginia eyaletindeki Tyson’s Corner AVM’de de stand açarak kokulu sabun ihraç etmeye başladı...
Ama her dört gençten birisi işsiz, sefil, sürünüyor...
Eh... Karar veremez insan...
***
Başbakan’ın oğlunun sabunları meyve şeklinde; şeftali, erik, mandalina...
Markası; MİS...
Ama “Saray sabunu”, “Amber”, “Padişah köpüğü” çeşitleri de var...
“İstanbul Ticaret Odası’na 715800/0 sicil no ile kayıtlı Mis Hediyelik Eşya”mis gibi para kazandıran bir iş...
Damdakinin sabunu ise iktidarın evlere dağıttığı “gıda yardımı paketi” içinde
geliyor...
Açıp bakıyor ki sabun
gelmiş...
Kalıp...
O zaman...
Karar veremiyor demek...
***
Ne yapacaksınız?..
İktidarın çocukları ve yandaşları bin kez köşeyi döndüler...
Damdakinin payına yoksulluk düşüyor...
İşsizlik...
Sefalet...
Muhtaçlık...
***
Ama yine de aşağı inmek gibi bir fikre sahip değiller...
Öyle bakıyorlar, kararsız...
Damdakiler...
Bekir Coşkun / Cumhuriyet
+++
Mümtaz’er’i bu zulümden nasıl kurtarsak
Mümtaz bir yazar sütununda “19 Mayıs’ta neden hâlâ faşist kutlamalar yapıyoruz?” başlığıyla uzun bir yazı döktürmüş.
19 Mayıs kutlamaları faşist İtalya’dan alınmaymış.
Problem yalnız 19 Mayıs olsa mesele yok.
Ama bazılarına her şey dokunuyor!
Okullarda “öğrenci andı” nın okunması dokunuyor,
İstiklal Marşı’nın söylenmesi dokunuyor!
23 Nisan kutlamaları dokunuyor!
19 Mayıs törenleri
dokunuyor!
Anıtkabir ziyaretleri dokunuyor!
Cumhuriyet bayramı törenleri dokunuyor!
Cumhuriyet resepsiyonları dokunuyor!
Cumhuriyet onlar için adeta iğneli fıçı...
İki günün biri hayatı kendilerine zindan ediyor...
Onları bu zulümden nasıl kurtarmalı?
Melih Aşık / Milliyet
+++
SİZDEN GELENLER
Radikal yazarı haydutun
“silahlı gezme hakkı”nı savundu
Yıldırım Türker’in Radikal Gazetesi’nde intişâr eden yazısından kanıma dokunanlar aşağıya çıkarılmıştır:
“Ama AKP’nin orduyu hizaya getirip, gemi eline aldığına inanmak mümkün mü?”
“Orduyu hizaya getirmek” nev’inden lakırdıların ancak satır aralarına gizlenebildiği zamanlar geçti demek...
“Bir tek kışlasının -Mustafa Muğlalı Kışlası kasdediliyor-, fevkalade savaş kışkırtıcılığı içeren, o topraklarda dedeleri-babaları katledilmişlere yönelik akıl almaz bir gösteri olan adını bile değiştiremeyen, orada mağdur olan halkının başını okşamayı beceremeyen hükümetin asker üzerindeki etkisine nasıl inanalım?”
“O topraklarda dedeleri-babaları katledilmişler” ne demek? O dede-babaların elinden de Türk ve Ermeni kanları damlamıyor muydu? Sanki cici cici çiçek toplarken, üzerlerine ateş açıldı...
“Pekiyi 24 Nisan günü Şırnak’taki kışlasında ülkücü olduğu bilinen bir er tarafından vurulup öldürülen Ermeni genci Sevag’ın hesabını sorma konusunda hükümetten herhangi bir adım atmasını bekliyor musunuz?
Allahaşkına buna bir cevap verin!
”Daha geçen gün 12 Kürt gerilla bir baskın sonucu katledildi. Bu, birkaç aydır yaşanan ve ateşkes ilan etmiş KCK’yı savaşa kışkırtmak amacı taşımıyor ise ne anlama geldiği kestirilemeyen PKK’li ölümlerinin, TSK’nın kendi bildiği yöntemle Kürt sorununu halletme çabası olduğunu görmüyor musunuz?
Bu da güzel! Herifler dişlerine kadar müsellâh, hududu ihlâl etsinler; karşılığı Habur karşılaması olsun... Yıldırım, bu haydutlara “silahlı gezme” hakkı atfediyor.
“Laikçilikten namütenahi kafa ütüleyen, çocuk kanıyla boyanmış bayraklara yüz sürüp gözyaşı döken paşalar görmüyoruz bir süredir.”
“Çocuk kanıyla boyanmış bayrak”... Söz biterse burada biter!
“TSK gerçekten de işine bakıyor. Savaşı körüklüyor, savaşmayan insanları katlediyor, ora halkının burnunu sürtme çabasını sürdürüyor.”
Haydut dişine kadar müsellâh ve “savaşmayan insan” sayılıyor.
M.Gürhan Başaran
+++
“İyi”ye ne oldu?
Cumhurbaşkanı ’İyi şeyler olacak’demişti. İyiden kasıt neydi ve iyiye dair neler oldu? Sonuç: Türkler kanları ve canları pahasına vatan yaptıkları kendi milli coğrafyalarında iyice köşeye sıkıştırıldı. Türk’üm demenin dahi suç olduğu bu namüsait sürecin sonunda milli devletin Anayasası dahi Türk’den arındırılacak. Bayrakları yakılan ve her türlü milli hassasiyetine küfredilen Türkler, yine garip, mahzun ve yitik bir role mahkum. Bunlar varsayılan ’iyi olacak şeyler’in sonucu. Bu kez terör örgütünün legalitedeki sözcüsü Aysel Tuğluk mikrofonu eline alıyor ve yumurtluyor ’kötü şeyler olacak’. Belli ki bir şerden bir hayır doğacak. Uslanmayanın hakkına düşecek esaslı bir kötektir ki. Şerri hayra tahvil edecek ve biz Türkler, olacak bu kötü şeyleri herkesten daha çok istiyoruz.
Tamer Abuşoğlu
+++
Üç “Y”nin akıbeti
Başbakan 2002 yılında iktidar olabilmek için “ilk hedefimiz üç ”Y“yi ortadan kaldırmak” demişti. Nedir bu üç “Y” ? 1-Yoksulluk 2-Yolsuzluk 3-Yasaklar. Allah aşkına hangi partili olursanız olun, şöyle bir geriye yaslanın ve geçen bu süre zarfında bu üç “Y” ile ilgili yapılan çalışmaları ve sonuçlarını bir düşünün. Şu anda Türkiye de nerden baksan 20-25 milyon vatandaş yoksul. Yani bir çoğu ya Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına muhtaç, ya belediyelere, ya da komşusuna. Sekiz buçuk yıl geçti birinci “Y” fazlasıyla aynen duruyor. Mecliste bekleyen yedi yüz civarında dokunulmazlık dosyası var. Bunlardan bir çoğu da yolsuzlukla ilgili. AKP ve BDP belediyelerindeki yanık kokularını hiç duymazdan gelenler, diğer belediyelerde tütsü yakarak koku çıkarmaya gayret gösterdiler hep. Yani sekiz buçuk yılda ikinci “Y” de duruyor aynen. Gelelim üçüncü “Y”ye. İşte bunda büyük bir iş (!) yaptılar. Yukarıda da bahsettiğim gibi meclis dışında kalan AKP Genel Başkanının seçilme yasağını muhalefetin de büyük desteği ile kaldırdılar ve meclise zorla soktular. Cuma namazları çıkışı büyük şehirlerde kar-combul olan, boğaz köprüsünde zincirler oluşturan, üniversite kapılarına kendilerini zincirleyen o türbanlı kızlar kayboldu gitti nedense. Sanırım hepsi ödüllendirilmiş, altlarına jeepler alınmıştır. İşte “Y”nin birini çözdük (!) sekiz buçuk yılda. Ne kaldı ki şurada 2123’e? Pardon 2023’e!...
Şeref Işık
+++
Kaset olmasa ne konuşacaktı
İnsan merak ediyor, bu kasetler olmasaydı başbakan ne konuşacaktı?
Esnafın bugünden yarına umudu kalmamış, İşsizlik gittikçe tırmanıyor, cari açık pimi çekilmeye hazır bomba gibi seçim sonrasını bekliyor, ülkenin bir bölümünde devlet yok, belediyelere PKK bayrağı çekiliyor.
Bizler vatandaş olarak bu tabloyu her gün televizyonlarımızdan üzüntüyle izlerken, Başbakanımız, ya edep dışı kasetlerin reklamını yapmakla, ya da 87 yaşındaki Demirel’e hakaret etmekle meşgul.
Başbakan miting meydanlarında dinden imandan söz etmeyi çok seviyor. Kendisinin ne kadar inançlı bir Müslüman olduğunu ima etmeyi hiç ihmal etmiyor. Peşi sıra dedikoduya başlıyor. İftira, bühtan, hakaret gırla gidiyor.
Oysa İmam Hatip mezunu Başbakanımız bilmeli ki, ALLAH’ın bir sıfatı da “SETTAR ÜL UYUP” ’tur. Yani “ayıpları örtendir”.Mevlana’da “kusurları örtmede gece gibi ol” diye buyurmuştur.
Settar Kaya
+++
Mümtaz’er Türköne nasıl oluyor da “Yobazlık tam olarak böyle bir şey olmalı. Bir şeyi hiç sorgulamadan, anlamı üzerinde hiç düşünmeden, bir çift öküzün tarla sürerken yanında gördüğü izi takip etmesi gibi hûşû içinde tekrarlamak. 19 Mayıs kutlamaları 1932’nin faşist İtalya’sından alınma. Neden değiştirmek aklımızdan bile geçmiyor?” diyebiliyor. Gaz yuttu galiba...
Murat Kekeç
+++
Açılım...
Müjdeler olsun halkım,
Açılım var açılım.
***
Haydi ayağa kalkın,
Açılım var açılım.
***
Bebeğe kurşun sıkan,
Okul, hastane yakan,
Sizi bekliyor bakan,
Açılım var açılım.
İbrahim Oskan
+++
Devşirilmenin
bin yolu...
ya sessize yatacaksın
ya karşı duracak kendini
savunacaksın
ya da karşı tarafa iftira atacaksın...
veya ahmakça mazeretler sıralayıp safa yatacaksın...
öyle ya
devşirilmiş “can” taşıyan beden
başkasının gücüne “tüner”...
ondan
erdemli,
cesur,
özeleştiriyi yapan bir birey olmayı
artık
kim bekler...
onlar artık devşirildikleri kadar
onları devşirenlerin izin verdikleri kadardırlar...
Tuncay D.Kalemoglu
+++
Hortum ufak geldi; kanal açtılar
Sıradaki hikayemiz hayaldi gerçek oldu...
Anayasa referandumunda kadınlara pozitif ayrımcılık tanınması, darbecilerin yargılanması, çocuk istismarının sonlandırılması gibi vaatlerle milleti kandıran ve buz dağının altında kalan kısmında ise yargıyı adım adım ele geçirenler artık yeni bir hedef için kolları sıvadılar; 12 Haziran seçimi. %58’lik bir oy oranıyla anayasayı değiştirenler daha önce hayal bile edemeyecekleri icraatları! gerçekleştirdiler. Soydular, sattılar; hortum ufak geldi kanal açtılar.
Alper Buğra
+++
Erdoğan Kılıçdaroğlu’na CHP’nin geçmişini inkar ediyor diyerek suçlamada bulunuyor ama kendisinin Milli görüş gömleğini çıkararak geçmişini inkar ettiğini unutuyor. Arınç Gül’ü seçtirmek istemeyen askerlere artık topuk selamı veriyorlar diyor ama seçtirmeyenlerin başı olan Yaşar Büyükanıt’ı topuk selamı ile bir milyonluk lüks araba hediye ederek uğurluyorlar...
İbrahim Mengi
+++
MHP sürprizi
Tayyip Erdoğan’ın da dediği gibi artık usta çırak dönemleri aşılmış ve büyük, çok büyük oynama zamanı gelmiştir. MHP barajı aştığı takdirde Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Kürtçülüğe hizmet edecek şekilde değiştirilmesi planı suya düşer. AKP açısından böyle bir risk alınamaz, ne gerekirse yapılmalıdır, ve kasetler devreye girer; seçmen kalbinden vurulur tabiri caizse. Ama yeni skandallar yaratma çabası rüzgarı tersine savurmaktadır; önceki seçimlerde satır aralarında yer bulan MHP şu an manşetlerdedir ve hiç olmadığı kadar gündeme oturmuştur.
Gülseren Oral