Daha fazla dayanamadık!
"Bî-baht olanın bağına bir katresi düşmez,
Bârân yerine dürr ü güher yağsa semâdan"
Bizim bağımıza da "inci tanesi" düşmedi. Alınan bütün tedbirlere rağmen, koronavirüs havadan geldi; ancak uçakla. Türk pasaportlu bir vatandaşımız bunca engellemeye rağmen barajı deldi.
Şampiyonlar Ligi maçını dönüşümlü izlerken arada haber kanallarına da göz atıyordum. Alttan geçilmeye başlanan kuşakların tekrarı arttı; "Sağlık Bakanı saat 00.30'da basın toplantısı yapacak."
Vakti saat geldi ve Bakan Mehmet Koca beklenen sonu iletti; "Nur topu gibi bir koronamız doğdu."
Ertelemeler
Öncelikle sonu, rekor denecek kadar geciktiren bakana teşekkür etmeliyiz. Her anlamda güçlüklerin nasıl dışarıda tutulduğunu yeni fark ediyoruz.
Festivaller başta geleneksel etkinlikler birer birer erteleniyor. Haydi bunları kabullenelim. Hatta kitap fuarlarını da.
Benim canımı en fazla sıkan "ekonomik fuarlar." Bunlar çok önemli. Mesela CNR'de açılan UNICERA -Uluslararası Seramik, Banyo, Mutfak Fuarı-. Ortalarda birkaç Arap müşteriden başkası yok. İlgisizlikten değil, ölüm korkusundan.
Bizimkiler aylardır buna hazırlandı. Sonucu görüyorsunuz. Yine de ciroları fazla olur inşallah.
Tuhaf olan
İnanması zor gelecek bazı mesajları da aktarmak istiyorum. Merak edip sordukları "futbol maçlarının akıbeti." Ya da Fenerbahçe'nin teknik direktörünün kim olacağı?
Hani bunlarla dalga geçiyorum ama, oturup Güntekin Onay-Sergen Yalçın söyleşisini pekala seyrediyorum.
Tam bu noktada dünyadan iki anı aklıma geliyor. İran-Irak savaşında verilen baloları dün gibi hatırlıyorum. Maçlar ekrandan yayınlanırken "seyir araları" verilirdi.
Aynı şekilde futbol yüzünden birbirleriyle savaşa tutuşan Honduras ile El Salvador da uzun time outlara başvurmuşlardı.
Seviye farkı
Gündüz Ayşenur Arslan'ın Medya Mahallesi'ni seyrettim. Kanal D'de başına gelenleri anlattı:
"Yeni sahipleri elime bir kağıt tutuştururlardı. Bunda, hangi konuları işleyeceğim yazılırdı. Ben yine de pek çok talimatı es geçerdim. Bu yüzden görevim ancak bir ay devam edebildi." Arslan'ın söylediklerinin birebir uygulaması CNNTÜRK'te tekrarlandı. Başak Şengül'e de her zamanki gibi bu talimatlardan verilmişti. En basit örnek moderatör bayanı "Sahibinin Sesi" gayretlerinde görüyoruz.
Sazan
Müsavat Dervişoğlu, Mehmet Metiner'le dalga geçiyordu; Şengül sazan gibi atladı "Ne, ne İYİ Parti parçalanıyor mu?" deyiverdi. Bu ve benzeri "yandan korumalı" konuşmaları dinledik.
Türk basının en tarafsız ismi Taha Akyol'u da Başak'ın istifa ettirdiğini hatırlıyorum. Birilerinin bu durumdan hicap duyması gerektiğine inanıyorum.
Bazı konuşmacılar ise evlere şenlik. Dünün çaycıları baş köşede.
Özkoç'u asma gayreti
NTV'nin tartışma programlarını daha seviyeli bulmaktayım. Siyasi İşler'de iktidar savunuculuğu yapılmakta. Ancak farklı tarzda. Engin Özkoç'u asmak yerine daha ciddi meseleler tercih edilmişti.
Prof. Dr. Mithat Baydur'u beğeniyorum. Onu da bir konuda bilgilendirmek istiyorum. Sözünü ettiği kaya değil, kayaç gazı. Biraz daha açarsam "killi topraklar arasına sıkışmış karbonhidrat."
Dünyada en zengin yataklar da Katar'da. Aramızda kalsın kayaçla ilgili ilk bilgiyi Hüseyin Movit'ten almıştım...
Taşınıyor mu?
a Spor'da 90'A'nın yeni komutanı Levent Tüzemen. Hıncal Uluç da Erman Toroğlu ile eski günleri anıyor.
Kalan zamanlarda başka gazetelerde köşe doldurmakta. Bu işten Ahmet Hakan'la birlikte "kazan-kazan"a çalışıyorlar. Omuz omuza verip, yıldızlarını parlatmak peşindeler.
Tahta Minare
Balatlı hemşerilerimden Hayrettin Okay yine anılarımı depreştirdi:
"O zamanlar Çilingir Sokak'ta Terkos yoktu. Sakalar vardı. Tahta Minare Çeşmesi'nden tenekelerine doldurdukları suları evlere taşırlardı. Sefer başına kapı pervazına bir çizgi çizerlerdi. Çeşmenin yanında aynı adı taşıyan cami ve Necdet'in hamamı vardı. Babamla hamam çıkışında fırından halka alır evde annemin hazırladığı çaya batırırdık. Köşeniz bana çocukluğumu yeniden yaşattı. Teşekkürler."
GÜNÜN SÖZÜ
Mükemmele giden yol, kusurunu görene açıktır. Ali Suad