Cumhuriyet’le bağları koparılmış bir Cumhuriyet

“Cumhuriyet’te ne olduğu” yahut “Cumhuriyet’e ne olduğu neden sizi bu kadar ilgilendiriyor” diyenler oldu dünkü yazıdan sonra.

Şundan:
Çünkü “Cumhuriyet” toplumun;
-Bu ülkeyi sevmekle kalmayıp bu ülkeyi sevmenin en önemli gereğinin her alana sirayet etmiş gaflet, dalalet ve ihanetle mücadele olduğunun idrakindeki kesimine,
-Bu ülkeyi sevmenin “olağan sonucu” nun iktidarı değiştirmek olduğuna inanan kesimine,
-“Kim var” dendiği vakit “ben varım” deme cesareti gösterebilen kesimine,
-Elini taşın altına sokmaya hazır kesimine,
-Gücü putlaştırmamış;“kul”laşmamış kesimine,
-Ortak paydası Atatürk, ortak paydası ay-yıldız, ortak paydası vatanın bölünmez bütünlüğü olan kesimine anahtarsız, parolasız, şifresiz girebileceğiniz -kalan- üç beş kanaldan bir tanesi.
Ve çünkü Türkiye Cumhuriyeti için eğer hâlâ bir “yarın” ihtimali varsa; toplumun, sizlerin; Yeniçağ okurlarının da dahil olduğu milliyet-vatanperver o kesiminin içinden çıkacak “yarın”ın “mimarları” .
Türkiye’de “kale” varsaydığımız birçok kurumun içi boşaltıldı; henüz düşmemiş gibi duran birçoğu “Alamut” laştırıldı. Genetiğini koruyabilen -direnebilen- bir avuç Türk Milliyetçisi, bir avuç sosyal demokrat, bir avuç Alevi, bir avuç etnikçilik tuzağına düşmemiş Kürt, bir avuç mezhepçilik yapmayan Sünni, bir avuç yemenisi, çemberi, yazması vicdanını örtmemiş muhafazakar, bir avuç cehaletin karanlığına düşmemiş dindar kaldı.
Bunca yolsuzluğa, hırsızlığa, zulme, baskıya, şiddete, işkenceye, yalana, dolana, küfre, hakarete, ihanete rağmen varlığını sürdürebilmesi için iktidarın;
İnsanını yaşatmakla yükümlü “devlet” in fıtratında olmayan/olmaması gereken cinayetlerle katledilen bebeklerin, çocukların, gençlerin, öğrencilerin, öğrenim görebilsin diye çalışan el kadar işçilerin, kadınların-erkeklerin kanlarının, canlarının, ahlarının görünmez/duyulmaz olmalı.
Dolayısıyla “zirve”den sonra çıkılacak bir yer yok; inmemek (çok naif oldu galiba; tepe taklak düşmemek demeli); orada kalabilmek için izlenecek strateji belli:
İlk hedefiniz gören-duyan, maazallah uyuyanları uyandırma potansiyeli-azmi-kararlılığı-inancı taşıyan bu bir avuç insanı körleştirmeli, sağırlaştırmalı; ileri.
Nasıl?
Zihinlerini bulandırarak...
“Cumhuriyet değerleri”yle özdeşleşmiş gazete üzerinden “Uludere” yi unutturarak mesela; “Roboski” leştirerek!
“Sol”maskesiyle “neo-liberalizm” aşılayarak ruhlarına!
“Dersim Aleviliciği”yle Türkmen Alevilerin beynini yıkayarak!
“Doğrucu Demirtaş’çılık”la Cumhuriyet’e karşı ayaklananları kutsayarak; eh haliyle “isyankar”lara dokunanlara kapatarak sayfaları!
Dünkü yazıya binaen arayan İstanbul Barosu Genel Sekreteri Hüseyin Özbek hatırlattı; Sahi, Özbek’in “Sırrı Sakık’ın karın ’AĞRI’sını” deşifre eden makalesinde, gazetenin ikinci sayfasına konulduktan sonra baskı aşamasında, bağlanmış sayfadan çıkarılmasını gerektirecek kadar elzem “sansür” nedeni neydi?
Kürtçü-Ermenici ittifakının hatırlatılması “Yeni Cumhuriyet”in hangi isimlerini rahatsız etmişti?

***

Utku Çakırözer gazeteci. Ne çarpıtmaya, ne abartmaya, ne buharlaştırmaya meyli olmayan “olan”ı “aktarmak” tan yana iyi bir gazeteci.
Ve fakat mevzu “Cumhuriyet”le bağları koparılmış bir “Cumhuriyet” üzerinden “sol”un Türk kimliğiyle barışık kesimini Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ideolojisinden uzaklaştırmaksa;
“Cumhuriyet”, Genel Yayın Yönetmeni’nin inisiyatifine bırakılmayacak bir gazetedir.
Mesele Cumhuriyet’i kimin yönettiği değil, Cumhuriyet’le kimlerin yönetilmek istendiği, nereye yönlendirildiğidir...
En azından benim düşüncem bu yönde... Ne yazık ki.

Yazarın Diğer Yazıları