Cumhuriyet’in iki kanadı: Laiklik ve Milliyetçilik
Bugün Cumhuriyet Bayramı... Ben Cumhuriyetimizi bir kartala benzetirim, bu kartalın iki upuzun güçlü kanadı vardır: “Laiklik” ve “Milliyetçilik”. Bunu böyle bildiğim, imgelediğim ve savunduğum için, iki kitap yazdım; biri “Kartal Gözüyle Laiklik”, öbürü “Kartal Gözüyle Milliyetçilik”.
Kanatsız ve tek kanatla uçulamaz, bunu bildikleri için, Cumhuriyet düşmanları hep bu iki kanada saldırmışlardır, “Bu cumhuriyetin bir kanadı ırkçılık, öbür kanadı dinsizliktir; bu iki kanat çıkarılıp yerine doğru kanatlar takılmazsa, bu kartal asla uçamaz” demişlerdir.
Bu iki kanadı, gövdeden ayırmak için akla hayale gelmez girişimler yapmışlardır. “Milliyetçiliği ayaklar altına almalar”, “Milli andı kaldırmalar”, “Hem laik hem Müslüman olunmaz... Ya Müslüman olacaksın, ya laik...” demeler...
Önce laikliği ele alalım yerimiz yettiğince, bakalım bu denilenlerde zerre kadar doğruluk payı var mı? Laiklik birilerinin siyasal amaçlarla eveleyip gevelediği gibi “Din özgürlüğü” ya da “Din ve devlet işlerinin ayrılması” değildir, bunları içerir elbette ama esas olarak “Din ve dünya işlerinin ayrılmasıdır”. Atatürk laikliği budur. Ne demek bu? Şu demek: İslam’ın iman, ahlak, ibadetle ilgili olan bölümleri nass yani dogmalardır, bunlara dokunulamaz, değiştirilemez. Ukubat (ceza hükümleri), muamelat (ticaret hukuk), münakehat (medeni hukuk, evlenme boşanma) ile ilgili hükümleri ise dogma değillerdir. Bütün emirler dogma olmuş olsa, toplumsal yaşam dondurulmuş olurdu. Bu nedenle muamelata, ukubata ve münakehata ait emirler için, İslam hukukçuları zamanın değişmesiyle hükümler değişir prensibini kabul etmişlerdir. İslam hukukçuları bunu, akla, milli özelliklere ve Hazreti Ömer’in icraatlarına dayandırmışlardır. Hazreti Ömer, müellefetü’l kulûba zekâttan pay verilmesini emreden Kur’an ayetini ’bugün böyle bir şeye ihtiyaç yoktur’diyerek askıya aldı, kıtlık zamanlarında hırsızlara verilen el kesme cezasını ve ehl-i kitap kadınlarla evlenilebilir hükümlerini uygulamadı. Biz Türklerin itikatta mezhep imamımız İmam Mâtûridî ise “Din ve şeriat ayrıdır, din’de nasih-mensuh cereyan etmez, ama şeriatta nesh yani hükümsüz kılma mümkündür” yaklaşımını getirdi.
İşte bizlerin dincilerle, laiklik karşıtlarıyla anlaşamadığımız, çatıştığımız nokta budur. Onlar işte bundan dolayı laikliğe bu kadar çok saldırıyorlar. İşte bundan dolayı laikliği biz doğru kavramalı, korumalı ve savunmalıyız. Ceyhun Atuf Kansu’nun “Laikliği vermek Cumhuriyeti vermektir” sözünü unutmamalıyız.
Gelelim milliyetçiliğe... Atatürk, Osmanlı’nın bıraktığı “anasır” ve “ümmet” tutarsızlığından bir “millet” yaratmak zorundaydı. “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” dedi, yani, “Çoğunluğun adı, adımız olacaktı”, mayamız Türklük olacaktı. Bu mayayı oluşturacak iki kurum kurdu Atatürk, bunlar Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumlarıydı. Yani “çoğunluğun dili dilimiz, çoğunluğun (asli unsurun) tarihi de tarihimiz” olacaktı.
1950’den sonra, Atatürk’ün millet oluşturma projesi baltalandı, Said Nursi gibilere yol verildi, Erbakan ve Erdoğan gibilerinin çabalarıyla laiklik ve milliyetçilik büyük yaralar aldı.
Ve bugün... Cumhuriyet’in kanatları yaralıdır bugün, bunu görelim...