Cumhuriyet'in düşmanları, neredesiniz?

"100 yıl öncesinin fikirleriyle günümüz örtüşmez."

"Cumhuriyet bir dayatmaydı, kabul edelim ve düzeltelim."

"Geçmişle hesaplaşmalıyız."

"Tek parti dönemi Türkiye'nin karanlık çağıdır."

"Cumhuriyet, Batı'nın taklit edildiği bir yönetim biçimidir."

"Şapkayı bu ülkeye dayatıp, hocaları astılar, camileri yıktılar."

"Osmanlı'yı korumalıydık."

"Milliyetçiliğin de Türkçülüğün de karşısındayız…"

Senelerdir bu zırvaları dinliyoruz.

Evet, hepsi zırva ve hepsi birbirinin kopyası, Kuvayi Milliye'nin karşısına dikilen ihanet odaklarını hatırlatan tezler.

Bunları söyleyenlerin Türklükle, milli devletle, Türk kimliğiyle alakaları yok.

Kendilerine "liberal, insan hakları savunucusu, muhafazakâr, II.Cumhuriyetçi" gibi sıfatlar takarak "kanaat önderi" maskesiyle toplum mühendisliği yapıyorlar.

Siyasetin merkezi de, siyaseti oluşturan erkler de bu zırvalıkları, değiştirdikleri medya sermayeleri ile yayıyor.

Türk kimliği yerine; yapay, içi doldurulmamış, kaynağı belirsiz yeni kimlikler tutturmaya çalışıyorlar.

Medya gücüne, baskın iktidar imkanlarına rağmen geldikleri nokta ise yine Türk kimliğine sarılmak oluyor.

O beğenmedikleri, aşağıladıkları, hakaret ettikleri Türkiye Cumhuriyeti karanlıktan çıkış noktaları oldu.

En büyük çark etme süreci de 15 Temmuz'da başladı.

İslam'la alakası olmayan grupların İslam adı altında ülkeyi nasıl alabora edebildiklerine şahit oldular.

Yıllarca hakaret ettikleri Mustafa Kemal Atatürk'ün dev posterini parti genel merkezlerine astılar.

Ama besledikleri ve büyüttükleri canavarlar o kadar kritik noktaları ele geçirmişti ki, Türkiye'nin altına dinamit koyma çalışmalarına devam ediyorlar.

Cumhuriyetle birlikte kurulan birçok kurum, kurucusu Atatürk'e sırt döndü.

Diyanet'inden bakanlıklarına, meclisinden akademisine kadar…

Cin, peri hikayeleri doktora tezi oldu bu ülkede.

Türlü ucubeliklerle İslam'ın felsefesine, İslam'ın ahlak anlayışına ve İslam'ın duruluğuna da gölge düşürdüler.

Son günlerde yaşadıklarımıza bakın.

Daha düne kadar 3-5 çapulcudan oluşan serserilerini temizlemek için girdiğimiz alanda tüm dünya karşımıza çıktı.

Peki ya uğruna Atatürk'ü, Cumhuriyeti bıraktığımız Rabialar ürettiğimiz o Arap ülkeleri, o coğrafyalar…

Hepsi eleştirdi, hepsi karşımızda dikildi!

Batı'yı anladık, tanıyoruz, biliyoruz. Atilla Han'dan bu yana Türk'e yoğun kin beslerler. Bilgi çağını sürükleyen bilimsel araştırmalara, teknolojik gelişmelere imza atsalar da, kimlik kindarlığından kurtulamadılar.

Peki ya Arap ülkeleri?

Şöyle demiyor muydunuz:

"Cumhuriyet yüzünden İslam coğrafyasına sırtımızı döndük,

Cumhuriyet yüzünden halifeliği kaldırıp, kardeşlerimizi unuttuk."

Bu tezlerden yola çıkarak; Cumhuriyet eleştirileri yaptınız, Arap ülkelerini dert edinip, Türk'e sırtınızı döndünüz, özünüzü, kimliğinizi ve kültürünüzü unuttunuz.

Peki ne oldu, elinize ne geçti?

İlk başta karşımıza Arap ülkeleri dikildi, Arap Birliği'nin üyesi Filistin bile o ucube açıklamaya ses çıkarmadı, onayladı.

Bir basit operasyonu bile yaptırtmadılar.

Arkanıza dönüp baktığınızda, Türk Cumhuriyetlerinden başka destek veren yoktu.

Arkanıza dönüp baktığınızda, Türklükten başka sığınacak liman yoktu.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, asırlardır süregelen bir devlet anlayışının son meyvesidir.

Bu devleti ayakta tutan yegane unsur Türklük ve milli devlettir. Milli devleti de Mustafa Kemal Atatürk'ün kurmuş olduğu Cumhuriyet'e borçluyuz.

Bugün, 29 Ekim…

Gururluyuz, mutluyuz…

Her şeye rağmen, içte ve dışta her türlü tehdide rağmen devletimiz dimdik ayaktadır.

Milletler, nasıl ki insanlık tarihinin en önemli gerçekleriyse, milli devletler de çağımızın en somut devlet gerçeğidir

O yüzden milli devletin temelini oluşturan Cumhuriyet'e her zaman olduğundan daha çok sahip çıkacağız. Bugün Türklük hâlâ dünyaya meydan okuyabilecek bir kudrete sahipse, Kuvayi Milliye'nin şanlı evlatlarının kurduğu Cumhuriyet sayesindedir.

Kutlu olsun!

Yazarın Diğer Yazıları