Cumhuriyet hutbesi!
Kanunla sağlanan nizamın yerini keyfiyet rejimi alınca böyle oluyor;
Herkes fetva makamı!
En son kadının biri ‘Aziz Müminler’e hitaben ‘Cumhuriyet Hutbesi’ yayınladı. Diyor ki;
‘’... cumhuriyet, tek parti sistemine geçmek, makamı hilafeti ortadan
kaldırmak ve kavmiyetçi bir devleti inşa etmek için gerekli zeminin oluşmasını sağlamıştır. Yoksa, başka şartlar altında, adil bir düzeni tesis etmeye muvaffak olabilecek bir beşeri rejim türü olabilir. O sebeple, bagajındaki tarihi yükü de nazarı itibara almak kaydıyla, 29 Ekim 1923 gününü hatırlamak lazım gelir.
Mübarek Ra’d suresi, 11. Ayeti kerimede geçen sözleri, bugüne nasıl geldiğimizi anlamak için, kendi tarihimiz ışığında tekrardan anımsamak gerekir:
‘Şüphesiz Allah, kendi nefslerinde olanı değiştirip bozuncaya kadar, bir toplulukta olanı değiştirip bozmaz.’
Din ile devlet işlerinin birbirinden ayrıldığı laik ülkemde, Kurban Bayramı’nın ikinci günü verilen Cuma hutbelerinde, halkımıza ‘cumhuriyet rejiminin faziletleri’nin anlatıldığından haberdar oldum.
Şayet, bir gün, dileyen imamlar, yukarıdaki gibi hutbeleri de dile getirecek özgürlüğe sahip olacaksa, sorun yok. Ancak o gün gelene kadar, devlet memurluğu itibariyle, 29 Ekim 1923’ü kutlayan imamlara ve onlara bu talimatı veren Diyânet kurumuna itiraz etmek gerektiği kanaatindeyim.’
***
Cumhuriyet’in ilanını takiben Atatürk’ten sonra TBMM kürsüsüne ilk çıkan Karahisar Mebusu Hoca Kamil Efendi’ydi.
Neden biliyor musunuz?
Dua etmek için!
***
Dedeleri de tıpkı bu kadın gibi Cumhuriyet’i ‘hilafet’le vurmaya çalışınca Atatürk Nutuk’ta onlara şöyle seslenmişti:
‘... Efendiler, yabancılar hilâfete saldırmıyorlardı. Fakat Türk milleti saldırıdan kurtulamıyordu. Hilâfete saldıranlar, Müslüman milletler içinde Türk’ü çekemeyenler değildi. Fakat Çanakkale’de, Suriye’de, Irak’ta İngiliz ve Fransız bayrakları altında Türklerle vuruşan Müslüman milletlerdi. Türk milletine kolayca saldırabilmek için korunup devam ettirilmesi tercih edilen hilâfetin ortadan kaldırılmasını “Türklük için bir intihardır” diyerek vasıflandırmak; “hilâfeti ortadan kaldırmak için biz Türkler teşebbüslerde bulunuyoruz” sözleriyle Cumhuriyet’in hedefini açıklayıp ilân etmek, elbette etkisiz kalmadı.
... Efendiler, bu yazıların anlamı ve bu düşüncelerin nasıl bir maksada dayandığı bugün kolaylıkla anlaşılmaktadır. Yarın, daha açık olarak anlaşılacaktır. Gelecek nesillerin, Türkiye’de Cumhuriyet’in ilân edildiği gün, ona en insafsızca saldıranların başında, “Cumhuriyetçiyim” diyenlerin yer aldığını görerek asla şaşıracaklarını sanmayınız! Aksine, Türkiye’nin aydın ve Cumhuriyetçi çocukları, böyle Cumhuriyetçi geçinmiş olanların gerçek düşüncelerini tahlil ve tespitte hiç de kararsızlığa düşmeyeceklerdir.
Onlar, kolayca anlayacaklardır ki, çürümüş bir hanedanın, halife unvanını taşıyarak başının üstünden zerre kadar uzaklaşmasına imkân bırakmayacak şekilde korunmasını şart kılan bir devlet şeklinde, Cumhuriyet rejimi ilân edilse bile, onu yaşatmak mümkün değildir...’
***
Hiç boşuna kelime laf cambazlığıyla kendini paralama hanım abla;
Türkiye Cumhuriyeti’nin kıymetini en iyi, ülkenin dört bir yanında ezanlarını ‘Halife ile işbirliği halindeki’ Fransızların, İngilizlerin mermi izlerini taşıyan minarelerden okuyan imamlar bilir!
Cumhuriyet, bugün neredeyse ‘lanetleyin’ çağrısı yaptığın o insanlar için Uzunoluk mescidi imamı Ali’nin (Sütçü İmam) emanetidir!
Ve birçoğu Kur’an-ı Kerim ile birlikte Maraş kahramanı Ulu Cami İmamı Rıdvan Hoca’nın şu sözünü de hatmetmiştir:
‘Kalesinde bayrağı dalgalanmayan ülkede Cuma namazı kılınmaz!’
Tekirdağ bayram
ediyor ama
Bütün sokakları kırmızı-beyaz giyinmiş bir şehirde geçirdim Kurban Bayramı’nı; devasa Türk bayrakları ve Atatürk posterleri kaplamış bütün binaları, meydanları... Her köşe başında bir bayrakçı... İnsanlar cıvıl cıvıl, heyecanlı. ‘Tekirdağ bayram ediyor’; şehrin her yanını kaplayan afişlerde bu yazılı...
Ordu-Millet-Devlet hep birlikte şehir meydanında Kıraç şarkılarıyla kutlayacaklarmış Cumhuriyet Bayramı’nı.
Lafın kısası, Ankara Valiliği’nin ‘zinhar yürütmem’ dediği on binleri sokağa dökebilmek için Tekirdağ Valiliği’nin uğraşı!
İyi de halka görkemli bir kutlama düzenlemek için Cumhuriyet Resepsiyonu’nu kaldırmak şart mı?