Cumhuriyet geleceğimizdir
Cumhuriyet bayramınız kutlu olsun. Bugün Cumhuriyetimiz 92 yaşına giriyor. Genç Cumhuriyet bütün dış ve iç oyunlara, tuzaklara rağmen olgunluğa doğru yol alıyor.
Cumhuriyet insan onuruna saygı duyan rejimdir. Rejimin bu yapıya gelmesinin şartları vardır. Öncelikle mutlak kanun hakimiyeti sağlanmalıdır. Kişi hak ve özgürlükleri hukukun teminatı altında olmalıdır. Hukuk teminatının sağlanması ancak yargı bağımsızlığıyla mümkündür.
Cumhuriyet rejimimiz; Çanakkale savaşlarının ortaya çıkardığı kahraman, yürekli, feragat ve fazilet sahibi kadroların milletimize hediyesidir. Bu yiğit insanlar Libya, Balkan Savaşları ve komitacılara karşı yürüttükleri çarpışmaların ardından Cihan Harbi ateşinin ortasına girdiler. Asker olarak çok iyi yetişmişlerdi. Türk Harp Akademisi en az Prusya Harp Akademisi'nin düzeyindeydi. Bu toprağın öz evladı Mehmetçiği tanıdılar. Devletin coğrafyasını her cepheden derinlemesine tanıma imkanı buldular. Dünyanın gidişatını isabetle gördüler. Artık tek hükümdara tabi olmak onun kulluğunda yaşamak devri bitiyor, yerine vatandaşlık geliyordu. Savaşta yaşananlar vatanperver kadrolara Cumhuriyetin tek çare olduğunu söylemiştir. Almanların mağlubiyeti sebebiyle Cihan Harbi'nin galibi Türkiye mağlup sayılmış ve Kurtuluş Savaşı başlamıştır. Bandırma vapuruyla Samsun'a çıkan kadro vatan topraklarını istilacılardan kurtardıktan sonra tek kurtuluş ve kalkınma yolunun Cumhuriyet olduğuna inanıyor ve bunu millî bir sır gibi vicdanında saklıyordu. Cumhuriyeti kuranlar bu yolda kararlı sivil ve asker kadrolar idare gücünün bütün tasarruflarının yargı denetiminde olmasına büyük önem vermişlerdir. Hukukun üstünlüğü adaletin mutlak bağımsızlığı vazgeçilmez hedefleri olmuştur.
Dünyanın gidişatı laiklik, kadın-erkek eşitliği ve herkesin çalışmasını ifade eden tam istihdamı sağlamaya yönelmişti. Cumhuriyeti kuran kadrolar dinin siyasete alet edilmesinin ülkeye verdiği zararları çok iyi görmüş ve yaşamışlardı. Dinin siyasete alet edilmesi öncelikle İslâm dininin güzelliklerini öldürüyordu.
Cumhuriyetin temeli insanımızdır
Medeni Kanun kabul edilinceye kadar kadının toplumda gördüğü muamele Türk töresini de çiğnemişti. İslâm'dan önceki Türk Devletlerinde hükümdarın eşi hükümdarla aynı hak ve yetkilere sahipti. Orta Doğu kültür dairesine girdikten sonra çok eşlilik, kadının güçsüz hale getirilmesi, her türlü hukuki hakkının gerilemesi gündeme geldi. Genç Cumhuriyet kadın ve erkeği, kartalın iki kanadı gibi gördü. Tek kanatla uçulması mümkün değildir. Bu anlayışla Türk kadını bütün yapıcı ve yaratıcı gücünü yuvasının dışında da ayağa kaldırdı. Her meslek dalında başarılarına saygı duyduğumuz kadınlarımız toplum içinde layık oldukları yeri aldılar. Cumhuriyetin temeli insanımızdır. Devletin ekonomi politikalarının hedefi insanı mutlu etmektir. Bu amaçla sosyal devlet anlayışı hakim kılınmıştır. Sağlık hizmetlerinin parasız olması, asgari ücret, işsizlik sigortası hep bu anlayışın ürünüdür. Cumhuriyet kurulduğu zaman verem, frengi, sıtma, trahom insanımızı biçiyordu. Cumhuriyet bütün bu hastalıklara karşı çok başarılı bir mücadele verdi. Aynı zamanda cehaletin üstüne yüründü. Genç ve idealist öğretmenler okuma yazma seferberliği için kara tahtaları sırtlarına bağlayarak köy yollarına düştüler. Halk evleri açıldı. Memleket evlatları gazete, kitap okuma imkanına kavuştu, müzik korolarını buralarda yetişenler kurdu. Tiyatro çalışmaları halk evlerinin önemli bir faaliyet alanı oldu. Bazı eksik yönlerine rağmen Köy Enstitüleri fevkalade ileri projelerdi.
Hedef 3 beyazı üretmekti
Ekonomik kalkınma 1923-1929 arasında özel sektör eliyle yürütülmek istenmiş, ancak özlenen başarı sağlanamamıştı. Sermaye yetersizliği en büyük handikaptı. 1929 ekonomik buhranından sonra Cumhuriyet planlı kalkınmayı benimsedi. Tarımın modernleşmesi ve sanayileşme amacına demiryollarıyla gidiliyordu. Birinci adım 3 beyazı üretmekti. Bu amaç gerçekleşti. Kaput bezi, ekmeklik un ve şeker.
Cumhuriyetin bütün birikimlerini bu hükümet 64 milyar dolara sattı. Cumhuriyet, 12 yıl harp etmiş milletin hayatta kalan insanı ile bu işi başardı. Erkek nüfusun büyük bir bölümü savaş gazisi ve sakattı.
Dış politikada hiç bir milletin iç işine karışılmadı. Ve asla mezhep ayrımcılığına girilmedi. Son on yıldır Cumhuriyetin temel prensiplerinden uzaklaşanların dış politikada ülkemize neleri kaybettirdiklerini görüyoruz. Ayrıca, içeride adalet mekanizmasına hükümetler mutlak saygılı idi. B gün siyasetin adaleti nasıl perişan ettiğini yaşıyoruz. Cumhuriyeti kuran Kemalist inanç ve düşünce sistemi büyük ölçüde yaralandı. Eğitim sistemimize akıl almaz müdahaleler yapıldı. İsrafın cirit attığı ekonomi politikasıyla devletin borçları zirveye çıktı. İşte Cumhuriyeti kuranların israftan uzak, sade, mütevazı hayat anlayışları ve bugün geldiğimiz perişan çizgi.
Cumhuriyeti kuranları, şehitlerimizi, gazilerimizi her meslek dalında O'nu bir ömür yüceltmeye çalışanları rahmetle yad ediyor, devletimiz baki, Cumhuriyetimiz sonsuz ömürlü olsun diyorum.