Cümbüş harekatı değil bu beyler!..

Afrin Keltepe'de, 8 kahramanımızı şehit verdik... Görüyorum ki, bazı hatalarda hâlâ bilerek veya bilmeyerek ısrar ediyoruz. Günümüzde sıcak savaşın en büyük enstrümanlarından birisi de psikolojik savaştır. Sahada askeriniz, uçağınız, topunuz, tüfeğiniz kadar mutlak zafer için psikolojik savaşta da üstünlüğü elde tutmanız gerekir. Hem askerinizin hem de kamuoyunun moralini yüksek tutarken düşmanı da moralman çökerteceksiniz. Ancak bunu gayet akılcı bir şekilde hamasete bulaştırmadan, ilmi ve akli kuralları çerçevesinde yapacaksınız. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ bir açıklama yaptı, Afrin operasyonu sırasında askerin politik tartışmaların dışında tutulması gerektiğine dikkat çekti. Altına hepimizin gözü kapalı imza atacağı bu uyarı hem iktidara hem de muhalefete yönelikti. Her ne hikmetse iktidar partileri çok alınganlık gösterdi. Neredeyse Başbuğ'u linç edeceklerdi. Ancak, Başbuğ'un bu uyarısı eksikti veya eksik kaldı!..

Göstere göstere askeri harekat olur mu?.. Göstere göstere terör operasyonu olur mu?.. Operasyonun yapılacağı gün, saat veriliyor... Televizyonlarda, gazetelerde hangi noktaya operasyonun hangi birliklerle düzenleneceği en ince ayrıntısına kadar ilan ediliyor. Neredeyse karargahın harita üzerindeki planları da faş edilecek!.. İlgili ilgisiz adamlar çıkarak ahkam kesiyor. Herkes, goy goyculuğun en tepe noktasına çıkmış. Anketçisi bile uzman hekim!.. Ver gazı... Ver mehteri... Ver coşkuyu... Haydi terör operasyonuna... En seçme birliklerimizin nerden nereye gittiği ne zaman hangi noktalara ulaşacağı televizyonların görüntülerinde, gazetelerin fotoğraflarında,internetin videolarında. Askeri birlik ve konvoyların geçişleri canlı yayında... Karşı tarafa gönüllü casusluk hizmeti veriyoruz... Güya askere morla veriyoruz!.. Düşmanın eline nasıl bir silah verildiğini kimse düşünmüyor kimse hesaplamıyor... Her şey deşifre olmuş, en mahrem olması gerekenler ortalığa dökülmüş... Kahpelere, cephede neredeyse, askerimizi rütbe ve ismi ile tanıması ve bağırması imkanı veriyoruz.

Terörle mücadelenin ilk şartı akıl ve esası da gizliliktir. Siyasi irade Genelkurmay'a yazılı direktif verir. Bu çerçevede akıl ve gizlilik içinde harekat planlanır ve icra edilir. Sınırlı sayıda kimlerin ne zaman konuşacağı bellidir. Kamu diplomasisi çok önemlidir. Kapı arkası ve kamuoyuna açık açıklamaların nasıl yapılacağı belli metotlar çerçevesine bağlanır. Zeytin Dalı harekatının başladığı 20 Ocak tarihinden beri Mehmetçiğimizin alanda sağladığı büyük başarıya denk düşen kamu diplomasisi çalışması maalesef yapılmıyor. Göstere göstere gittiğimiz Keltepe'de en seçkin askerlerimize kahpeler açık kaynaklardan ulaştıkları istihbaratlarla tuzak kuruyor şehitler veriyoruz. Sonra hem askerimizin hem de kamuoyunun morali düşüyor.Diğer açılardan da bakalım harekata;

1990'lı yıllarda hem sınır ötesi hem de sınır içinde terör örgütüne yönelik operasyonlar büyük bir gizlilik içinde yürütülürdü... Hedef şaşırtmacalar, ileri geri harekatlarla kahpeler şaşkına çevrilir büyük bozguna uğrarlardı. Sur, Cizre, Nusaybin merkezli meskun mahal operasyonlarında da kahraman güvenlik güçlerimiz bu gizlilik esası çerçevesinde büyük başarılar elde etti. Bu başarıların temelindeki, diğer bir faktör de devlet aklının ustaca kullanılmasıydı. Hatırlarsınız; meskun mahal operasyonlarının başladığı günlerde terör örgütü ve sivil siyaset uzantıları bölge halkını güvenlik güçlerine karşı canlı kalkan olarak kullandı. Devlet, Kürt kökenli vatandaşlarımıza "binaları boşaltın. Yıkılan ve tahrip olan evlerinizi tazmin edeceğiz" garantisini verince bölge halkı devletin çağrısını uydu. Operasyonlar her açıdan büyük bir başarı ile tamamlandı. Şimdi, yeni bir meskun mahal operasyonu aşamasında Afrin'de farklı gerçeklerle karşı karşıyayız. Başka bir devletin, Suriye'nin topraklarındayız. Afrin'in nüfus yapısı malum. Afrin şehir merkezinde günlük yaşam devam ediyor. Düzenli ordu ile yapacağınız şehir merkezleri operasyonları beklenmeyen neticelere de gebedir. Örneğin, ABD'nin Irak işgali sırasında Bağdat'ı ele geçirmeye çok heveslenip sonra gerisin geriye dönmesi gibi!..

Lafın özeti; daha fazla kayıp vermemek daha fazla acı çekmemek için çok dikkatli ve akılcı olmalı ve bu cümbüş kafasından acilen dönmeliyiz. Dün, öğle saatlerine doğru video görüntüleri ve fotoğrafları ile birlikte güdeme düşen şu haber üzerine bu satırları yazmaya karar verdim;

"Türk Silahlı Kuvvetleri ve ÖSO, Zeytin Dalı harekatında Afrin'in Raco belde merkezini ele geçirdi. Çatışmaların yer yer sürdüğü operasyonda ÖSO üyeleri, rejim bayrağını indirdi. Askerler, 'işte Raco'nun kalbinde rejim bayrağını gözleriniz önünde onu indiriyor ve ayaklarımızın altına alıyoruz" diye bağırdılar."

Zaten yerinde duramayan dengesiz tansiyonum ÖSO mensuplarının Suriye bayrağı üzerinde tepinen görüntülerini izleyince en tepe noktaya ulaştı... Allah aşkına söyleyin bana!.. Bu memlekette akıllı tek bir adam tek bir gazeteci,tek bir basın kuruluşu kalmadı mı?.. Suriye'ye, terörle mücadele, Suriye topraklarının bütünlüğünü korumak için girdiğimiz söylüyoruz. Sonra Suriye tarafından terör örgütü olarak kabul edilen bir örgütün bu hareketini kendi ellerimizle tüm dünyaya servis ediyoruz. Bunun ileride Türkiye'nin başına ne gibi belalar açabileceğini hesaplayan,ne gibi zorluklar çıkarabileceğini düşünebilen feraset sahibi hiç mi kimse kalmadı?.. Tamam kabul ediyorum... Acımız çok büyük. Ama bu acıyı dindirmenin tek yolu bu mu?..

İlker Başbuğ'un söylemek belki aklına gelmemiştir... Cümbüş beyinliler, Zeytin Dalı'ndan elinizi uzak tutun!..

Yazarın Diğer Yazıları