Çukurambar'daki son suikast girişimi
Açılımın başına çorap ördüğü AKP’nin eriyişini durdurmak için, “Bülent Abi Formülünü” devreye sokanlar, Arınç’a “Mağdur ve mazlum” gömleği giydirerek imajını cilalıyor. Bu sütunlardan Arınç’ın yıldızının parlatılma sebebini defalarca yazdım. İçişleri Bakanı Atalay’ın açılımı koordine edemediğini eleştirerek, bu görevi Bülent Arınç’ın devralması için yalakaların nasıl taklalar attığına da tanıksınız.
Zaman zaman dilini tutamadığını ifade eden Arınç için, topluma karşı sevimli imajını oluşturamayanlar, ona karşı sözde suikast senaryosu ile kahramanlık payesi vermeyi kafaya koymuşlar. Ama böyle tek taş ile tek kuş vurma gibi bir zahmete katlanamazlar. Bir Astsubay çocuğu olan Bülent Arınç ile Türk ordusunu yıpratma arzusu ile yanıp tutuşanlar, askerin suikast girişimi düzmecesiyle, hedeflerine ulaşacaklarını sanıyorlar. Ama işler öyle sandıkları gibi tıkır tıkır yürümüyor. Suikastçıların kağıt yutma masalında olduğu gibi, her biri öylesine komik duruma düştü ki, başbakanın eski sözcüsü Akif Beki vaziyeti kurtarmak için, monte edildiği Radikal gazetesinde “Suikast değil, ortam dinlenmiş” diye yazarak arızayı onarmaya çalıştı.
Yandaşların düştüğü komik çukurda Dalton kardeşler de ağızlarından baklayı çıkarıp, “Yeter artık yeni bir ordu kurulsun... Genelkurmay feshedilsin...” çığlıkları atarak, üstlendikleri görevi itina ile yerine getiriyorlar.
İntihar olayları ile komplo teorileri de gırla gidiyor bu arada. İntihar değil cinayet olduğuna inandığım, Özel Harekât Daire Başkanı Behçet Oktay’ın da, “makamında ölü bulunduğunu” yazacak kadar komikleşiyorlar. Öyle ya her gün yeni bir senaryo... Hangisi kiraya verdikleri akıllarında kalacak. Oysa Behçet Oktay’ın arabasının kara saplanmasına kızarak, “Hep benim başıma böyle terslikler mi gelecek” diye sinirlenip kendini vurduğu senaryosunu unutmuşlar. Oktay’ın ölümü ile ilgili bu hatayı sadece Daltonlar değil, unvanlarında akademik kariyer etiketleriyle beraber, anlı şanlı, araştırmacı, karıştırmacı gazeteciler bile yaptı. Benim garibime ise Mehmet Barlas’ın aynı tongaya düşmesi gitti. Siyasi zikzaklarına rağmen, Barlas’ın meslek titizliğine yakıştıramadım. Sanırım Sayın Barlas da işin kolayına kaçmaya başlamış. İnternette yayınlanan her bilginin doğru olduğunu sananların safına katılmış. Ne de olsa internet derlemeleriyle bu memlekette binlerce sayfalık iddianame hazırlanıyor. Yel savuruyor, su götürüyor gerçekleri.
Bir tarafta yapı kooperatifi bile kuramayacakların Silivri’deki zorunlu ikametgahı, diğer tarafta devlete topyekün savaş ilan edenlerin demokratik hakları. Biri hakim karşısında “Benim suçum ne?” diye sorarken, öteki, yargının aldığı karara ve devlete ağız dolusu küfür ediyor. Suçunun ne olduğunu bilmeyen silahlı çete, canlı yayında devlete söven devletin maaş verdiği memuru ile aynı kefede.
Canım memleketimde böylesi manzaralara şimdi de dandik belge tartışmaları mühür vuruyor. Boş dinleme belgesi imzaladığı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından yeniden belgelenen Erzurum’daki hakimi yandaş medya nasıl da savunmaya başladı. Hani hiçbir şey gizli kalmayacaktı. Hani suçlunun, hırsızın seninkisi, benimkisi yoktu.
Deniz Feneri yolsuzluğuna sünger çekmeye kalkışanlar, dinleme depremini de sümen altı yaparak “tevil yolu ile ikrar”ın ta kendisini gerçekleştirmiyorlar mı ?
Biz yine dönelim suikast geyiklerine. Ankara’da emlak piyasası kızışmış. Özellikle Çukurambar semtinde daire fiyatları alıp başını gidiyor. İkincisi, güvenlik konusunda en hassas bölge. Baksanıza dün iki aşık arabanın içinde fazla terleyip soyununca polisler derhal gözaltına alıp sorguladıktan sonra serbest bırakmış Çukurambar’da. Ama yandaş medya bunu yemez. Allah bilir sevişme numarasıyla ortam dinleyerek suikast hazırlığı yapıyorlardı. Sayın Arınç’ın bu konunun da peşini bırakmayacağından, dahası uygunsuz vaziyette yakalananların aşk suikastini de MGK’ya taşıyacağından eminiz.