Cüceler ülkesinde dev olmak ve Sarıkamış...
“Aralık 1915’te tam anlamıyla kış uykusundaydı Sarıkamış. Ağır kış koşulları düşünülerek Baltık mimarisi tarzında yapılan taş binalar bu kış uykusunun birer sıcak beşikleriydi sanki. Peç denilen şöminelerden çıkan dumanlar, çift katlı taş duvarların içinden geçirildikten sonra bacalardan dışarı atıldığı için sımsıcaktı taşevler ve taşkışlalar. Savaş derseniz, o bir yıl önce olup bitmişti buralarda. Türk Ordusu’nun büyük bir bölümü Sarıkamış’a varamadan donmuştu Soğanlı ve Allahûekber Dağları’nda. Gelebilenlerin çoğu da tutsak edilip Rusya içlerine sevk edilmişlerdi. Yaz gelende, dağlardaki donuk şehit cenazeleri çözülmeye, kokmaya başlamıştı. Rus Birlikleri, çukurlar açarak toplu olarak gömmüşlerdi bu şehitleri.
(...) İşte bu günlerden tam yarım yüzyıl sonra, Sarıkamış’taki o Ak Kilise’den bozma sinemada ’Savaş ve Barış’ adlı filmin oynadığı gece, başrollerini Fatma Girik ve Fikret Hakan’ın paylaştığı ’Şeyh Şamil’filminin yönetmeni, kaldığı Motel Sartur’daki odasında yatağına uzanmış, gündüzün çekim yaptıkları Nikolay’ın Av Köşkü’nü düşünüyordu. Rus askeri yetkilileri, çevrede bulunan çam ormanlarından en düzgün ve en uzun ağaçları kestirmişlerdi. Köylerden getirtilen at ve öküzler, bu ağaçların bir ucunu yerlerde sürüte sürüte, orman içinde taş binaların görünmediği bir yere doğru taşıyorlardı. Ağaçlar burada soyuluyor, çürümeye karşı ilaçlanıyor, Rusya’dan getirtilen ustalar tarafından, geçme tekniği kullanılarak çivisiz olarak birbirine ekleniyor, Nikolay’ın Av Köşkü’ne döşeme, tavan, duvar ve çatı oluyordu. Sarıkamış 9’uncu Tümen Dağ Alayı içinde mühimmat deposu olarak kullanılan Av Köşkü hakkında Türk subaylardan duydukları da belleğine kazınmıştı yönetmenin.”
“Nikolay’ın Av Köşkü” adlı öykümden bölümler aldım yukarıya. Bu öykü şöyle biter: “Şair, Nikolay’ın Av Köşkü’ne doğru yürüyor. Ordu ile Turizm Bakanlığı arasında varılan mutabakat gereğince, Köşk bugün Turizm Bakanlığı’na devredilip turizme açılacak. Turizm Bakanı’nın basmakalıp ve bıktırıcı nutku başlarken Şair de uyanıyor uykudan.”
Bu dediğim oldu, Ordu o köşkü boşaltıp Turizm Bakanlığı’na verdi. Fakat Sarıkamış’tan gelen haberler kötü. Bu köşk kaderine terk edilmiş, içinde hayvanlar otluyormuş, bazı hayvan herifler de şurasını burasını söküp götürmekteymişler.
Öyküde adı geçen Motel Sartur ise, 1994 yılında, MHP’li Belediye Başkanı tarafından ünlü bir cemaate dershane olarak bahşedildi. 15 yıl tepe tepe kullandıktan sonra cemaat boşalttı çamların koynundaki bu moteli. Motel de, Av Köşkü gibi korumasız durumdadır şimdi... 80 bin şehidin içinden Tayyip Erdoğan’ın anne tarafından dedesi Kemal Mutlu’yu seçip, adını Sarıkamış’ın en büyük caddesine veren şimdiki AKP’li Belediye Başkanı’nın böylesi küçük hesapları bırakıp, bu binalara sahip çıkması gerekiyor.
...Ve “Tanrı’nın kendisine görev verdiğini, başının göğe erdiğini” bana yazan, Sarıkamış’a hep kendisini koyup hep kendisi kazanan, o megaloman adam. Ona da bir çift sözümüz var: Cüceler ülkesindeki dev sayılabilirsiniz, idrarınızla yangın söndürüp alkış da alabilirsiniz, ne ki, gün olur, devler ülkesine de düşer yolunuz; ayıplarınızın büyütülmüş halini görürsünüz orada ve çok utanırsınız.