Cübbeliye taviz, Atatürkçüye gözdağı!..
Her türlü darbeciliğe oldum olası karşı çıktık, karşı çıkmaya da devam edeceğiz...
Ancak; FETÖ'den sonra cübbeli amirale taviz, Atatürkçü subaylara ise gözdağına kadar gelen vahim bir süreci tetikleyen olayları anımsatmak da demokrasinin gereğidir;
- Askeri okulların sınav sorularının çalınmasına ve FETÖ müritlerine dağıtılmasına yıllarca sessiz kal!..
- On binlerce cemaat müridinin astsubaylıktan subaylığa kadar tüm askerî okullara sinsice sızmasını destekle...
- Her Askerî Şûra'da FETÖ'cü subayları üst rütbelere yükseltmekten zerre kadar çekinme...
- Ordu'nun en alt rütbesinden en üstüne kadar militan müritlerin Türk Silahlı Kuvvetleri'ni işgal etmesini mağduriyet edebiyatıyla geçiştir...
- Koca generallerin "imam" kılıklı astlardan emir almasını olağan say...
- Yüzlerce Atatürkçü pilotun Gülhane'den verilen sahte raporlarla TSK'dan atılmasını seyret...
- 2002'den itibaren yoğunlaşan mürit-militan subayların TSK'nın bütün kademelerini, hatta Cumhurbaşkanlığı yaverliğini ele geçirmesine kadar, kandırılmaya devam et!!!
- Ve nihayet, 15 Temmuz 2016'daki FETÖ darbesinin, ancak Atatürkçü subayların desteğiyle bertaraf edilmesini unutturmaya çalış!!!
İşgalden ders almamak!..
Yukarıdaki manzara; ANAP'tan DYP'ye, Refah-Yol'dan AKP'ye kadar, ülkeyi yöneten siyasi grupların gaflet-dalalet ve hatta kimilerinin ihaneti yüzünden yaşanmış bir dinci işgalin kahredici tablosudur...
İşte bu cemaat işgali; AKP'nin 2002'de göreve gelmesiyle birlikte, "ne istediler de vermedik" yaklaşımının sonucu olarak, kamunun tüm birimlerinin yanısıra, Türk Silahlı Kuvvetleri gibi devletin en hassas kurumunda bile cemaat örgütlenmesine iyice zirve yaptırmıştı...
Ve nihayetinde Fethullahçılar, AKP'den önceki siyasi odakların gafletinden de yararlandığı gibi, Erdoğan hükümetlerinin siyasi çıkar uğruna genişlettikleri başıboşluktan da faydalanarak, kendisini var eden siyaseti "darbe" ile bertaraf etmek istemiş, Türkiye ne yazık ki yüzlerce kişinin yaşamına mal olan bir kalkışmanın sarsıcı sonuçlarıyla şoke olmuştu...
İyi de; devleti yönetenler bunlardan ders aldı mı, ne yazık ki hayır!..
Baksanıza; özellikle son haftalarda, TSK-Atatürk-irtica konuları nedeniyle, AKP'nin FETÖ darbesinden zerre kadar ders almadığını kanıtlayan çok vahim olaylar tartışılıyor...
Yani; tarikat-cemaat mürtlerinin askerî hiyerarşi ve disiplini nasıl bozduğunu ve bunun nasıl gözardı edildiğinin ürkütücü sonuçlarını da yaşıyor Türkiye;
Askerî okullara girişte "irticai olaylara karışmamak" maddesi çıkartılıyor, hemen ardından yine askerî okullardaki eğitim yönetmeliğinde Atatürk gözardı ediliyor ve sonra da bir amiralin makam aracıyla gittiği cemaat yurdundan cübbeli-sarıklı fotoğrafları medyaya yansıyor...
İşte bu vahim olaylar, sadece AKP'nin ve devletin FETÖ darbesinden ders alıp almadığını değil, TSK bünyesindeki disiplin ve saygınlığın başıboş bırakıldığı gibi çok tehlikeli bir algıyı da, büyüttükçe büyütüyor...
AKP geçmişe baksın...
Bu skandallar yaşanırken ve siyaset susarken; yukarıdaki manzaranın ülke için tehlikeli bir gidişata sebebiyet vereceğinden endişe duyan 104 emekli amiral bir bildiri yayımlayarak, TSK'nın saygınlığına sahip çıkmışlar... Demiş ki subaylar;
"TSK ve özellikle Deniz Kuvvetlerimiz son yıllarda, çok bilinçli bir FETÖ saldırısı yaşamış ve çok değerli kadrolarını bu hain kumpaslara kurban vermiştir. Bu kumpaslardan çıkarılacak en önemli ders; TSK'nin, anayasanın değiştirilmesi teklif edilemez temel değerlerini titizlikle sürdürmesi zaruretidir...
Bu gerekçelerle, TSK ve Deniz Kuvvetlerimizi Atatürk'ün çizdiği çağdaş rotadan uzaklaşmış gösterme çabalarını kınıyor ve tüm varlığımızla karşı çıkıyoruz. Aksi halde, Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personelinin Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda yetiştirilmesi elzemdir."
Vay sen misin görüş bildirerek, Deniz Kuvvetleri'ne sahip çıkan?..
En basit tartışmadan bile "darbe" iması çıkartmayı alışkanlık haline getiren mağduriyetçi iktidar cenahı, Cumhurbaşkanı Yardımcısından Meclis Başkanına kadar ayağa kalkarak meydan okudular, gözdağı vermeye çalıştılar;
"Hodri meydan" diyen mi, "5. kol" diyen mi, "darbe çağrışımı" diyen mi, "apolet siyaseti" diyen mi, "millete ayar" diyen mi?..
Geçmişte cemaate göz yuman kimi ararsanız ayağa kalktı ve baskılar o kadar arttı ki, savcılık emekli amirallerin iyi niyetli açıklaması hakkında soruşturma başlatmak zorunda kaldı...
Heyhat, bu soruşturma Genelkurmay'ın cübbeli amirale sessiz kaldığı bir dönemde başlatıldı ki; bu iki yüzlü yaklaşım TSK'nın nasıl tehlikeli bir kıskaçta tutulduğunun da çok vahim işaretidir!!!
Ve heyhat ki, cami imamlarının siyaset yapmasını "düşünce özgürlüğü"ne sığdıranlar, bu ülkeye en az 50 yıl hizmet vermiş amirallerin TSK'ya sahip çıkmasını darbecilik iftirasıyla yorumlayabildiler!!!
Evet; amirallerin TSK'yı kucaklayan açıklamasına "darbe" iması yapıştırmak sadece ikiyüzlülüğü tarif
etmiyor, aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetleri'nde, son dönemde "irticaya taviz-Atatürk'e düşmanlık" kaygısı yaşayanları ve karanlık gidişata karşı çıkanları susturma amacı da taşıyor...
Kimse kusura bakmasın; Kozmik Büro'ya kadar sokulan mürit-militanları TSK'da darbe yapacak seviyeye getiren "gaflet-dalalet- ihanet" suskunları, orduya, cumhuriyete, laikliğe sahip çıkan Atatürkçüleri darbecilikle suçlayamazlar!.. Çünkü o bildiride demokrasiye aykırı tek harf bile yok...
Ortada bir "darbe" ihaneti varsa ve sebepleri aranıyorsa, herkes ders almadığı geçmişine baksın yeter!..