"Çözümsüzlüğün nedeni Rum tarafıdır" dedikten sonra ne yapılmalıdır?
Rum-Yunan ikilisinin Kıbrıs'ta adil, kapsamlı ve sürdürülebilir bir çözüm istemediğini yıllardır yazıp söylemekteyim. KKTC'deki aklı başında birçok insan bu gerçeği bizzat yaşamakta ve görmektedir. Hayal peşinde koşanlar ise çözüme ulaşabileceklerini zannederek boşu boşuna müzakerelerin devamını istemekte ve hâlâ daha ada gerçeklerini ve Rum-Yunan ikilisinin uzlaşmaz tutumunu görmekten kaçınmaktadırlar. 50 yıla yakın bir süredir masadayız ve bu nafile sürecin artık sonlandırılması lazımdır. Bunu yazıp söylediğimiz için "barış, hemen barış" diye tutturanlar bizi "çözüm istemeyen, faşist bozguncular olarak nitelemekte" ve hayasızca saldırmaktadır. Ebedi liderimiz KKTC Kurucu Cumhurbaşkanımız rahmetli Rauf Denktaş, Rum-Yunan ikilisinin gerçek amaçlarını çok iyi belirlemiş ve bu konuda sayısız kez uyarılarını yapmıştır. Denktaş'ı çözümün önünde engel olarak görenlere sormak lazım: 2005'ten beri Denktaş görevde değildir. Anlaşma sevdalısı 2. Cumhurbaşkanı Talat ve şimdi de Cumhurbaşkanı Akıncı niye bir türlü Rum'la anlaşma yapamamış, çözüm niye gerçekleşmemiştir? Talat, yoldaşım dediği Hristofiyas'la, Akıncı ise hemşehrisi ve aynı jenerasyondan arkadaşı/dostu Anastasiadis'le neden çözüme ulaşamamıştır? Çözümsüzlüğün nedeninin Türk tarafında olmadığı açıktır. Maalesef Rum tarafı Kıbrıs'ın tek sahibi olarak kendini görmekte ve Kıbrıs Türkleri ile egemenliği, 1963'ten beri gaspettiği haklarımızı paylaşmak istememektedir. Bu tespitimi anlamak için ille de yıllarca masa başında vakit öldürmek mi gerekmektedir? Kurucu Cumhurbaşkanı'mız Denktaş'ın bilahare 3. Cumhurbaşkanı Eroğlu'nun 'Rum'la uzlaşmak/anlaşmak mümkün değildir' uyarılarını dikkate almak bu kadar zor mudur? Sevindirici olan KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı'nın Rum tarafı ile anlaşma olamayacağını idrak etmeye başlamasıdır.
***
Cumhurbaşkanı Akıncı 17 Mayıs günkü liderler toplantısının ardından yaptığı açıklamada, Rum lider Anastasiadis tutumunu değiştirmediği takdirde ne kendisinin ne de kendisinden sonra gelecek liderlerin mevcut çerçevede müzakereleri yürütemeyeceğini vurgulamıştır. Cumhurbaşkanı Akıncı, Cenevre zirvesinin Haziran ayında ön koşulsuz toplanması ve sonuca götürecek paket yaklaşım önerisinde bulunduklarını ancak makul bir karşılık göremediklerini belirterek hayal kırıklığını yansıtmıştır.
Rum liderin toplantı sonrasında yaptığı açıklamada "yapıcı önerilerde bulunduğunu" söylediğini kaydeden Akıncı, Anastasiadis'in öneri değil, ön koşul ortaya koyduğunu da söyleyerek, yapıcı olmayan bu yaklaşımın "Hiçbir Kıbrıslı Türk lider tarafından da kabul edilmesinin mümkün olamayacağını" belirtmiştir. (Anastasiadis Cenevre Konferansı'nın devamının ancak ilkönce güvenlik/garantiler bilahare de toprak/harita konusunun çözümlenmesine bağlı olduğu ön koşulunda ısrar etmektedir. Anastasiadis küçücük aklıyla, önce Türk askeri gidecek, bilahare KKTC toprakları Rum'a iade edilecek sonra Cenevre işine bakarız diyor.)
Geçtiğimiz günlerde bir kabulde konuşan Akıncı, Kıbrıs sorununun çözümü için 1968'den bu yana her şeyin konuşulduğunu, bir 50 yıl daha konuşulamayacağını ifade etmiş; Rum tarafının bir zihniyet değişimine ihtiyacı olduğuna vurgu yapmıştır.
***
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu geçtiğimiz hafta Rum tarafında yayımlanan Fileleftheros gazetesine verdiği röportajda çözümün gerçekleşememesinin tek sebebinin Rum tarafının tutumu olduğunu belirtmiştir. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu; Annan Planı da dahil olmak üzere on yıllar boyunca BM himayesindeki sayısız çözüm girişimini reddeden tarafın Kıbrıs Türkleri veya Türkiye değil, Kıbrıs Rum'ları olduğunu bildirdiği söyleşide; Kıbrıs Rum tarafını, Kıbrıs Türklerini eşit siyasi ortakları olarak görmekten alıkoyan nedir? Uygulanabilir ve sürdürülebilir bir çözüme ulaşılması önemli değil midir? diye sorular sormuş ve çözüm bulunamamasının asıl nedeninin Kıbrıs Rum tarafındaki siyasi irade eksikliği olduğunu anlatmıştır. Çavuşoğlu Kıbrıs Rum yönetiminin çözüme yönelik girişimleri kabul etmeyi devamlı olarak reddetmesinin yarattığı derin hayal kırıklığına vurgu yaparak Rum uyuşmazlığı hususunda hatırlatmalarda bulunmuştur. Eski Rum Dışişleri Bakanlarından Nikos Rolandis'in, yaklaşık10 yıl önce, Kıbrıs Rum tarafının reddettiği tekliflerin uzun bir listesini içeren bir makale yayınladığını hatırlatan Çavuşoğlu,1958 Macmillan Planı, 1964 Acheson Planı, 1975 İki Toplumlu Düzenleme, 1983 Perez de Cuellar Göstergeleri, Boutros-Ghali'nin 1992 Fikirler Dizisi, 2004 Annan Planı'nın bunlardan sadece birkaçı olduğunu vurgulayarak Rum'un uzlaşmazlığını bir kez daha tescillemiştir. Hem Akıncı hem de Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu çözümsüzlüğün nedeninin Rum-Yunan ikilisinin olumsuz tutumu olduğunu çok iyi şekilde tespit etmiştir. Bundan sonraki süreçte Rum-Yunan ikilisinin yaklaşımında/siyasetinde bir değişiklik beklemek iyi niyetten öte saftiriklik olacaktır. Emperyalist destekli Rum-Yunan ikilisinin bizimle oynamasına daha ne kadar rıza gösterilecektir? Masa başında vakit harcamanın bize faydası var mıdır? 50 yıl müzakere etmek artık sonuç alınamayacağının yeterli göstergesi/delili değil midir? Türk tarafı olarak ne hesap yapılmaktadır? KKTC'nin tanınması ve uluslararası toplumda hak ettiği yeri alması için gayret göstermenin zamanı gelmedi mi? Rum-Yunan ikilisinin çözümsüzlüğün nedeni olduğu tespit edildikten sonra daha neyi, niçin beklemekteyiz?