Çözümcüler neyi çözüyorlar?
Türkiye’de medya, iktidar ve bölücü mihraklar el ele vermiş amansız bir psikolojik savaş sürdürmektedir. Bu üçlü bu bağlamda Türkiye’nin birliği, bütünlüğü ile milli devletin varlığını savunanları entelektüel linçe tabi tutmaktadır. Onlara göre iktidarın Kıbrıs politikasını, AB ile ilişkileri yürütme biçimini, Barzani yönetimiyle ilişkilerini eleştirenler demokrat değildir. “Kürt açılımını” desteklemeyenler ise “kan ve gözyaşının dinmesini istemeyenler” dir.
Türkiye’nin aleyhine olanı destekleyenler!
Çözümcü ekip bu yolla hepsi de Türkiye aleyhine gelişen süreçlerde önemli yol kat etmişlerdir. Bunlar, Kıbrıs’ta “çözümsüzlük çözüm değildir” söylemiyle günah keçisi ilan edilen Denktaş’ı iktidardan indirmişler. “Yes Be Annem”cileri Kıbrıs’ta iktidara getirmişlerdir. Türkiye’de de “Ya AB ya Ölüm” zihniyetiyle hareket ederek tek yanlı olarak AB’ye tam bağımlı bir Türkiye meydana getirmişlerdir. Ermenistan ile ilişkileri “Ermenilerden özür dileme” kampanyasıyla sözde düzeltmişlerdir. Kuzey Irak’ta Barzani’den ihale koparan ekiplerle birlikte Kuzey Irak politikasını belirlemişlerdir. Gelinen aşamada ise “Kürt Açılımı”nı “demokratik açılım” olarak niteleyip demokrasiyi kurtarma işine giriştiler!
Bütün bu olan biten orta yerde dururken Cengiz Çandar, toptancı bir yaklaşımla bütün olumlu sıfatları iktidardan ve Barzani’den nemalanan kesime mal eden bir yazı kaleme almıştır. O, ilişkiler arasındaki akrabalığa dikkat çekerek şöyle yazmıştır: “Annan Planı’nı kabul, Kıbrıs’ta çözüm için çaba harcamak, Avrupa Birliği üyeliği, demokrasi... Bütün bunlar nasıl ve ne kadar “akraba” ise, Annan Planı’na karşı çıkmak, Kıbrıs’ta “çözümsüzlük en iyi çözümdür” çizgisine sarılmak, Türkiye’nin AB yolunu kesmek, bunlardan yana olanları “vatan haini” diye damgalamak, siyasi suikastlar, karışıklık çıkartmak, demokrasiye değil darbeye öncelik vermek... Bunlar da birbirleriyle yakından akrabadırlar”.
Bu paragraf psikolojik harekâtın boyutlarını ve niteliğini göstermesi bakımından önemlidir. Annan Planı’nı kabul etmek ile demokrasi arasında ilişki kuran bu zihniyet sorunludur. Bu hastalıklı zihniyete göre Türkiye’nin çıkarlarını Annan Planında görmeyen bir kişi aynı zamanda demokrat da değildir.
Çözüm/yıkım ekibine sorular
Çözüm/yıkım ekibi dürüst ise şu soruları cevaplandırmak zorundadır. Bu ülkede çözümsüzlük yanlısı dedikleri taraflar yedi yıldır iktidarda değildir. Çözüm taraftarları bu süreçte hangi sorunları çözmüştür? AB’ye tam üyeliği ileri bir aşamaya mı taşıdılar? Kıbrıs’ta onca tavize ve alttan almaya karşın çözüme mi ulaştılar? Ermenistan ile hangi sorunu hal yoluna koydular? Demokrasi konusunda hangi ilerlemeyi kaydettiler? Bu bağlamda Polis Akademisi’ndeki Çalıştay’da neden karşıt görüşlü kimse yoktu? Yoksa demokrasi yandaşlara söz hakkı tanımaktan ibaret bir süreç midir? Siyasi suikastı, karışıklık çıkaranları ve hatta darbeyi insan olan savunabilir mi? Birkaç psikopatın ya da ihtiraslı kimsenin tavrıyla samimi olarak Türkiye’nin çıkarlarını savunmak nasıl akraba ilan edilebilir? İmralı’daki terör organizatörü ve onun uzantılarıyla görüşmeye karşı çıkanlar ahmakça “kanın akmasından medet umanlar” olarak nasıl nitelendirilebilir? Demokrat olmanın yolu Filistin kamplarında eğitilmekten, Kandil’i ve İmralı’yı su yolu yapmaktan mı geçmektedir?