Çözüm sürecinin hesabını soracağız?
MHP Kurultayı elbette Türkiye'nin bir numaralı gündem maddesi olduğundan son yazılarımda ağırlık verdim.
Ama içimi yiyen bir haberi yorumlamayı da bugüne bıraktım.
Medyanın neredeyse tamamında yer alan haber özetle şöyleydi:
"PKK'nın yakalanan 3 üst düzey sorumlusu örgütün kanlı planlarını itiraf etti. Teröristler, Ankara, İzmir ve İstanbul dâhil 14 ilde belirlenen noktalara patlayıcı ve mühimmat gömüldüğünü açıkladı. Ankara, Denizli ve Adana'da güvenlik birimlerince yakalanan terör örgütü PKK'nın 3 örgüt yöneticisi çözüm sürecinde oluşan barış havasını fırsat bilerek çatışma alanını Türkiye geneline yaymak için nasıl hazırlık yaptıklarını bütün ayrıntılarıyla anlattı."
Güzel, bu sözlerin çok büyük bir itiraf olduğunda hemfikiriz değil mi?
Peki, hırsıza kapıyı açan banka görevlisi, ihaleye fesat karıştırarak şartnameyi yandaşına vermek isteyen bürokrat, cezaevi kapısını açıp mahkûmları serbest bırakan infaz memuruna, "suçsuz" diyebilir miyiz?
Bunlara "suçlu" dersek, "Çözüm Süreci" adlı projeyi yürürlüğe koyan AK Parti Hükümetlerine ne diyeceğiz?
Televizyonlara çıkarak valilere, askere, polise, "üzerlerine gitmeyin" talimatı veren dünün Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a, "suçsuz" diyebilir miyiz?
Oslo ve Dolmabahçe mutabakatlarına katılıp PKK'ya vaatler verenlere "suçsuz" diyebilir miyiz?
Suçlusunuz, bu kadar net.
Eğer bugün değilse yarın, yarın değilse sonraki günlerde bağımsız Türk yargısına hesap vereceksiniz.
Yüzlerce şehidimizin, binlerce gazimizin kanları yerde mi kalacak?
Hayır, kalmayacak hesap vereceksiniz.
3 teröristin bu itiraflarını muhalefet partileri mutlaka Meclis'e taşımalı, tarihe not düşmeli, siyasetçiler hesap sormalıdır.
3 gündür bakıyorum muhalefette ne ses, var ne bir seda.
Hadi MHP Genel Merkezi koltuk sevdasına düşmüş diyelim ya CHP?
Onlar yoksa biz varız ve bu hesabı sormaya devam edeceğiz.
Şehitlerimize ve Gazilerimize vicdan borcumuzdur.