Çözüm: Siyaset üstü düşünmektir (ı)
Türkiye’de siyaset, yalnızca oy kaygısı ile yapılıyor. Bu nedenle siyasette ideal, proje ve çözüm yoktur... Yalnızca popülizm vardır. Siyasete yalnızca inanç, din ve mezhep istismarı hakim olmuştur.
Bunun adına aynı zamanda “ucuz politika” denir
İktisatta “Piyasada kötü para iyi parayı kovar” şeklinde bir piyasa kanunu var. Gresham Kanunu olarak bilinen bir kanuna göre, 16-17. yüzyılda altın, piyasada para olarak kullanılırken piyasaya gümüş ya da bakır da sürülünce, insanlar altını saklamaya, gümüş ya da bakır ile işlem görmeye başlamışlar.
Siyasete istismar popülizm hakimse, dürüst politika yapanlar barınamaz.
Artık çok net olarak anlaşılmıştır ki, ucuz politika, toplumda ayrışmaya neden olmuş, gerilim artmış ve toplumun geleceği ipotek altına alınmıştır.
Türkiye ve halkımız, inanç ve mezhep istismarına, cumhuriyet değerlerinin aşınmasına karşı hazırlıksız yakalandı. İstiklal Harbiyle birlikte, cumhuriyeti ve demokrasiyi kucağında bulduğu için, titiz davranmak gereğini duymadı.
İstiklal Savaşı bir bağımsızlık savaşıdır. Ancak İstiklal Savaşı aynı zamanda Cumhuriyet devrimlerinin de başlangıcı olmuştur. Toplum Cumhuriyet devrimlerini, Batılılaşma adımlarını kucağında bulmuştur. Dersim gibi bazı bedeller de ödemiştir. Ancak toplum bu bedelleri bağımsızlık ve güvenlik maliyeti olarak değerlendirmiştir.
Oysa ki dünyada, krallığı, padişahlığı ve imparatorları devirenler, yerine Cumhuriyet kuranlar ağır bedeller ödemiştir. Söz gelimi Fransız Devrimi (1789-1799), Fransa’daki mutlak monarşinin devrilip, yerine cumhuriyetin kurulmasını sağlamış ve Roma Katolik Kilisesi’ni ciddi reformlara gitmeye zorlamıştır. Avrupa ve Batı dünyası tarihinde bir dönüm noktasıdır ve fakat toplumsal maliyeti çok yüksek olmuştur.
İran’da 36 yıl önce devrim yapıldı. Ancak cumhuriyet lafta kaldı. Devrim yerine şeriat düzeni geldi. Libya’da Kaddafi cumhuriyet sözünü daha da çok allayıp-pullayıp kullanıyordu.
Atatürk ve 1920 Meclisini kuranlar, sözde bir Cumhuriyet de getirebilirlerdi.
Bizim toplum, cumhuriyet ve devrimler gibi, demokrasiyi de kucağında hazır buldu. 1946’da İsmet İnönü istemeseydi kolay kolay demokrasiye geçilmezdi. Ya da daha sonra bu geçiş bazı toplumsal sorunlar doğurabilir veya sosyal maliyetlere neden olabilirdi.
Bunun içindir ki İnönü demokrasiye geçişi değerlendirirken “En büyük zaferimdir” demişti.
Sonuç olarak halk, cumhuriyeti ve devrimleri kucağında bulduğu içindir ki, hem önemini kavrayamadı, hem de cumhuriyet ve devrimleri tersine çevirecek projeleri tahmin edemedi.
Türkiye’de neden topal demokrasi var...
İnönü, 1946’da demokrasiye geçişte liste usulünü getirmişti. Bir ilde bir oy fazla alan siyasi parti, o ilin tüm milletvekillerini çıkarıyordu. Bu sistem İnönü’nün demokrasi hatasıydı ve topal demokrasinin anası oldu. Sonrasında bu sistem sayesinde Demokrat Parti, kendi deyimleri ile Kahir bir ekseriyetle (ezici çoğunlukla) iktidar oldu. Eğer 1950-1960 arasında iktidarda kalan Demokrat Parti liste usulü çoğunluk seçim sistemini değiştirseydi, halkın iradesini tam olarak yansıtacak nispi temsil seçim sistemlerinden birisini getirseydi, güçler dengesi oluşur ve 1960 ihtilali için ortaya bir gerekçe çıkmazdı. 1960 Nisanında Demokrat Parti muhalefet için sadece Demokrat Partili milletvekillerinden oluşan bir Tahkikat Komisyonu kuramazdı.
Kadere bakın ki, o zaman bugünden daha çağdaş ve demokratik olan 1961 Anayasası 1960 ihtilali ile getirildi. Bu çerçevede baskı altındaki sol da serbest mitingler ve toplantılar yapabildi. Türkiye İşçi Partisi, Meclis’e 15 milletvekili soktu. 1961 Anayasası gibi modern bir anayasa getiren ihtilalin ayıbı, Yassıada ve idamlar oldu.
Buna karşılık ihtilalin getirdiği serbesti, sol kesimin kucağına hazır düştü... Sonuçta bu kesim, dış ülkelerde gerilla eğitimlerine kadar gitti ve demokrasiyi kolay harcadı. (Yarın devam edecek.)