"Çözüm Mecliste" palavrası!

Otuz yıldır çok canımız yandı. Maddî ve manevî olarak mahvolduk desek yeridir. Bölücü taraf “Yeni bir devlet ve yeni bir vatan sahibi olma” yolunda tam bir “özgüven patlaması” yaşarken “asıl tarafa” ısrarla “Çözüm Mecliste” telkini yapılmakta. Gerçi PKK ve onun siyasi uzantıları ve silahlı silahsız bütün kuruluşları için de aynı şey söyleniyor, “Çözüm Mecliste” deniyor ama onların bu söze itibarları sıfır bile değil, solda sıfır.
Osmanlı’nın yıkılışında Meclis-i Mebûsân’ın rolü Haçlı Emperyalizmin rolünden az mıdır? Siz şimdi hemen, “Kurtuluş Savaşı’nı Meclis yapmadı mı, bu devleti kuran Meclis değil mi?” diyeceksiniz. Ben de size Türkiye ilk ve ikinci Meclis’ten sonra bir daha öyle bir Meclis gördü mü, diye soracağım. Hatta daha sonra kurulan meclislerin her gün ilk Meclis’ten uzaklaşarak artan bir oranda Meclis-i Mebûsân’a dönüştüğünü de söyleyeceğim, bu sefer de vekiller kızacak. Türkiye Cumhuriyetini kuran Meclis “tek ruh” ve “tek beden” olarak vatanı müstevliden kurtarmak için toplanmış, gayeleri Allah’ın rızasını kazanmak olan serdengeçtilerden müteşekkildi. Mevcut Meclis öyle mi? Mevcut Mecliste “bölücü unsur” vekil listesini terör örgütünün nihaî hedefini gerçekleştirmek için en şedit ve en donanımlı isimlerden oluştururken, (istisnaları olmakla beraber) karşı taraf vekil listesini vatan, devlet ve millet ihtiyaçlarından ziyade liderlerin konumunu tahkim edecek bîatçı isimlerden oluşturmuş durumda. Bu durumda devletin ve milletin gücü Meclis’e bir yansırken aslında millet ve devlet karşısında neredeyse “hiç” durumunda olan unsur Meclis’e “inanmışlık” ve “donanım” açısından “noksansız” olarak girmiş bulunuyor. Sahadaki asimetrik güç Meclis’in dışında kalmış, dağdaki bir avuç güç ise Meclis’e geometrik olarak dalmış durumda.
İşte bu Meclis çalıştıkça göreceğimiz manzara bir avuç KCK’lının ellerine Molotof kokteyllerini alıp bir sokağı, bir mahalleyi, bir şehri esir almaları gibi bir manzara olacaktır. Nasıl yirmi otuz Molotoflu kişi binlerce kişinin oturduğu bir sokağın hâkimi oluyorsa, Meclis’te de aynısı olacak, 30-35 kişi de yeni Meclis’te “tek hâkim güç” haline gelecektir. Gerçi bu Meclis’te de bir sürü hır-gür çıkacak, bir sürü karşı konuşlar olacaktır ama göreceksiniz ki her çıkan kanun, değişen her yasa metni tam da onların istediği yönde olacaktır. Tabii onlar sürekli, “Biz tatmin olmadık” diyeceklerdir ve kamuoyu bu “tatminsizlikleri” dinledikçe “Oh be, onların dediği değil, bizim partinin dediği oldu” ve “Bizimkiler aslanlar gibi mücadele etti” tesellisi bulacaktır ama aslında oturum kapandıktan ve herkes kendi tarafı ile baş başa kaldığında, “Bugün hedefe biraz daha yaklaştık” diye kıs kıs gülen taraf PKK ve onlara yol haritası çizen taraf olacaktır.
İşte bu milleti bu günlere hazırlamak için sürekli ve ısrarla “Çözüm Meclis’te” denilip duruyor. Şimdi söyleyin Allah aşkına bu söylediklerimiz olursa Meclis bu işi çözmüş mü olacak? Meclis’in çözüm dediği bu ise şayet bu çözüm Türkü ve Kürdü ile bu milletin kahir ekseriyetinin değil KCK’nın, PKK’nın istediği bir çözüm olmayacak mıdır?.. İyi de, çözüm Meclis’te değilse nerededir? Çözüm “vicdanlarda”dır. Bir avuç bölücü unsuru memnun edip milletin aslî unsurunun vicdanını hiçe sayan bir çözüm Meclis’ten firesiz geçse ne yazar? Ve tarihî hakikat ve sosyal realite ile örtüşmeyen ve bir iki milyon kişinin hatırı için 70 milyonun canını yakmayı göze olan bir “çözüm” ün ömrü kaç dakika sürer?

Yazarın Diğer Yazıları