Çözüm için halkın gelirini artırmalıyız
Ekonomik krizlerin en büyük maliyetini halk çeker... Türkiye’de bu maliyeti yaşayarak görüyoruz. Medyada her gün bir fabrikanın kapandığı haberi yer alıyor. Bazı sektörlerde, özellikle otomotiv sektöründe üretim sık sık durduruluyor. Dış talep olmadığı için ihracat geriledi ve ihracat mallarının üretimi düştü. Bu nedenlerle işsiz sayısı arttı. Başka bir ifadeyle, krizin en büyük maliyeti işsizlik olarak ortaya çıktı.
Örneğin , Türkiye İstatistik Enstitüsü Kurumu’na (TÜİK) göre 2007 Ekim ayı ile 2008 Ekim ayı arasında, işsiz kalan sayısı 554 bin kişiye ulaştı. Bunların 385 bin kişisi iş arayıp iş bulamayan işsizlerdir. 169 bin kişisi ise iş arayıp bulamadığı için iş aramaktan umudunu kesmiş olan
işsizlerdir.
Krizin halka yansıması, IMF’den sonra daha da artacaktır. Çünkü IMF kriz dinlemiyor. Yine, bütçeden yatırımlara ayrılan payı düşürün, çiftçiye verilen destekleri azaltın, memura daha az zam yapın diye geliyor.
Aslında IMF gelmeden rüzgârı geldi. Siyasi iktidar 2009 bütçesinde yatırımları 3.1 milyar lira kıstı. Devletin altyapı yatırımlarını kısması, işsizliği daha çok artıracaktır. Çünkü devlet altyapı yatırımı, yol, sulama, okul, hastane yapmazsa, özel sektör de üstüne fabrika kurmaz. Oysa ki işsizliği önlemenin en iyi yolu yatırımları artırmaktır.
Öte yandan krizden çıkış için ekonominin canlanması gerekir. Ekonomiyi canlandırmak için de, toplam talebi artırmak gerekir... Toplam talep artışı da halkın satın alma gücünü artırmakla sağlanır.
Küresel süreçte, tüm dünya da halk göz ardı edildi. Bugün ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinde ekonomik krize karşı alınan önlemler yine halka yansımadı.
Aslında “Banka ve şirket kurtarmaları da işsizliği önler” şeklinde düşünebiliriz... Ne var ki kurtarılan banka ve şirketler de maliyetleri düşürmek için personel ve işçi çıkarıyor.
Türkiye’de işsizliğin artması ve gelirin düşmesi yanında, dövizle veya dövize endeksli borçlanmayla konut alanlar veya tüketici kredisi kullananlar da sıkıntıya girdi. Dolar kuru yılbaşından bugüne yüzde 35- yüzde 40 arttı. Bu artış Türk Lirası kazanıp dövizle borç ödeyenleri sıkıntıya soktu.
Kriz, kredi kartı
mağdurları yarattı
Banka ve kredi kartı için Merkez Bankası’nın kararlaştırdığı ve bankaların uyguladıkları, akdi faiz yüzde 60, gecikme faizinin de yüzde 70 olması kart mağdurları yarattı. Takipteki kart sahiplerinin sayısı bir milyona ulaştı.
Macaristan’da, hükümet partisinden bir milletvekili, işten çıkarılanların bankalara tüketici kredi borçları veya konut kredi borçları varsa, bu kredi ödemelerinin bir yıl süreyle dondurulmasını teklif eden bir yasa tasarısını parlamentoya gönderdiğini açıkladı.
Türkiyede’de, işsiz kalanların ev kredileri, ister dövizle olsun, ister Türk Lirası ile olsun, bir yıl süreyle dondurmak gerekir. Bir yıl içinde ödemeleri gereken faizler ise, işsizlik sigortası fonundan ödenebilir.
Kredi kartları faizlerini, yasayı değiştirip en fazla mevduat faizi artı yüzde elli düzeyine indirmek gerekir. Bu konuda benim Meclis’e verilmiş yasa tasarım var.
Kredi kartı mağduriyetini önlemenin en iyi yollu yüzde 70 faizi, yüzde 25’ler seviyesine çekmektir. Aslında yüzde 25 faiz ile de bankalar kâr edecektir. Hatta epey yüksek bir faizdir.
Ayrıca işsizlere işsizlik fonundan verilen ödeneklerini artırmak da ekonominin canlanmasına imkân sağlayacaktır. Bu kapsamda fondan maaş alanların maaşını artrırmak, şartları kolaylaştırmak ve daha uzun süre maaş ödemek gerekir.
Not: Değerli okurlar... Bundan böyle salı, çarşambe ve perşembe günleri haftada üç gün birlikte olacağız. Görüşlerinizi paylaşmaktan mutluluk duyacağım.