Corona değil, açlık öldürecek!..
Milletin dertlerinin unutturulması için "dert" üretilen tek ülkedir Türkiye!..
Çünkü "suni gündem" yaratmakta üstüne yok bu ülkenin...
"Acı reçete"leri unutturmak için panzehir adı altında, milleti uyutan öyle zehirler enjekte ediliyor ki; toplum bir yandan asıl derdini unutuyor, diğer yandan yeni başlayan dertlerin şaşkınlığı içerisinde ne yapacağını şaşırıyor...
Ve insanlar böylesi bir ortamda bırakın yaşamayı, nasıl yaşadıklarını bile unutuveriyor!..
Tüm bu gerçeği görmek için meseleye doğal felaketler, salgın ve terör olaylarıyla ve de toplumda bunlara karşı oluşan cılız refleksle duyarsızlık üzerinden bakmak bile yetiyor;
Bütün dünyada olduğu gibi, Türk milleti de son aylarda Corona'yla yatıp kalkıyor;
Maske muhabbeti, sokağa çıkma yasağı tartışmaları, aşı- ilaç gerilimi bitmiyor...
Ve kurallara uymamak, yasakları çiğnemek, hatta kendi yaşamlarını mevlüt- sünnet- nikah- nişan- asker uğurlama törenleri uğruna tehlikeye atan bu millete Corona'nın ağır bilançoları bile ders vermiyor!..
Deprem ise artık çok sıradan bir olay bu ülkede!.. Malatya, Elazığ, İzmir derken yüzlerce insanın ölmesi, binlercesinin sakat kalması, onbinlerce yuvanın yerle bir olması da kısa sürede unutuldu..
Diyeceksiniz ki; her gün en az 10 güvenlik görevlisinin şehit olduğu ve her olayda en az 70-80 insanın yaşamını yitirdiği terör saldırıları bile 30 yıl boyunca Türk insanını mahvetmişken, onlar bile sıradanlaşmadı mı?..
Baksanıza, artık şehit haberleri bile gazetelerde yer bulamıyor...
Evet; Türk halkı Tüm bunlara ne yazık ki alıştı...
"Terör biter" denildi, "depremler olabilir" denildi, hatta "Corona bütün dünyanın derdidir" diye ona bile boşverildi...
Aksi olsaydı, her gün neredeyse 200 insan ölürken, önlemler konusunda toplumdaki pervasızlık bu kadar büyüyebilir miydi?..
Yüzde 400 vurgun, %7 zam...
İşte yukarıda anlatılan karabasanın ortasında, milyonlarca insanı antidepresan kullanmaya zorlayan, cinnet olaylarına yol açan, cinayetleri arttıran, yüzbinlerce yuvayı yıkan bir vahim gidişat var ki, son 20 yıldır milletin yakasını bırakmıyor, etkisini- acımasızlığını arttırarak sürdürüyor ve iktidarın pervasız davrandığı bir ortamda, muhalefet de, kitle örgütleri de, dernekler de hiçbir şey yapamıyor...
Çünkü suskunluğun da büyüttüğü o vahim gidişat, yoksulun boğazından her gün bir lokmayı daha gasp eden "enflasyon- hayat pahalılığı, zam yağmuru ve piyasa soygunculuğu"ndan başka birşey değil...
İşte bu kara düzen her şeyin fiyatının katlanarak arttığı 2002'den bu yana toplumsal bir işkenceye dönerken, acımasızlığını da olabildiğince sürdürüyor...
Üstelik bu acımasızlık cumhurbaşkanı maaşının zirve yaptığı, milletvekili maaşının ise asgari ücretin en az 10 katı olduğu bir ortamda, gaflet- dalalet ve hatta hıyaneti de büyütüyor!.. Peki, neden mi;
Hükümet 2020'de emekliye yüzde 8 oranında zam yapmıştı...
Oysa bu utanç verici sözde zammın yanısıra, asıl zam işkencesi vardı ki, milletin boğazını sıkarken AKP'nin ikiyüzlü siyasetini de defalarca deşifre etti...
Bırakın sudan gıdaya, akaryakıttan giyime kadar her ürüne yüzde 50 ile yüzde 400 arasında yapılan zamları; elektrik ve doğalgaz fiyatlarındaki fahiş artış bile hükümetin emekliye verdiği yüzde 8 oranındaki zammı baştan itibaren misliyle geri almıştı...
Çünkü TÜİK'ten yapılan açıklamaya göre; 2019'a oranla, 2020'de elektrik yüzde 32.3, doğalgaz ise yüzde 34.7 zamlanmıştı...
Ancak bunlardaki fahiş fiyat artışı yetmemiş olacak ki, altın ve dövizdeki yükseliş de Türk lirasının değerini iyice yok etti ve halkın büyük bölümünün sofrasındaki gıda eksildi, insanlar su zammı yüzünden doğru düzgün temizlik yapamadı, doğalgazdaki insafsız soygun nedeniyle de yoksullar kaloriferlerini yakamadı...
Ülke huzuruna bomba!..
Evet; piyasa soygunculuğu ve sözde maaş zammı ikileminde şimdi yine aynı utanç verici oyun oynanıyor;
Memur ve işçi emeklilerini adeta sefaletin cenderesine sürükleyecek sözde zammın iki yüzlü uygulanışı, 2021'in de dar gelirli için adete bir cehennem azabına dönüşeceğinin işareti oldu...
Maliye Bakanlığı geçen hafta, 2021 yılı ocak ayından itibaren tüm vergi- harç- ruhsat bedellerine yüzde 9.11 zam yapılacağını açıklamıştı ya, ikiyüzlü zammın ilk darbesi de yeni yıl gelmeden arz-ı endam etmişti...
İşte döviz dün yine yükselmeye başladı, gıda maddelerindeki utanç verici soygun devam ediyor, piyasa sahtekarlığını ise kimse durduramıyor...
Bu mide bulandırıcı kıskaç içinde, biraz olsun nefes almak uğruna 2021 yılının maaş zammını bekleyen milyonlarca emekli yine büyük bir şok yaşadı...
Çünkü kasım ayı enflasyon oranının açıklanmasıyla birlikte, memur ve işçi emeklilerine verilecek zam oranının ancak "yüzde 7" civarında olacağı hesaplandı...
Meselenin özeti diyor ki; 3 bin lira maaş alan bir emekliye 200 lira civarında zam yapılacak...
İşte bu yüzden, yazının başında, bu 200 liralık zammın elektrik, doğalgaz ve gıdadaki soygunla, dövizdeki piyasa oyunlarıyla en baştan itibaren geri alındığına dikkat çekmiştik...
Evet, yeniden yazının başına dönelim;
Sadece dert unutturmak için dert üretilen bir ülke de değil Türkiye...
Aynı zamanda iktidar- muhalefet- medya üçgeninde dayatılan "suni gündem" tuzağı milleti oyalıyor, toplumun en az yarısının içinde yuvarlandığı duyarsızlık- ilgisizlik- boşvermişlik cenderesi ise depremi, terörü ve salgını bile kendi içinde enterne ederken, pahalılık- zam-soygun gibi milleti açlığa- sefalete sürükleyen bir gidişat var ki, Türkiye'yi adeta patlama noktasına sürüklüyor...
Üstelik geçim sıkıntısı yüzünden hiç durmayan cinayetler, cinnet vakaları, soygunlar ve aile faciaları bunun işaretini en az üç yıldır zaten veriyor...
Toplum depremden kurtulabilir, terörü yenebilir, Coronayı bertaraf edebilir ama unutmayın ki; yoksulun belini büken açlık- yoksulluk- sefalet insana her şeyi yaptırıyor!..
Milyonlarca emekliye 2021 için de utanç verici bir zammı reva görenler, sosyal tehlike büyüdüğünde, umarım ülke huzuru için geç kalmış olmazlar!!!
Okurlara duyuru;
Bu gece saat 23.30'dan itibaren, Beyaz TV'de yayımlanan "Son Söz" adlı programda, canlı yayın konuğu olacağım...
Türkiye'nin karmaşık gündemi bu programda tartışılacak...