Çöken çözüm süreci

Geçenlerde Fatih-Kıztaşı civarında bir camideydim. Cuma namazı öncesi vaaz veren hoca efendi alanı dışına sık sık çıktı ve zihinleri oldukça karıştırdı. Kürsüyü işgal eden kişinin hedefi; milliyetçiliğin çok kötü bir şey olduğu yani milli menfaatleri, milli kültürü savunmanın onu koruyarak geliştirmenin, ekonomiden sanata kadar milli varlığa sahip çıkmanın kötü bir şey olduğunu ortaya koymaktı. Milliyetçilik ile ırkçılık arasındaki farktan haberi olmadığı anlaşılıyordu. İbn-i Haldun’da da geçen asabiyet kavramını kendine göre yorumladı. Sorun sadece bu kişinin sorunu değildir. Milli Mücadeleye karşı çıkıp manda yönetimini uygun bulanlar, onu macera olarak yorumlayanlar da aynı çizgideydi. Onların artıkları bugün milliyet ve milli kimlik düşmanlığı yapıyorlar. Bunlar mensup olunan din dairesi ile milliyetin çelişmediğini anlayabilmiş değiller. İslam ile müşerref olan bir Alman’a daha iyi Müslüman olabilmesi için Alman kimliğini çöpe atmasını mı tavsiye edeceğiz? Protestan olan bir Alman veya Rus’a, Katolik bir Fransız’a, Rusluğunu, Almanlığını ve Fransızlığını terket ki iyi bir Hıristiyan olasın telkininde mi bulunacağız? Fark idrakinin aşırı noktalara varması ve sadece biyolojik gerekçelerle sosyal olayları yorumlama ırkçılıktır ve Türk kültürüne de terstir. Camide kürsüyü işgal eden kişinin fark idrakinin zirvede olduğu bazı Arap ülkelerinde önemli hizmetler yapabileceğini düşündüm.
Son yıllarda ülkemizde “ben kimim” sorusuna cevap bulmakta zorlanan, kafası karışık bazı aydın ve siyasetçiler bollaştı. Milli kimlikler üzerinde estirilen tahripkâr küresel rüzgarlar, mahalli ve bölgesel sıfatları öne çıkarmış, parçalar bütünün önüne dikilmiştir. Etnik veya mezhep mensubiyeti milli seviyedeki birlikteliğe karşı kullanılmaktadır. Etnik sıfatı ne olursa olsun; milliyeti ve milli kimliği Türk olması gereken vatandaşlarımızın etnik ırkçılığa sapmadan mensubu oldukları Türk Milletinin, milliyetlerinin milliyetçiliğini yapmaları kadar normal bir şey olamaz. Milli kimliği reddetmek, o kimlik kapsamındaki mahalli sıfatları ve etniklikleri de reddetmektir. Milli birlik ve bütünlüğü dışlayarak etnisiteyi yaşatmak mümkün değildir. Bu olsa olsa başka bir milliyete hizmet etmek ve kullanılmak olur. Türk’ü Türkiye’de bir etnik parça veya bütünü tamamlayan bir mozaik taşı gibi görürseniz; birlik ve bütünlüğü zaten reddediyorsunuz demektir. Genelde bölücü ve ırkçı terörden sıyrılmak için terörist dalkavukluğu yapanlar ve hayali çözümlere, açılımlara teslim olanlar etnik dalkavukluğu bırakmak zorundadırlar.
Alman anayasasında milli birlik ve bütünlüğün tehlikeye düşmesi halinde Alman milletinin meşru müdafaa hakkı doğar diye bir cümle bulunmaktaydı. Bunun iptal edildiğini hiç zannetmiyorum. Türk Milletinin bu hakkını da herhalde % 40’ın üstünde reyle iktidara gelenler ve milli iradeyiz diye ortada dolaşanlar yerine getirmeli, ülkeyi tanınmaz hale sokmamalıdırlar.
İspanya’da bölücü terör örgütüyle işbirliği yapan Batasuna Partisi Anayasa Mahkemesi’nce kapatılır. Buna karşılık AİHM’e kararın iptali için başvurulur. AİHM’in verdiği karar ders niteliğindedir: “...Terörle özdeşleşen bir siyasi partinin ve çevrelerin demokratik hakları kullanma lüksü olamaz”.
Türkiye’deki manzara bunun tam tersidir. Toplumun önünde burnunu karıştıran, göbeğini kaşıyan adamı meşhur ettik. Halkı örgüte yönlendirdik. İmralı’nın desteğini aradık. Olmadık haklar tanıyarak demokrasimizi teröre yenik düşürdük. Güvenlik güçlerine valilerin izni ile operasyon imkanı tanıdık. Askeri vesayeti kıracağız diye devlet otoritesini zayıflattık. Bazı yörelerde kamu düzenini koruyamadık. Milli kimliği dışlayarak, egemenliği paylaştırarak, silah bırakmamış terör örgütü ile müzakere yaparak etnik ayırımcılık ve bölücülüğü demokratikleşme ve bütünleştirme zannettik. Milletler arası hukuka ve çıkarılan tezkereye rağmen, kollarında ABD bayrağı olan peşmerge sürüsünü sınırlarımızdan geçirerek Suriye’ye yönlendirdik. Ülkenin güney sınırını yol geçen hanına çevirdik. ABD’den daha fazla Esad düşmanı olduk. Hayali çözümü ona buna ihale ettik. Bir de akil adamlar komedisi oynadık. Araştırmalara göre % 20’nin altında tasvip gören terör örgütüne uluslararası siyasetin malzemesi yaptık. Çözüm süreci ve açılım macerası öyle bir çöktü ki Yüksekova’da cadde ortasında üç Mehmetçiğimizi, bir korucumuzu ve son olarak da astsubay Nejdet Aydoğdu’yu şehit verdik. Türkiye bu kadar yanlış yönetilmeye, Ankara’nın Bağdatlaştırılmasına layık mı?

Yazarın Diğer Yazıları