Çok yüzlülerin iki yüzlülüğü!
Etnikçi, mezhepçi, bölücü ve azınlıkçılar, kardeşliği bozan yıkım projesinin adını “açılım” koyarak devletin birliğine ve milletin bütünlüğüne karşı harekete geçmiştir. Türk halkına, bölünmeyi birleşmek, çatışmayı barışmak, yabancılaşmayı kardeşlik olarak yutturmaya çalışmaktadırlar. Bu ekibin söyleminde Türk Bayrağını taşımak “tahrik”, milletin bütünlüğünü savunmak “statükoculuk”, bölücülük de “demokrasi” adını almıştır. Bunların çoğu 12 Eylül öncesinin yeşil parkalı, pis bıyıklı militanlarıdır. Çoğu demokrasi düşmanı bu eski tüfek Marksist/Leninistler yeni düzende demokrasi savunucusu haline gelmişlerdir. Tıpkı İmralı’daki kan içici terörist başı gibi. Bunlar, anaları ağlatan eli kanlı teröristlerin hamileri olarak bugünlerde “analar ağlamasın” diye slogan atmaktadır.
Diyarbakır’ın taşı başkadır!
Bu ekibin yoğun beyin yıkama faaliyetleri sonucunda değerler, kavramlar ve normlar alt üst olmuştur. Böylece etnisitelerin, mezheplerin ve değerlerin çatışma aşamasına ulaşmasına uygun bir ortam yaratılmıştır. Bu amaç için farklı guruplar arasında tahrik, kışkırtma, nefret ve intikam duygusu alabildiğine pompalanmaktadır. Bunun son örneğini Taraf adlı ajitasyon gazetesi yapmıştır. Bu gazete Anayasa Mahkemesi’nin DTP’yi kapatmasını Anayasanın çiğnenmesi olarak değerlendiriyor ve ardından da şu tahriki yapıyor: “Kürtler ezildi, işkencelerden geçirildi, sokaklarda vuruldu, köyleri yakıldı, evleri tarumar edildi, dilleri yasaklandı, şimdi de siyasetten atıldı”. Çok açıktır ki bu üslup toplumu birbiriyle çatıştırmaya yönelik ajitasyon üslubudur. Siyasi Kürtçülerin, isyancı eşkıyaların ve PKK’nın ezdiği, kaçırdığı, öldürdüğü, katlettiği, yaktığı, yıktığı, imha ettiği şeylerden ise ısrarla söz etmekten kaçınıyor. Olay bu uçuk değerlendirmelerden ibaret değildir.
Halkı enayi yerine koyanlar!
Köşe başına çöreklenmiş siyasetçi, yazar ve aydın kılıklı bu adamlar, Türk halkının sağduyusunu küçümsemektedir. Türkiye’yi ayrıştırmakla görevli koalisyon bir yandan teröristlere “demokrasi şehidi” derken, diğer yandan da kendilerinin demokrasi mücadelesi verdiğini iddia edebiliyorlar. Kapatılan DTP’nin bir yetkilisi utanmadan şunları söyleyebiliyor: “Biz hiç bir yerde şiddeti övmedik”. Bunlar herkesi saf, bir tek kendilerini akıllı sayıyorlar. Adeta bu zevat DTP/PKK/İmralı üçlüsünün demokrasi mücadelesi verdiği yalanını halka yutturmaya çalışmaktadır. PKK’nın demokrasi için kan döktüğünü, köy bastığını, mayın döşediğini ima eden yazılar kaleme alıyorlar. Eli kanlı faşist teröristlerin işlediği cinayetleri bile kutsamakta ve suçu totaliter devlete yüklemektedirler. Halbuki Türk halkı, ülke topraklarını bölmek amacıyla yürütülen terörist faaliyetleri onlardan çok daha iyi görmektedir. Kürtçülüğün amacının demokrasi değil özerklik, federasyon ve bağımsız devlete giden bir süreç olduğunun halk farkındadır. Aslında bölücüler bunu açıkça söylemektedir. Hatip Diçle Demokratik Toplum Kongresinde “Türk halkı ile birlikte eşit, özgür ve onurlu bir yaşamı garantileyen, Özerk Kürdistan’ı içeren ve demokratik Türkiye’yi hedefleyen, cinsiyet eşitlikçi yeni bir Anayasa” çağrısı yaparak bunu açıkça ortaya koymuştur. Demokratik Açılım işte budur. “Özerk Kürdistan” a hizmet etme açılımıdır.