Çok ürkütücü bir alarm!..

Toplumun çeşitli katmanlarında şiddet içeren reflekslerde çok şaşırtıcı ve dehşet verici değişimler yaşanıyor...

Kendi içindeki sosyal bunalımları, ekonomik çıkmazların cenderesinde kangrenleştiren bir siyasal ortam dayatıyor bu değişimi...

Siyasal sistemin, yanlış ekonomik politikaları örtbas için topluma dayattığı baskılarla büyüyen işsizlik, geçim sıkıntısı ve pahalılık çıkmazı, yaşanan kaos ortamının en büyük gerekçeleridir...

Ve bir de yokluk içinde ayakta durmaya çalışan insanlar, vergi baskısıyla bunaltılınca, işte şiddet içeren refleksler şaşırtıcı biçimde yön ve yöntem değiştiriyor...

Evet; bunalıma sürüklenmiş kitlelerin çeşitli coğrafyalarda siyasal sisteme tepkileri nasıl değişim geçiriyorsa, Türkiye'de bu sıkıntılardan muzdarip insanların kendilerini ifade etmeleri, dışa vurmaları, çözüm ararken çaresizliğe düşmeleri de aynı biçimde, şoke edici bir değişimin çıkmazında sürükleniyor...

Fransa'da, Brezilya'da ve daha geçen haftalarda Irak'ta insanların yolsuzlukları, işsizliği, pahalılığı, enflasyonu, zamları, geçim sıkıntısını ve de gelir dengesizliği rezaletini protesto için gösteri haklarını kullanmaları büyük güvenlik sıkıntılarına yol açmıştı...

İnsanlar elbette haklarını kırmadan-dökmeden yasal protesto yöntemlerini kullanarak yerine getirmeli ama Türkiye'de toplumun yıllardır içinde debelendiği çaresizlik ve en çok da işsizliğin sıkıntıları direkt bireyi, aileyi, toplumu vurmaya devam ediyor... Hem de en acımasız biçimde!..

Çaresizliğin dehşeti!..

Son yıllardaki olaylara dikkat ettiniz mi; toplumun kendi sıkıntılarını aşmak için gösterdiği refleksin içinde büyüyen şiddet, en çok bireyin kendisini ve yakın çevresini vuruyor, yaralıyor, hatta öldürüyor!..

Neler mi yaşanıyordu geçen aylarda Türkiye'de?.. Tarihte görülmemiş biçimde cinayet vakaları toplumu sarsarken, bir yandan da kadına yönelik şiddet ve cinayetlerde de ne yazık ki patlama oldu...

"Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu"na göre, 2018 yılında 440, 2019'un ilk 6 ayında ise 214 kadın öldürüldü...

Ancak geçim sıkıntısı, işsizlik gibi sosyal bunalımlardan kaynaklanan sıkıntılar yalnızca aile içerisinde kanlı olaylara yol açmıyor, diğer taraftan ülkenin neredeyse her bölgesinde başta "pompalı" tüfekler olmak üzere, silahlarla gerçekleştirilen eylemler aileler ve aşiretler arasında büyük çatışmalara da neden oluyor...

Ne yazık ki bireyin direkt kendisini vuran ve karşısındakini de hedef alan eylemler bunlardan ibaret değil...

Toplu taşıma araçlarında kadın-çocuk demeden saldırılar, apartmanlarda-sitelerde komşu kavgaları, trafikte kadınları da hedef alan maganda vakaları, en küçük tartışmanın kan davasına yol açtığı çatışmalar ve ihtilaflarla yaşanan cinayet vakaları sıradan-basit anlaşmazlıklardan kaynaklanmıyor...

Tüm bu olayların kökeninde, en büyük gerekçe olarak hiç kuşkusuz geçim sıkıntısı, ağır vergilerin yol açtığı buhranlar, toplum psikolojisinin bozulması, işsizlik, enflasyon, iflaslar ve sosyo ekonomik çaresizlikler de var...

Peki; yazının başında, "toplumun çeşitli katmanlarında şiddet içeren reflekslerde çok şaşırtıcı ve dehşet verici değişimler yaşanıyor" derken, neye dikkat çekmek istedik?..

İşte bu sorunun cevabı, bireyi ve toplumu vuran şiddet olayları dışında, çok daha tehlikeli bir toplumsal trajediyi de gözler önüne seriyor...

Son olaylar dehşet verici, ürkütücü ve ardı ardına yaşandığı için de çarpıcı bir olaylar silsilesinin ne yazık ki "salgın"a dönüşmesi gibi!..

Girdap, siyanür, salgın!..

Evet; neler oluyor bu ülkede?..

Bu ülkenin kentleri, mahalleleri, ücra köşelerindeki apartmanları ve yoksul gecekonduları hangi vahşetlere mekan oluyor?..

İnsanlar içinde bulundukları derin buhranları aşamazken; yoksulların borç batağında ve kredi çıkmazında, elektrik borçlarını ödeyemedikleri için karanlıkta yaşamaya zorlandıkları evlerde ne tür vakalar yaşanıyor?..

Bu toplumun bireyleri, insanı sarsan sıradan intihar vakalarından kendilerini ve ailelerini aynı anda yok eden toplu intihar dehşetine nasıl mahkum olabiliyor?..

5 Kasımda; İstanbul-Fatih'te, elektrik borcu nedeniyle karanlıkta, açlık ve sefalet çıkmazında yaşamaya çalıştıkları bir virane apartmanda, 4 kardeşin kendilerini siyanürle ölüme sürüklemesinin nedeni ekonomik çıkmazlardı...

8 Kasımda, Antalya'da Selim Şimşek (36); eşi Sultan Şimşek (38) ile çocukları Ceren (9) ve Ali Çınar Şimşek'le (5) birlikte siyanürle intihar ederken de aynı sıkıntılardan muzdarip oldukları anlaşılmıştı; işsizlik ve geçim çıkmazı...

Korkutucu gidişat!..

Ve bu olayların ne yazık ki "salgın" olarak nitelendirilmesine yol açacak son vaka dün yine İstanbul'da yaşandı... Ne kadar acı ki, yine siyanürle toplu intihar!..

Bakırköy'de bir evde Bahattin Delen (38), eşi ve çiftin 6 yaşındaki oğullarının cansız bedeni bulundu, siyanür dehşeti yine ülke gündemine oturdu...

O halde Aile Bakanlığı'nın, üniversitelerin, vakıfların, toplum bilimcilerin, psikologların-sosyologların entegre bir proje ile harekete geçmesi gerekiyor...

Çünkü Türkiye; yıllardır trafikte, toplu taşıma araçlarında ve apartmanlardaki kavgalardan büyük aile ve aşiret çatışmalarına, pompalı tüfek saldırılarından kadın cinayetlerine giden süreçte iyice sarsılırken, son günlerde çok şaşırtıcı ve ürkütücü bir girdaba sürükleniyor; "toplu intiharlar!."

Sosyal medyada intihar haberlerinin veriliş biçimi tartışılırken, asıl gerçek ne yazık ki göz ardı ediliyor;

Devlet 15 gün içerisinde yaşanan 3 siyanürle toplu intihar vakasına rağmen ne zaman harekete geçecek, nasıl önlemler alacak ve ne tür rehabilitasyon çalışmaları yapacak acaba?..

Bu olayları işsizlik, yoksulluk, zamlar, enflasyon, ağır vergiler ve hayat pahalılığı gibi sosyo-ekonomik çarpıklıkların tetiklediği net olarak bilinirken, Türkiye Cumhuriyeti'ni yönetenler ne zaman harekete geçecekler?..

Ve en önemlisi de muhalefet partileri; Suriye tartışmaları, Trump muhabbetleri, medya geyikleri memleketi boş yere meşgul ederken, iktidarı sosyal buhranların yol açtığı trajedilere karşı ne zaman harekete geçmeye zorlayacak?..

Açıkça söylemek lazım; ardı ardına 3 siyanürlü toplu intihar vakası Türkiye'nin dehşet verici bir döneme sürüklendiğinin çok çarpıcı işaretidir...

Çünkü çaresiz bırakılan insanlar, içinde bulundukları girdabı tarihin hiç bir döneminde bu kadar sarsıcı biçimde dışa vurmamışlardı...

Toplum ağır, korkutucu ve sarsıcı vakalarla alarm veriyor!..

Uyarıyoruz; bu alarm çok ürkütücüdür ve çok tehlikelidir!..

Yazarın Diğer Yazıları