“Çok önemli bir şey” oldu(!)
Geçtiğimiz Ekim ortasıydı; yani üzerinden dört ay geçti, geçmedi. İki üç ayrı televizyon kanalında birden, eş zamanlı canlı yayında, -çanakçılıktaki mahirliklerinden olduğunu sanıyorum- seçilmiş kalemşorlarına aynen şöyle dedi:
“(Bahçeli ve Kılıçdaroğlu’nu kast ederek) ...yerel seçimlere kadar bunlara cevap yetiştirmeyeceğim. Cevap vermeyeceğim... Onlara gereken cevabı yardımcılarım ve bakanlarım verecek. Siz cevap verin dedim ve kapıyı kapattım. Bunu da buradan duyuruyorum...”
***
Dün...
Ankara Mega Arena’da, en az 10 televizyon kanalının eş zamanlı canlı yayınında:
“Ey CHP, Gazi Mustafa Kemal’in ölümünden sonra ne icraatınız var?..
Ey CHP, tarihinde Dersim var...
Ey Bahçeli, Gezicileri savunmak sana mı kaldı?..
Ey Bahçeli, Türk bayrağını yakanları savunmak sana mı kaldı?..
CHP lideri, Devlet Bahçeli korkmayın...”
***
Ee neden açtın “kapattığın” o kapıları?
Hani sen artık rakipsizdin; başkanların başkanıydın?
Avrupalı kralları vezir-i azamlarına denk sayıp muhatap olmayan “padişah” ları andırır bir tavır içindeydin; haşâ huzurdan(!) seninle aynı mertebede olmaları zinhar mümkün olmayan muhalefet partilerinin liderleriyle polemiği vezirlerine, -hep şu muhteşem(!) dizilerden oluyor böyle, çok pardon yine- sözcülerine havale etmiştin;
Ne oldu da Kaf Dağı’ndan “seviyelerine indin(!)”...
Ne oldu da (yine) Dersim plağından, Menderes plağından, “başörtülü bacılarım” plağından, Gezi plağından medet umar hale geldin?
“Çok önemli bir şey olmadığı sürece adlarını kolay kolay ağzıma almam” demiştin; dün baktım dilinden düşürmedin!
“Çok önemli bir şey” olmuş olmalı;
O çok güvendiğin “yüzde 50” nin suyunu çekmesi kadar önemli bir şey mesela!
MHP’den alıp BDP’ye verdiğin iki-üç puan ne ki; bu ülkenin milliyetçi, muhafazakâr insanlarının vicdanlarına koyunca “ampul” e varmayan elleriyle “verdikleri gibi aldıkları” bir 10, 20, 30 puan mesela; bu tür bir “çok önemli bir şey”mi muhalefete “laf yetiştirme” metoduna dönmenin nedeni?
***
NOT: Bu arada bilmem sizin de dikkatinizi çekti mi, CHP’nin kurumsal kimliğini hedef alırken MHP’yi es geçip liderini itibarsızlaştırmaya çalışıyor Erdoğan.
Bu neyin göstergesi?
Bana sorarsanız, MHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mevlüt Karakaya’nın dün yayımladığımız röportajında bahsettiği “anket şirketlerinin açıklayamadığı” gerçeği?
O gerçek neydi?
MHP’nin kendi araştırmasına göre yüzde 28-30, ekranda “AKP’nin oylarında düşüş yok” diyen anketçilerin ellerindeki orijinal araştırmalarında da yüzde 25-30 bandına yükseldiği!
Erdoğan CHP’yi zihniyet olarak, külliyen karşısına alırken, sıra MHP’ye geldiğinde partinin seçmeni ile liderinin arasına girmeyi deniyor çünkü “kaderi”nin bugüne kadar AKP’ye oy vermiş olan ama “ikinci partisi” yahut “birinci alternatifi” MHP olan milliyetçi-muhafazakarların ellerinde olduğunu herkesten iyi biliyor.
GÜNÜN SORUSU
Erdoğan’a cevabında “Kesinlikle ifade ediyoruz ki kimseden talimat almıyoruz. Almayız.(...) Aslında bizim de bir telefon hattımız var.
Ama o hat sizlere, okura bağlı” gibi kocaman laflar eden Hürriyet yönetimine bir tek sorum var:
Gerçekten merak ediyorum, Bekir Coşkun’u kovmanızın perde arkasında “Alo Enis” diyen bir “Kayserili” var mı, yok mu?