Çok ilginç bir kitap: TSK’ya Karşı 12 Komplo

Kurmay Albay Dr. Ahmet Küçükşahin tarafından yazılan kitabın adı “TSK’ya Karşı 12 Komplo”. Togan Yayınları tarafından yayınlanmış. Alb. Küçükşahin Balyoz davası kapsamında yargılanıyor ve şu anda tutuklu. Ancak kitabı sadece Balyoz davası ile ilgili değil. Ergenekon-2, Ergenekon-3, Poyrazköy, Kafes, Islak İmza, Amirallere Suikast, Çürük Çetesi, Askeri Casusluk ve Çete, Balyoz, Gölcük Araması, Eskişehir Araması ve İnternet Andıcı davalarını kitabında özetlemiş. Son yıllarda gerçekleşen bu davalar ile ilgili hiçbir şey bilmiyor iseniz veya ancak basından bölük pörçük davaları takip etti iseniz o zaman Ahmet Küçükşahin’in kitabı mükemmel bir özet niteliği taşıyor.
Ancak Ahmet Küçükşahin’in kitabına sadece mükemmel bir özet demek haksızlık olur. Kitap bunun ötesinde davaların en can alıcı, en çarpıcı noktalarını gün yüzüne çıkararak “ne oluyor?” sorgusunu yaptırıyor. Örneğin iddia edilen Balyoz darbe planının eklerindeki “b. Muhabere” başlıklı belgede çok ilginç bir ifade var. Belge darbe sırasında darbeye katılan birliklerin “esas muhabere vasıtasının radyo, yedek olarak da Kral tv mesaj band sistemi olduğunu” kaydediyor. Tabii ki, radyo karşılıklı iletişim için değil, tek taraflı iletişim için kullanılan bir araç. Yani radyo ile muhabere yapamazsınız. TSK ise muhaberede telsiz kullanır.
Albay Küçükşahin şöyle devam ediyor: “Oysa TSK’de irtibat kurmak üzere muhabere aracı olarak radyo kullanılmaz, telsiz kullanılır. Bunu bütün Türk subayları bilir. O zaman bu radyo konusu nereden çıkmıştır? İngilizce radyo kelimesinin Türkçe karşılıkları; radyo ve telsizdir. Yani radyo, bir tercüme hatası olarak kayıtlarda telsiz yerine kullanılmıştır. Demek ki, bu plan önce İngilizce olarak yazılmış, sonra Türkçeye çevrilmiştir.” (s.70)
Küçükşahin bir başka örnek daha vermektedir: Balyoz Güvenlik Harekat Planı’nın yurtdışı bağlantısı kapsamında bir başka örnek 6 Aralık 2010 günü Gölcük’ten çıktığı iddia edilen belgeler içinde yer almaktadır. Kasım raporu olarak adlandırılan ve Aralık 2002 tarihli “Yeniden Yapılanma Faaliyetleri” konulu, TCG Gaziantep Komutanı Dz. Kur. Yrb. Ümit Metin’in adının yer aldığı imzasız Bilgi Notu başlıklı yazı içersinde geçen “Ramazan ayının ilk gününde Aksaz Üs Radyosundan Müslümanların kutsal kitabı olan Kur’an’dan bölümler yayınlanmasına izin vermiş” ifadesidir. Yüzde 95’i Müslüman olan Türkiye Cumhuriyeti sınırları dahilinde hiçbir kimsenin resmi bir yazışmada “Müslümanların kitabı olan Kur’an” ifadesini yazması mümkün değildir. “ Küçükşahin haklı. Bu, çok fazla tercüme kokuyor.
Devam edelim. Kendisini Deniz Kuvvetlerinde subay olarak tanıtan Ahmet Yılmaz 23 Mayıs 2009’da bir e posta yazarak Poyrazköy’deki askeri birlik ile ilgili bazı iddialarda bulunmuş. Bu Ahmet Yılmaz şöyle diyor: Darbeciler panik içindeler ve ” Malzemeler yurt dışına giden bir gemiye verilmiş ve okyanusa atılması istenmiştir. “... ” Yapılan arama sonucu ele geçirilen mühimmatlar yurt dışına giden gemiye verilerek okyanusa atılması istenmiştir.
Şimdi İstanbul’dan hareket eden bir Türk savaş gemisine yüklenen malzemeler neden Marmara Denizine atılmıyor. Muhtemelen çok derin değil diye mi?!! Sonra Ege’ye çıkıyor, o da yetmez. Akdeniz’e açılıyor Türk savaş gemisi. O da küçük ve sığ bir deniz ya oraya da atılmıyor. Savaş gemisi ya Cebelitarık’tan geçerek Atlantik Okyanusuna açılıyor ya da Süveyş Kanalını geçiyor. Kızıldeniz’i geçiyor. Hint Okyanusuna varınca atılması gereken şeyler atılıyor.
Türkçede “okyanusa atmak” diye bir kavram yoktur. Olsa olsa “denize atmak” denilir. Küçükşahin, “özellikle Amerikalılar deniz yerine okyanus kelimesini kullanırlar” diyor. Kitap bu şekilde devam ediyor. Tamamını aktarmak mümkün olmadığına göre ilgileniyor iseniz ilk kitapçıya uğrayın. Bence çok şey öğrenmek mümkün.

Yazarın Diğer Yazıları