Çok düştüler çok…
Yıl 2012…
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan AKP grup toplantısı için kürsüye çıktı.
Yaptığı konuşmada toplumu açıkça bilerek ve isteyerek ortadan ikiye böldü.
Dedi ki…
"Muğla''da 6 caminin depo yapılıp, dolapları tuvalet haline getirilerek kadın oynatılıp şarap içildiğini, karşı çıkan zamanın Müftüsü Münir Özsoy da vali tarafından görevinden azledildi."
Devamında da Kahramanmaraş''taki Türkoğlu mahallesindeki Ulucami''nin kapatılıp bir ahır haline geldiğini ve 1947''de Şekerli ve Hatuniye camilerinin de kapatıldığını, Şekerli Camii''nin ambar, Hatuniye''nin ise karakol olarak kullanıldığını kaydetti.
Ne kadar toplumdan gelen "yapmayın etmeyin, doğru değil, insanları bölmeyin" çağrıları olsa da kulak asılmadı ve bu yalan propaganda acı bir şekilde yıllarca tekrar edildi.
Aslında bu iddia Türkiye''de "cumhuriyet düşmanı" kesimin "şehir efsanesi" haline gelmiş "yalanlarından" ve "çarpıtmalarından" biriydi.
Tabii kimse "neden" diye sormadığı için, camilerin o dönem neden kapatıldığı sorgulanmadı.
Sonradan ortaya çıktı ki İsmet İnönü, II. Dünya Savaşı''nın devam ettiği 1939-1946 yılları arasında, Türkiye''ye yönelik muhtemel bir saldırıda, camilerin hedef alınmayacağını düşünerek, müzelerimizdeki "tarihi" ve "dini" değeri olan eserleri, zarar görmemeleri için, bazı camilere koydurarak koruma altına almıştı. Başına da asker koydurmuştu.
Muhtemel bir saldırı derken Avrupa''da esen Hitler ve faşizm rüzgârı ile her an kafanıza bomba düşecek bir siyasi ortam düşünün.
Bu bilgileri tarihçi yazar Sinan Meydan, "Cumhuriyet Tarihi Yalanları, 2. Kitap"ta ayrıntılarıyla anlatır.
Dahası yıllarca CHP''de görev yapmış, İnönü''nün yakınında bulunmuş, Necati Karakaya, Tufan Türenç''e gönderdiği mektupta olayın aslını şöyle aktarmıştı:
"1942 yılında İkinci Dünya Savaşı''nın en alevli günlerinde Hitler''in orduları sınırımıza dayandı. Türkiye''ye girip girmemekte kararsızlardı.
İsmet Paşa, Trakya''da Çakmak Hattını kurmasına rağmen İstanbul''un bombalanacağını tahmin ediyor bu nedenle de savunmayı Ankara''nın dışında yapmayı düşünüyordu. İstanbul''daki saraylarda ve müzelerde bulunan tarihî eşyaları, zarar görmemeleri için Alman uçaklarının menzillerinin dışında kalan bölgelerdeki camilere koymayı düşündü.
İsmet Paşa düşmanın camileri bombalamayacağını biliyordu. O nedenle bütün saray eşyalarını, padişahların tahtlarını, mücevherleri, kutsal emanetleri, Hazreti Muhammed''in sancağını, kılıcını, Hırka-i Saadet''i, Hazreti Osman''ın kanlı Kur''an''ı Kerim''ini, Atatürk''ün Samsun''da çıktığı tahta iskeleyi, müzelerde ne varsa tümünü tam 48 vagona yerleştirerek Niğde''ye gönderdi.
Bu değerli eşyaları korumak için Topkapı Sarayı İkinci Müdürü Lütfü Turanbek başkanlığında 30 görevli, aileleri ve çocuklarıyla birlikte Niğde''ye gitti.
Eşyalar ve görevliler, tehlike tamamen geçene kadar Niğde''de kaldılar."
Farkındayım çok uzattım…
Bu iddianın kaynağı Mehmet Şevket Eygi, konuyu 2003 yılında "Yakın Tarihimizde Câmi Kıyımı" adıyla kitaplaştırmıştı. Kitabın başlığının altında ise "Kapatılan, satılan, yıkılan, kiraya verilen, depo yapılan, CHP ocağı, saz ve içki evi, spor kulübü lokali haline getirilen, müzeye dönüştürülen binlerce mâbedin hazin hikayesi" şeklinde bir ibare vardır.
Yani, "CHP, Tek Parti döneminde camiler kapatıldı, depo ve hatta tuvalet yapıldı" iddiasını ileri sürenlerin "en büyük kanıtı", şeriatçılığı tescilli bir "Atatürk ve cumhuriyet düşmanı" olan Mehmet Şevki Eygi''nin kaynağı belirsiz yazdıkları ve söyledikleriydi.
Tam da bu noktada…
Gelin ben size 1940''lardaki içine su katılmış yalan ve doğruları çorba yapmak yerine günümüzden bir olay anlatayım.
Bana bir ihbar ulaştı.
Belki bilgisi vardır diye CHP Uşak Milletvekili Özkan Yalım''ı aradım. Meğer zaten her şeye hâkimmiş.
Sağolsun başladı anlatmaya…
Hikâye Uşak''ın Sivaslı ilçesi Tatar beldesinde geçiyor.
Olaya göre 1946 yılında Mehmet Ali Çevik tarafından 31 bin metrekare arazi Tatar Köy Güzelleştirme Derneği''ne bağışlanmış.
1953 yılında Tatar da belde olmuş. Yani muhtarlıktan belediyeye geçmiş… Burada birçok vatandaşımız Danimarka''ya göç ettiği için o dönemde bu cami dernek tarafından gelen desteklerle yapılmış.
İbadete açıldıktan sonra 2019 yılında AKP tarafından yönetilen Tatar Belediyesi ise Aykut Çetinkaya adlı vatandaşa içerisinde caminin de olduğu 31 bin metrekare araziyi, 420 bin TL bedel ile satıyor. Bu alanın içerisinde birçok ceviz ağacı da bulunuyor. Hatta beldenin su deposu bile burada.
CHP Milletvekili Özkan Yalım''ın verdiği bilgiye göre Aykut Çetinkaya ise aynı zamanda Uşak Orman Müdürlüğü''nde şef olarak görev yapıyor. Önce Uşak''ın Sivaslı ilçesinde daha sonra da Ulubey ilçesinde şef olarak görevine devam ediyor.
Öyle ki bu kişi daha sonra Orman Müdürlüğü''ne ait araçlarla bu arazinin sulamasını vs. değişik amaçlarla kamu hizmetine mahsus araçları kendisi için bile devreye sokuyor.
Daha ilginci araziyi satın alan kişinin camiyi sonradan eve çevirip ibadete de kapattığı belirtiliyor.
Üstelik arazideki yapının elektrik faturası bile Yeni Mahalle Camisi diye kesilmiş.
Yaa…
Geldik mi "İsmet İnönü''nün kapattığı" camilerden AKP''nin sattığı camilere…
İnönü en azından korumak için kapattırmışken, AKP''nin satarak kapatması ise "Düşmez kalkmaz bir Allah" dedirtiyor.
Çok düştüler çok…