Çok bile kaldı…
Ahmet Altan, Taraf'ta, "Apo'nun mesajındaki "her şeye rağmen iyi olacak" sözleri de çok ümit verici. Ben Apo'yla müzakerelerin sürdürülmesi gerektiğine inanıyorum, o cenahta en doğru tespitleri o yapıyor, barışa giden yolu o arıyor" diye yazıyordu. Onunla birlikte, "Apo"nun öldürmeyi değil yaşatmayı seçtiğini iddia eden kim varsa iktidara iliştirilmiş ilk halkada değil mi hâlâ!
Keza, son seçimde can havliyle sarılan kimdi "Öcalan Brothers"a?
***
Ahmet Altan, Taraf'ta, "Allah rahmet eylesin. Bunu söylemek boynumuzun borcu ama Rauf Denktaş, kendisiyle değil ama "temsil ettiği" zihniyetle, o zihniyetin bu topluma, milyonlarca insana verdiği zararla hesaplaşmamız gereken bir "simge" aynı zamanda" yazıyordu.
Türkiye bugün hâlâ Kuzey Kıbrıs'ı "yük" görenlerce yönetilmiyor mu?
Bakmayın lafta başımıza "mücahit" kesilmiş olmalarına; hâlâ, her fırsatta, "Denktaş'ın temsil ettiği zihniyet"ten öç alınmıyor mu?
***
Ahmet Altan, Taraf'ta, "İttihatçıların önderleri, özellikle de Enver Paşa, Almanlarla "vatana ihanet" olarak nitelenebilecek türden alengirli ilişkiler kurmuş, kolay cinayet işleyen adamlardı. Şakır şakır Ermeni öldürdüler, kadınları bebekleri yaşlıları öldürdüler… İttihatçıların "cinayeti vatanseverlik olarak gören" zihniyetini benimsiyorsanız, aynı zihniyetin işlediği bütün cinayetlere de sahip çıkacak mısınız? Ali Şükrü'yü aynı zihniyet öldürttü, İskilipli Atıf Hocayı aynı zihniyet astı, Dersim'de binlercesini gazlarla aynı zihniyet boğdu, Şeyh Said'i öldüren, Said Nursi'nin mezarını yok eden aynı zihniyetti, askerî darbeleri aynı zihniyet yaptı, Deniz'leri aynı zihniyet darağacına gönderdi" yazıyordu.
Onunla birlikte "İttihatçılar" üzerinden Cumhuriyet'e saldıranlar, bugün de aynı Cumhuriyet düşmanlarının adına müzeler açmıyor mu? Sempozyumlar düzenlemiyor mu? Güzellemeler düzmüyor mu?
***
Ahmet Altan, Taraf'ta, "Dersim üzerinden yürüyerek Cumhuriyet'le ilgili birçok gerçeğe ulaşabilecek toplum. Bir diktatörlüğün bütün utanç verici suçlarını görebileceğiz. Bunları görmemiz önemli. Çünkü bu suçları gördüğümüz vakit, bu suçları tekrarlamayacak, kana, kire bulaşmayacak yeni bir cumhuriyeti nasıl kurmamız gerektiğini de anlayacağız. Atatürk'ü gerçek kimliğiyle ve bir diktatör olarak yaptıklarıyla değerlendirebileceğiz. Atatürk'ü överek aslında bir "diktatörlük" rejimini öven ve bu rejimin sürmesi için Atatürk'ün adının arkasına saklananların önündeki o sahte perde kaldırılacak. Dersim katliamının planlayıcısı, yöneticisi ve sorumlusu Mustafa Kemal'dir" yazıyordu.
Onunla birlikte bu "tarihimizle yüzleşme" furyasını başlatanlar, bugün de Atatürk'e aynı hakaret ve iftiralarını sürdürmüyor mu? Atatürk düşmanlarının cenazeleri, görülmemiş bir protokol ve emsalsiz gürlükteki "helallik"lerle kaldırılmıyor mu?
***
Ahmet Altan, Taraf'ta, "AKP hükümeti, savaşı bitirebilmek için gerçekten büyük çabalar gösterdi, çok cesur adımlar attı, Apo'yla defalarca görüştü, Oslo sürecini başlattı, büyük riskler aldı. AKP'den başka bir parti bunları yapamazdı. Erdoğan'dan başka bir lider de bu cesareti gösteremezdi" yazıyordu.
Rafa kaldırılmış dahi olsa, ne zaman "Çözüm Süreci" üzerinden hesap vermek durumunda bırakılsa, "Aslında" ne ulvi amaçlarla çıktığını anlatmıyor mu iktidar ve yandaşları o yola?
***
Türkiye koşullarında, fikirleri iktidarda olan biri için çok bile kaldı cezaevinde Ahmet Altan!
Altan'a sorarsınız artık…
Kumpasın dalga dalga geldiği günlerdi. Ahmet Altan, Fetullah Gülen'e yakın isimlerden birinin ağzından, Gülen'in, "Ergenekon sanıklarından biri için üzüldüğünü ama müdahale etmediğini" yazmıştı.
Hemen ertesi gün, Gülen'le ilgili olarak "İstese müdahale edebilir" algısı yarattığı için düzeltme yapmak zorunda kalınca, kallavi bir özür de eklemişti yazısına.
"Özür" kategorisinde "Elini ayağını öpeyim ağam"ın bile üzerine çıkan bir performanstı. Aynen şöyle yazmıştı:
"Mahcup oldum. Ki mahcubiyet de çok harika bir duygu değildir. Netice-i kelam, gözü çıkarttık, şimdi yerine takıyoruz. Ama bu hatadan dolayı onlara borçlandım, bu dünyada ödeyebileceğim kefaret özür dilemek oluyor ama ahrette ayrı ayrı bölümlerde ikamet edecek olsak da ben onları kabul ederlerse Sırat Köprüsü'nde sırtımda taşırım. Umarım böylece ödeşiriz…"
Öyle sırattan geçirme vaadine filan gerek yok, zaten kim Altan'ın sırtında geçmek ister sırattan…
Altan bu mahcubiyetin milyonda birini, attığı manşetlerle domine edilen sürecin ölümlerine sebebiyet verdiği isimlerden herhangi birinin ailesine karşı sergiledi mi?
Dileyen, gönül rahatlığı içinde ekrana çıkarıp, "Amiraller" meselesini Ahmet Altan'a sorabilir demek ki!!!