Cizre'de devlet yok mu?
Terör haberleriyle ilgili bültenlerde en fazla adı zikredilen Cizre’ye uğradım. Örgütün “Botan Gülü” olarak nitelendirdiği yerde AKP iktidara geldiğinden bu yana 1994 öncesinde olduğu gibi devlet hakimiyeti adeta kaybedilmiş. KCK başta çocukları öne sürerek kısa sürede sokakları savaş meydanına çevirebiliyor. Askerlerimizi şehit edip ölü ele geçirilen teröristlerden dördünün Cizreli oluşu, kenti hareketlendirmiş. Belediye’nin anonsları ile binlerce kişi bir anda sokağa dökülüp, yüzlerce dükkan kepenk kapatıyor. Bu şartlarda Cizre’de habercilik yapmak intihar ile eş. Ancak ben Atak Ailesi’nin misafiriyim. Devletten yana tavır koyup korucu olan Atak’ların şehit sayısı onu geçmiş. 1994 yılında Belediye Başkanı seçilip kenti örgütün baskısından kurtaran Kamil Atak şimdi hapiste. 16 aydır faili meçhul cinayetler iddiası ile 94-96 yılları arasında terörün kökünü kazıyan Albay Cemal Temizöz ile beraber yaptıklarının(?) bedelini ödüyorlar.
6-7 yıl öncesine kadar Cizre deyince akla Atak’lar ve korucularının verdiği mücadele geliyordu. Cizre’de barış ve huzur hakimken şimdi terör kol geziyor. Geceleri polisin kentte gezmesi neredeyse imkansız. Sokakta gezen, kahvede oturan halk müthiş endişeli. 12 Eylül’de yapılacak referandum da umurlarında değil. Neyin oylanacağından bile haberleri yok. Can ve mal kaygısı yaşıyor insanlar. Tek geçim kaynağı hayvancılık neredeyse bitmiş. Yaylaya çıkış yasak.
PKK’nın yıllarca giremediği Cizre’nin yeniden örgüt kontrolüne geçiş sebeplerini terörle mücadele edenlere sordum. Daha açılım lafının edilmediği günlerde yani AKP’nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002’den sonra palazlanmaya başlamış terör. Devlete bağlı aşiretler ve korucular pasifize edilerek sosyal rant mücadelesi başlamış. Bir tarafta AKP, bir tarafta ismi sık sık değişen PKK’nın uzantısı malum partiler.
Koruculuğa devam eden Atak ailesine selam vermek neredeyse yasak. Atak’lar ikamet ettikleri Cudi Mahallesi ve kırsalını korumakla ilgili görevlerine devam ediyor. Lakin devlet birimleri Atak’ların çayını içmeye bile çekiniyor. Otellerine müşteri gönderilmiyor. Atak’lardan alış veriş yapmayı örgüt yasaklamış. Devlet ise bir zamanlar sırtını sıvazladığı aşireti ne arıyor, ne de soruyor. Ekonomik olarak çökertip kenti terk ettirmek, pes ettirmek istiyorlarsa da Ataklar onurlu duruşunu bozmuyor. Ama çok kırgınlar. Kılavuzluk yaptıkları, birlikte operasyonlarda çatışmaya girdikleri askerlerin bile kendilerini arayıp sormayışlarına, mektup ve randevu taleplerine cevap vermeyişlerine üzülüyorlar.
Sadece Cizre değil. Diyarbakır’dan Hakkari’ye kadar uzanan coğrafyada koruculuk teşkilatının oluşumunda, terörle mücadelede büyük emeği geçen Ataklar gibi Tatarlar, Babatlar da aynı kaderi paylaşıyorlar. İstedikleri fazla bir şey yok. Onların ihale, para-pul gibi hırsları yok. Dün olduğu gibi bugün de devletin şefkatini, sıcak elini hissetmek onlara moral verip motive edecek.
Gelelim Albay Cemal Temizöz ve Kamil Atak’ın tutuklu olarak yargılandığı davaya. Balyoz ve Ümraniye’deki tahliyeler Diyarbakır’da umudu artırmıştı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ da iddiaların tamamen çürütüldüğünü söylemiş, tutukluluğun infaza dönüşmesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirmişti. Ancak, 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ve Savcısı izne ayrılmış. Vekaleten bakan Yargıç ve Savcı dosyaya dokunma fırsatı bile bulabilmiş değil. Hukukun izlerini mikroskopla aradığımız Diyarbakır’da adaletin gecikmesinden endişe ediliyor.
Cizre, Diyarbakır ve bölgedeki izlenimlerimi yazmaya devam edeceğim.