CHP'yi cesaretlendirmek lâzım!

Milletin dini diyaneti ile kavgalı olmak CHP’ye ve Türk milletine pahalıya mal olmuştur ve bu hâl bu partiye İsmet İnönü’den mirastır. Çünkü İnönü dönemi bu milletin bin küsur yıldır birbiriyle kenetlenme harcı olan İslâm’ı bilim dışı görmüş, gelişme ve ilerlemenin önündeki engel olarak değerlendirmiştir. Oysa Batı asla halkının dini olan Hıristiyanlığa İnönü döneminin İslâm’a baktığı gibi bakmamıştır. İlim, teknoloji ve refahta ilerlemek bambaşka bir şeydir ve bu yönüyle ne Batı mevcut teknoloji ve ekonomik imkân üstünlüğünü Hıristiyanlığa ne de Türkiye bugünkü durumunu İslâm’a fatura edemez.
1918’li yıllarda Viyana Üniversitesi’nde ordinaryüs profesör olarak ders veren Commer koyu Katolik’ti. Depremi “Şeytanın titremesi” olarak tarif eder, dünyanın güneşin etrafında döndüğünü inkâr ederdi.“Büyücü kadınlar diri diri yakılmalı” derdi. Aynı tarihlerde bırakın bir İslâm âlimini, bir medrese talebesi dahi depreme “Şeytanın titremesi” demez, dünyanın güneşin etrafında döndüğünü pekâla bilirdi.
Galileo 1642 yılında, “Dünya dönüyor” demiş, bu tespiti yüzünden Kilise’nin hışmına uğramamış mıydı! Vatikan tam 366 yıl sonra 2008 yılı Aralık ayının son günlerinde Papa 16. Benediktus vasıtasıyla, “Galileo haklı” noktasına gelmedi mi? Ve bugün ABD’nin başında böyle bir dine mensup olmaktan gurur duyan bir Bush yok mu ve bugün Avrupa Birliği böyle bir dinin bir “birliği” değil mi!
Berlusconi dindar değil mi?
Sarkozy dindar değil mi?
Velhasıl Batı, “Laiklik” dese de, hep dindardı(r)! CHP’nin bilhassa İnönü ile birlikte ve o günden bugüne kadar anlayamadığı bu olmuştur. 1942 ve 1945 yıllarından iki örnek vereceğiz.
17 Mayıs 1942 tarihinde İçişleri Bakanlığı Matbuat Umum Müdürlüğü ne diyor: “Biz her ne şekil ve surette olursa olsun, memleket dahilinde dini neşriyat yapılarak dini bir atmosfer oluşturulmasına ve gençlik için dini bir zihniyet fideliği vücuda getirilmesine taraftar değiliz.”
Hal böyle olunca dinini öğrenmek isteyenler takibata tabi tutuluyor ve o zaman da insanlar dinini yeraltı faaliyetleriyle öğrenme yolunu seçiyorlar.
Hem acı çekiyorlar. Hem devletinden soğuyorlar. Hem “İslâm” diye yalan yanlış şeyler öğreniyorlar. Millet olmak zorlaşıyor, cemaatleşme başlıyor. Ve her türlü iç ve dış etkiye açık hale geliniyor!
Gelelim ikinci örneğe.
Yıl 1945’tir. Yayımlanan bir genelgeyle matbuat bakınız neyle suçlanmaktadır: “Gazetelerimizin son günlerdeki neşriyatı arasında dinden bahis bazı yazı, mütalaat, imâ ve temsillere rastlanmaktadır. Bundan sonra dini mevzu üzerinde gerek tarihi, gerek temsili ve gerek mütalaa kabilinden olan her türlü makale ve fıkra ve tefrikaların neşrinden tevakki edilmesi ve başlanmış bu gibi tefrikaların en son on gün zarfında nihayetlendirilmesini..”
İşte İnönü döneminin milletin dini olan İslâm’a yaklaşımı maalesef böyleydi. Bu faturayı CHP ödedi. Millet ödedi.. Hâlâ da ödüyor.
Öyleyse CHP’nin son günlerdeki açılımını desteklemek ve cesaretlendirmek gerekiyor. Ama CHP de bu hâlinin önünü arkasını, içini dışını “milletin tamamıyla barışma ve inananları anlama” olarak doldurmayı başarmalıdır. İş çarşaf-türban, imam aday girdabında boğulur kalırsa netice hem kendileri hem de millet için yeni bir sükûtu hayal olur.
Aynı hâl AKP ve diğer partilerin “Alevi açılımı” için de geçerlidir. Kardeşim bu milletin çok önemli bir bölümü Alevi midir?
Öyleyse Türkiye’de iki elin parmakları kadar olan “azınlık” Hıristiyan’a verilen imkânlar ve tanınan haklar bu milletin aslî unsuru ve Anadolu’nun Türkleşmesinde kan ve alın teri bulunan Bektaşi torunu Alevilerden nasıl esirgenebilir!

Yazarın Diğer Yazıları