CHP’nin sorumluluğu
Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlarda milletin ümidi olmak zorundadır. Bu tarihi sorumluluğu taşıyabildiği ölçüde büyüyecek aksi halde bir hatıra partisine dönecektir. Ömürlerinin gençlik yılları savaş şartlarında geçen cumhuriyeti kuran kadroların birinci endişesi devletin onuru idi. Devleti temsil eden savcı, asker ve polis daima saygıya layık şartlarda yaşamalıydı. Ayrıca o devirde bugün polisimizin kurşunlanması, askerimizin taşlanması gibi cibilliyetsiz hareketler hayal bile edilemezdi. Devlet tavizsiz bir biçimde bunların üstüne gider, asla hoş görmezdi. Bugün devlet sahipsiz bir haldedir. İşte CHP’nin tarihi sorumluluğu devletin temel prensiplerine ve onuruna sahip çıkmaktır.
Vatan coğrafyası, bazılarının tavırlarına göre dedelerinden miras kalmış bahçeleridir. Bu efendiler polisi, askeri PKK’lı teröristlerin karşısında hareketsiz bırakarak “buyurun beğendiğiniz yer sizindir” dercesine onlara ve sınırdan geçmek isteyenlere akıl almaz bir hoşgörü göstermektedir. CHP bu coğrafyayı son kurşunu atmadan terk etmeyecek kadroların öncüsü olmak zorundadır. Vatana, bayrağa, bağımsızlığa sahip olma, CHP’nin demir bir irade ile takip edeceği politikadır.
Atatürk devletin temeline Türk Kültürünü ve Türk ordusunun kahramanlığını koymuştu. “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halka Türk denir” diyerek bütün safsatalara son vermişti. Cumhuriyetin kendisini koruma mecburiyeti vardı. Devlete isyan edenlere gereken ne ise o yapıldı. Eski dosyaları açarak onlardan siyasi rant bekleyenlerin safına katılmak CHP’ye yakışmaz. CHP tarihi sorumluluk içerisinde doğduğu geliştiği şartları asla unutmadan “yapılan her şey ülkenin hayrı için yapılmıştır” diye kükremeli ve kendi kimliğinden korkmamalıdır. CHP kimliğinin temel unsurları laiklik, her türlü emperyalizme karşı duran bağımsızlık dikkati, demokratik planlama, teşebbüs hürriyetine saygı, namuslu kazanç sahiplerine yeni ufuklar açan bir teşvik sistemi, sosyal sınıflar ve bölgeler arasında gelir adaletsizliğine son veren bir mali anlayıştır. Halk neyi isterse istesin onurlu siyaset adamları halkın hayrına olmayan her şeyi açıkça ifade edecek cesareti daima göstermişlerdir. Bizim ifade ettiğimiz bu doğrular bazı arkadaşlarımızı rahatsız edebilir. Benim dileğim zaman geçmeden hakikat ile mağlup olmayı bilmeleri, gerçeği görmeleridir. İktidar seçerek bilerek inşaatı ekonominin sürükleyici sektörü haline getirmek istedi. Aşırı kâr hedefiyle kurulmuş olan bu sistem vahşi kapitalizmin tehlikeli unsurlarından biridir. Neye mal olursa olsun daha yüksek kâr amacı emeği, çalışanları her türlü güvenlikten mahrum hale getirmiş, taşeron uygulamasının köleleri kılmıştır. Bunun ikinci halkası AVM’lerdir. Küçük esnafı bir çığ gibi ezen bu sistemde ORTA SINIF POLİTİKASI yıkılmıştır.
Tarihi fırsat kaçırılmasın
İşte kendi öz kimliği ve tecrübeleri penceresinden Türkiye’ye bakan bir CHP için bu tarihi bir fırsattır. CHP asla emperyalizmin ve vahşi kapitalizmin piyasa ekonomisi oyununa gelmemeli, tecrübelerinin ışığında planlı ekonomiyi savunmalı, geniş kitlelere plansızlığın, piyasa ekonomisinin hangi acı bedellerle millete ödettirildiğini ısrarla ve inatla anlatmalıdır. İktidar akıl almaz bir hovardalıkla cumhuriyetin binbir dikkatle kurduğu planlı ve programlı kamu işletmelerini satmıştır. Her ilde o ilin satılan fabrikalarının o ile kaybettirdiği gelir anlatılmalı, dev tablolarla vatandaşın göreceği şekilde duvarlara asılmalıdır.
Türkiye diplomalı işsizliği bir felaket çizgisinde yaşıyor. Ailelerin nice fedakarlıklarla yüksek öğrenim yaptırdığı gençler diplomalarını aldıkları gün işsizliğe mahkum oluyor. Ülkenin ihtiyacı olan meslek dalları tespit edilip belli zaman aralığında ne kadar elemana ihtiyaç duyulacağı düşünülmediği için bir meslek dalında lüzumundan fazla eleman varken bu alanda okullar açılıyor. Çare insan gücü planlamasıdır.
Şu anda Türkiye her türlü sosyal buhrana elverişli bir ortam içerisinde bulunuyor. 2007 yılında en fakir % 20’lik grup ile en zengin % 20’lik grup arasındaki gelir farkı 8,1 kat idi. 2013 yılında bu fark 7,7’ye indi. Çok sınırlı bir iyileşme sağlandı. 7,7’lik farkın da sosyal adaletle hiçbir türlü ilgisinin olamayacağını ifade edelim. Çatısı su sızdıran nemli duvarlara sahip, pencere çerçeveleri çürümüş evlerde oturanların oranı % 39’dur. Geçen zaman 2007 tablosunu değiştirememiştir. Nüfusun % 70’inden fazlası bir haftalık tatil masrafını karşılama imkanına sahip değildir.
Bu iktidarın temel özelliği israfçı politikalarla ilk ve orta öğretimi perişan etmesidir. Gazetelere göre istemediği halde imam hatip okullarına kaydedilen çocukların sayısı 40 bin civarındadır. Zorunlu eğitim 12 yıla çıkartıldı. Ne yazık ki kalitesi düştü. Araştırmaların ortaya koyduğu acı gerçek bu eğitim kalitesiyle Türkiye’nin ekonomide ön saflara geçemeyeceğidir. Kalkınmış bütün ülkeler kadın emeğinin iş gücüne katılmasını başarmıştır. Türk ekonomisinin plan anlayışı ile yönetildiği yıllarda bütün bu alanlarda ciddi başarılar sağlanmıştır. Ancak son 15 yılda planlı kalkınma şuurunun olmayışı sanayinin ekonomideki payını çok ciddi bir biçimde geriletmiş, üvey evlat muamelesi gören tarım kesimi de perişan olmuştur. Görüldüğü gibi CHP tarih ve millet önünde ağır bir sorumluluk sahibidir. Bu sorumluluğun gerekli kıldığı bilgi, cesaret ve kararlılık CHP’li kadrolarda vardır. Bu kadrolar bilgi ve tecrübelerini gönül gücüyle birleştirerek ayağa kalktıkları gün Türkiye’nin kurtuluşu başlayacaktır.