Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

CHP'nin isteyerek düştüğü tuzak ve MHP

Yeni CHP, yenilenmiş eski fikirleri eşliğinde AKP’nin kapısını çalar. “Kürt Sorunu” na “Akil Adamlar” marifetiyle, “hakikatleri” arayarak TBMM’de mutabakatla çözelim önerisi götürür. Başbakan Erdoğan, CHP’nin geldiği bu aşamayı sevinçle karşılar. Kürt açılımına yeni bir müttefik bulmanın heyecanı içinde öneriyi alkışlar.
Böylece AKP bir taşla birkaç kuş vurmuş, Oslo/İmralı/Habur sürecini de meşrulaştırmış olacaktır.
MHP, çok açık bir biçimde, Başbakan Erdoğan’ı Oslo sürecinden ve Habur ihanetinden sorumlu tutuyor. MHP’ye göre Başbakan, Oslo ve Habur sürecinde milletin ve devletin birliğine karşı suç işlemiştir ve bunun hesabı Erdoğan’dan sorulmalıdır.
Başbakan Erdoğan, Kılıçdaroğlu kendi ayağıyla gelmişken MHP’yi de kendi geldiği noktaya getirmesi için Kılıçdaroğlu’na öneri götürür. Başbakan Erdoğan, eğer MHP de katılırsa Kılıçdaroğlu’nun getirdiği akil adamlar, TBMM’de mutabakat komisyonu kurulması önerilerine sıcak yaklaşacağını açıklar.
Kılıçdaroğlu ve ekibi aldıkları bu işaretle hemen MHP’ye yönelik çağrılara başladılar. MHP, içeriği bir yana adında bile mutabık olmadığı bu tür mutabakatı başında reddetmiştir. AKP/CHP/BDP üçlüsünün soruna yaklaşım biçiminin aynı ve yanlış olduğunu da açıklamıştır. Bunun üzerine CHP lideri, MHP’yi soruna dahil etmek için sorunun adını değiştirebileceğini ifade ederek çağrıda bulunur.
Bu yaklaşım tarzı CHP liderinin sorunu ne kadar basite aldığını göstermesi bakımından ilginçtir. Kılıçdaroğlu’nun bu yaklaşımı MHP’ye ne kadar yabancı olduğunu da gösteriyor.
AKP, CHP ve BDP’ye göre Güneydoğu’da vuku bulan terör olayları etnik sorunlar yüzünden çıkmaktadır. Bu nedenle de sorun, “Kürt” sorunudur.
MHP, Güneydoğu’da vuku bulan ayrılma ve kopuş amaçlı bölücü terör olayını “Kürt Sorunu” olarak tarif etmeyi reddediyor. Bölge halkının sorunlarıyla bölücü ve ayrılıkçıların sorunlarını birbirinden ayrı tutmaya özellikle vurgu yapıyor.
Diğer yandan MHP, Türkiye’nin sorunlarını mezhep, etnisite, bölge, meşrep, cinsiyet temelinde ele almayı da şiddetle karşı çıkıyor.
Bölgede vuku bulan terörün, saldırının, katliam ve cinayetlerin nedenini ’Kürtlerin Kürt’ olmasından kaynaklanan, statülerinin, kimliklerinin ve haklarının tanınmamasından doğan sorun olarak nitelemek gerçekçi değildir.
Etnisite sıfatlı sorun tanımlamalar ardından kaçınılmaz olarak diğer etnisiteleri de harekete geçirmiş olacaktır. Sorunu Kürt sorunu olarak ortaya koyarsanız, Çerkez, Gürcü, Boşnak, Alevi, Arap, Laz, Karadenizli, Egeli, Doğulu sorun ve talepleriyle ülkeyi karşı karşıya getirmiş olursunuz.
Gerçekte de sorunları etnik, aşiret ya da klan temelinde ele almak hem ilkel hem de ırkçı bir tavırdır. Etnisiteyi en temel, en belirleyici toplumsal kategori ve etnik ayrılıkları da en temel, en aşılmaz toplumsal fay hatları olarak gören anlayışlar çatışmacıdır.
Esasen bir ülke ya da bölgede meydana gelen olayları gerçek bir etnik sorun olarak kabul edilebilmek için de üç önemli şart gereklidir. Birincisi etnik kimliği dolayısıyla bir grubun mensuplarının bazı mesleklere kabul edilmemesidir. İkincisi, etnik kimliğinden dolayı bu kimlik mensuplarının bazı okullarda okumasının yasaklanması gerekir. Üçüncüsü ise yine herhangi bir etnik gruba mensup olmaktan dolayı bazı insanların bazı yerlerde ikamet edememesi ve bazı işlere girmesinin yasak olmasıdır.
Türkiye’de bunlardan hiç birisi varit değildir. Türkiye’deki sorun da “etnik” yani “Kürt” sorunu değildir.
Bölücü jargon, neoliberal dayatma ve medyatik modanın peşinden giderek bir “Kürt sorunu” icat etmek barışa ve huzura olduğu kadar gerçeklere de fena halde ihanet etmek anlamına gelmektedir.
CHP kendi iradesiyle Habur, Oslo ve İmralı rezaletine ortak olmuştur. Buna MHP’yi de ortak etmeye çalışması abesle iştigaldir.
(Devamı var...)

Yazarın Diğer Yazıları