CHP’nin başarı şansı

Sonunda Birgül Ayman Güler de CHP’den istifa etti. Güler’in istifa gerekçelerinden birisi, Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ve İstanbul Milletvekili Şafak Pavey’in, “Soykırımla yüzleşin” pankartını açanlarla birlikte aynı pankartı taşımalarıdır.
Aslında CHP genel başkan yardımcılarından, daha da ileri gidip, Ermeni soykırımı olduğunu kabul edip, bu nedenle imza toplayan ve özür dileyenler de var.
Bu sene Ermeniler 100. yılında sözde Ermeni soykırımının dünya tarafından kabul görmesi için yoğun çaba sarf ediyorlar. Soykırıma destek verenler Türkiye aleyhine çalışan Ermenilerin yanında yer almış oluyorlar.
Aslında Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizlerle iş birliği yapan ve ülkeyi içten vuran Ermeni çetelerine ve bunları destekleyenlere karşı, o günkü koşullarda, Osmanlı’nın tehcirden başka yapacağı bir çözüm yoktu. Ayrıca da tehcir soykırım değildir. Bir anlamda Ermenileri de bu çatışmanın içinden çıkarmaktır.
Eğer sözde soykırım iddiaları dünya tarafından, ABD tarafından kabul edilirse, bilinmelidir ki Ermeniler hemen arkasından Türkiye’den tazminat ve toprak isteyeceklerdir. Bu talep Ermenistan’ın anayasasında yazılıdır.
Yani sorun siyaset üstü bir sorundur ve bizim milli sorunumuzdur. Türkiye’nin yanında değil de, soykırımın yanında yer alanların bu tutumunu insan hakları veya düşünce özgürlüğü ile izah etmenin imkanı yoktur. Kaldı ki bunlar bu tutumları ile 77 milyon insanın hakkını yemiş oluyorlar.
Siyasi partiler misyonları ile projeleri ile kitle partisi olurlar. AKP’nin üç dönemdir iktidar olmasının başta gelen nedeni, başkalarına göre yanlış olsa da misyonundan taviz vermemiş olmasıdır. AKP, milli değerlerin yanına dini inançları koyarak farklı bir misyon oluşturdu. Seçmenin zihnine girerek kendi misyonunu kabul ettirdi. Bundan sonra parti içindeki çatlaklar bir bakıma aynı misyondaki çatlaklardır. Bu çatlaklar, AKP’nin de bitmesine yol açacak ve parti gerileyecektir.
Tekrarlamak gerekirse, halka dokunmak, halkın elini sıkmak değil, halkın zihnine girmektir. Zihinlere girmek de düşünce bütünlüğü ve misyonla olur. CHP de kendi misyonunun arkasında giderek, halka ulaşmalıdır. Israrla misyonunu halka iyi anlatmalı ve halkı ikna etmelidir. Ecevit iktidara böyle ulaşmıştı. Yunanistan’da Çipras böyle ulaştı.
Ancak her şeyden önce CHP, bir misyon edinmelidir. Laikliğin ve Atatürk’ün tartışıldığı bir parti görünümünden kurtulmalıdır. CHP aynı sahada oynarsa, kaybeder.
Bu seçimlerde adaylık teklifi götüreceği tartışılan adaylara bakarsak, CHP’nin misyona değil, yine vitrine baktığını söyleyebiliriz. Anlaşılan odur ki bugünkü parti üst düzey yönetimi maalesef vitrin yapıyorum diye birbirine zıt düşüncede olanları, farklı ideolojide olanları toplayarak, parti içinde çıngar çıkmasına neden olacaktır.
Farklı ideolojilere sahip insanları bir araya toplayarak bir misyon oluşturmak mümkün değildir. Özal’ın dört eğilimi, o günün darbe koşulları altında ortaya çıkmıştır ve bunun içindir ki çok yaşamamıştır. Bugün aynı yolda adım atmak, parti tabanını da kaybetmeye neden olur. Vitrindekilerini ideolojik olarak benimsemeyen seçmenler, ya sandığa gitmez veya oy vermez. CHP Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu sorunu yaşadı.
Uygulamaya baktığımızda, “acaba CHP’yi iktidardan uzak tutan görünmez bir el mi var” sorusu akla geliyor...

Yazarın Diğer Yazıları