CHP’nin AKP açılımı!
Türkiye, AKP iktidarı sürecinde gündem serserisi bir ülke haline geldi. Türkiye’de ne zaman ne de sular eskisi gibi akıyor. Yıllarca bir araya gelmeyen, bir araya gelme ihtimali bulunmadığı intibaını veren ’ana muhalefet’ve iktidar partisi yetkilileri bir anda karar değiştiriyor. Randevu ve görüşme talepleri yapılıyor, ortak kararlar alınıyor, mutabakatlara varılıyor ve kendi dışındakilere çağrılar üst üste geliyor. Son bir ay içinde çok hızlı bir süreç yaşandı.
İlk önce CHP’nin AKP açılımı geldi. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ı aniden “Kürt Sorunu” yla ilgili olarak ziyaret etti. İkili el sıkıştı. TBMM’de her partiden iki milletvekilinin katılacağı bir mutabakat komisyonuna havale edilmesi konusunda taraflar mutabakata vardı. Toplumsal mutabakat için de ‘Akil Adamlar’dan oluşan bir heyet oluşturulsun temennisinden bulundular.
Bir sorun kalmıştı. O da MHP’nin de sürece katılmasıydı. Kılıçdaroğlu, MHP’nin hassasiyetlerini aşmak için ‘adını değiştirelim, ön yargımız, dayatmamız yok’ dedi. MHP yanlış işi, yanlış haritalarla, yanlış adamla ve yanlış adımlarla yapıyorsunuz diyerek bütün kapıları CHP’nin suratına kapattı.
CHP’nin sonuç almayacağı başında belli olan böyle bir adımı, yalnızca AKP’nin Oslo/Habur/İmralı açılımlarını meşrulaştırmaya katkı sağladı.
Başbakan Erdoğan, Kılıçdaroğlu’ndan aldığı bu manevi ve moral destekle açılım adımlarını daha da sıklaştırıp, somutlaştırdı. Başbakan Erdoğan işe, Kürtçenin okullarda seçmeli ders olacağını açıklamasıyla başladı.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın hazırladığı seçmeli ders paketi bağlamında seçmeli Kürtçe dersleriyle ilgili olarak da uygulamayla ilgili bakanlıktan açıklama geldi. Bakanlık öğretmen buldukça, yeterli öğrenci de varsa Zazaca, Kırmançice, Lazca, Abhazca da seçmeli ders olabilecek. İlk etapta Kürt kökenli branş öğretmenlerinden Mardin Artuklu ve Bingöl Üniversitelerindeki enstitülerde Kürt Dili ve Edebiyatı bölümünde yüksek lisans yapanlar değerlendirilecek!
CHP ile AKP görüşmelerinin hemen arkasında yaşananlar, Başbakan Erdoğan’ın CHP’nin bu katkısından büyük cesaret aldığını ortaya koyar niteliktedir. Bebek katili Öcalan, İmralı’dan olanı biteni gülerek seyrediyordur. Belki de ‘Yol haritamı uyguluyorlar, akil adamlar çağrımı kendileri dile getiriyor,Hakikatleri Araştırma Komisyonu önerimi savunuyor. Fikirlerim iktidarda, ben ise İmralı’dayım’ diyordur.
Bu arada Leyla Zana, Öcalan’ın ev hapsine alınmasını bir kez daha dile getirdi. Ardından da Başbakan Tayyip Erdoğan için, “Kürt Sorunu”nu kast ederek, “Ben onun bu işi çözeceğine inanıyorum. Buna dair umudumu da, inancımı da asla yitirmedim” diyerek Erdoğan’a emsalsiz bir jest yaptı.
BDP’li Demirtaş ise “Her kim ki ‘Ben bu sorunu Başbakan’ın çözeceğinden umutluyum’ diyorsa kendini kandırır, başka kimseyi peşine takamaz. Olsa olsa bu saflık olur” diye Zana’ya cevap verdi.
Bu arada gündeme Bülent Arınç da dahil oluyor. Arınç, Leyla Zana’nın gündeme getirdiği Öcalan’a ev hapsi önerisi için şunları söylüyor, “Belki bir yol haritasıyla, terör örgütü PKK’nın silahları bırakmasıyla başlayacak süreçte dikkate alınabilir”.
CHP’nin AKP’nin kapısını çalması AKP’nin yürüttüğü açılım politikasını cesaretlendirmiştir. AKP bu görüşmenin ardından ağzındaki baklayı çıkarmıştır. Öcalan’ın ev hapsinden genel affa gidecek süreç başlamıştır. Konu kamuoyunun tartışmasına hafiften sokulup, yeterli destek sağlandıktan sonra yavaş yavaş diğer PKK talepleri devreye sokulacaktır.
Başbakan Erdoğan, bu süreçte CHP’yi kullanıp atmak niyetindedir. Erdoğan aslında CHP’den de, getirdiği yöntemden de bir şey çıkmayacağını bilmektedir. Dört parti nasıl olsa anlaşamaz, o halde ana muhalefeti, sonuçsuz temas arayışlarıyla meşgul etmek, AKP için son derece uygun bir stratejidir. CHP tam da AKP’nin istediği şekilde oyunu oynuyor.