CHP'li Koç isyan etti: Karartma uygulanıyor

CHP sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç’un belgeleriyle açıkladığı “Oslo sürecinde PKK-İktidar mutabakatı” yeri yerinden oynatacak cinstendi. Koç’un elinde İmralı-Kandil yazışmaları ve birden çok belge olduğunu bildiğimizden gazeteci refleksi ile daha fazla haber alabilme adına kendisini aradık. Ama, Haluk Koç’a bir dokunduk bin ah işittik. Koç, “AKP sözcüsü Hüseyin Çelik konuşurken 20 kanal canlı yayına geçiyor. CHP adına ben açıklama yaptım bir tane canlı veren kanal yok. Böyle bir karartma altında bu mücadele sürüyor” dedi. Haluk Koç, süreci Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile bire bir konuşarak götürdüğünü söyledi.
CHP sözcüsü Haluk Koç ile söyleşimiz şöyle devam etti;
“Başbakan’ın tavrı CHP’yi kendi elindeki egemen medya gücü ile sanki PKK ile işbirliği yapıyormuş gibi topluma sunmak. Ama hem de arkasında her türlü illegal girişimi anayasa suçu teşkil edebilecek olan girişimleri yapmış durumda. Bu sürecin bu şekilde gitmesini savunanlar da ’ne olacak kan duracak ya bu şekilde görüşme yapılabilir CHP neden bunu karıştırıyor’ diyor. Şimdi biz görüşme olmasın demiyoruz. Tek şartla görüşme olabilir; tek taraflı silah bıraktırtma gündemli. Eğer o kapsamda bir görüşme olacaksa onu yap. Sen orada ne yapıyorsun. Sen orada perde önünde söylediğin yani terör örgütü ile mücadele edeceğim sözünü siyasetle müzakere edeceğim sözünü yutuyorsun ve tamamen tersine terör örgütü ile bir üçüncü ülke hakemliğinde masaya oturarak siyasi müzakere yapıyorsun ve mutabakat arıyorsun. Biz bu ikiyüzlülüğü ortaya koymak zorundayız.”
- Bir de neden İngiltere, sizce?
“ABD oyun kurucu. Güvenlik boyutunda Türkiye’de dönük saldırıların kaynağı hemen sınırımızın ötesinde. TBMM’den geçmiş tezkere de var. Genelkurmay Başkanı bunu bizzat ifşa etti. ABD terörle mücadelesinde Türkiye’ye ne kadar müsaade ederse o kadar mücadele edebilen bir Türkiye manzarası var. ABD’nin uzun vadedeki planı bir geniş federal Kürt devleti kurmak, İsrail’in güvenliği ile beraber Orta Doğu’daki tüm enerji kaynaklarının yönetimine, denetimine sahip olmak. Bu çok açık. ABD’nin yönlendirmesiyle orada İngiltere hakem devlet rolünü üstleniyor. Benim yorumum bu. Ve ABD’de de bütün stratejisini PKK’nın varlığı üzerine kuruyor. Zaman zaman belirli ölçüde hırpalatılmasına izin veriyor. Ama yok edilmesine hiçbir zaman müsaade etmiyor. Bunları yurtseverler konuşmayacak mı? Bunlar konuşulduğu zaman sansür mü olacak? Ben bugün belirli büyük gazetelerimizin manşetlerine bakınca üzülüyorum. Ciddi siyasi tartışmaların olduğu bir Türkiye, Bingöl’de 10 evladımızı toprağa vereceğiz ve bakın; finans merkezindeki havuzun haremlik selamlık olması manşet. İkinci kadının intikamı manşet. Böyle bir Türkiye’den geçiyoruz. ”
- Peki, bu mutabakatta, görüşmelerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bir rolü olduğunu düşünüyor musunuz?
 “Sayın Cumhurbaşkanı’nın Habur süreci öncesi yaptığı ” Güzel şeyler olacak “ açıklaması var kayıtlarda. Onun dışında Cumhurbaşkanı bu sürecin neresindedir, bulunduğu nokta, yetkileri görevi kapsamı nedir bilmiyorum ama ayrı bir çizgide oluğunu tahmin etmiyorum.”
- Sadece mutabakatı açıkladınız. Kandil-İmralı mektuplarını açıklamadınız. Başka belgelerin de olduğunu biliyoruz elinizde. Bunları ne zaman açıklayacaksınız?
 “Sürece bakacağız. Türkiye’deki dördüncü kuvvet değil mi medya? Öyle idi. Nasıl duçar haline getirildiğini, nasıl elinin kolunun bağlandığını dünkü açıklamamda da söyledim izleyen basın muhabirlerine.Yirmiye yakın kamera var, sizler burada görevinizi yapıyorsunuz ama yayın mutfaklarınızdan nasıl bir haber boyutu çıkacak bilmiyorum bunu da milletin takdirine bırakıyorum dedim.”
- Peki, o diğer belgeler neler? Onları şöyle bir başlıklarıyla verebilir misiniz bize?
 “Birçok ekli şey var. Süreci izleyeyim. Sayın Başbakan imza atmadık ki kardeşim dedi. Epey bir nokta da imza yok ki noktasına düğümleniyor. Böyle bir belgeyi kabul ediyorlar, itiraf ediyorlar, böyle bir müzakere sürecini itiraf ediyorlar şimdi imza yok diye. Orada çok açık altını çizerek üzerine basa basa iki defa tekrar ettim. Söylediğim şu idi, hakem devletin gözetiminde taraflar adına imzalanarak muhafaza altına alındı.”
- Şu ana kadar AKP’den hiçbir cevap gelmedi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
 “Başbakan söylemişti.’Namert’demişti. O zaman namert sözü adresini bulmuş oluyor. Aynada yansıması Başbakan’a dönüyor.”
- Eklemek istediğiniz bir husus var mı?
 “Sadece şu var; yaşadığımız süreçte üzgün olduğumu söylüyorum. Neden üzgünüm? Türkiye adına üzgünüm, duyarsızlık adına üzgünüm. Bu pranga takılmasını kabul edenler adına üzgünüm. Maalesef dilsiz, görmeyen, konuşmayan tepki vermeyen duyarsız bir toplum oluşturulmasında bugün sorumluluğu olanlar, yarın yaşayacağımız çeşitli olaylar karşısında neler söyleyecekler merak ediyorum. ”

Yazarın Diğer Yazıları