CHP ve muhalefet görevi
Dün bu köşede, Sayıştay'ın denetim yetkisinin kısıtlanması nedeniyle, Dünya Adalet Projesi (WJP )Türkiye raporundan bir anket sonucunu vermiştim. Dünya Adalet Projesi 2018 raporunda; Hukukun Üstünlüğü ''Hükümet Yetkililerinin Denetimi ve Gerektiğinde Eylemlerin Kısıtlanması '' kriterine göre Türkiye 113 ülke arasında, 111. sırada yer alarak sondan üçüncü oldu.
Dünya çapında yapılan ve takip edilen bu tür anketler, hepimizi rahatsız ediyor. Aynı zamanda da muhalefete ne kadar iş düştüğünü de gösteriyor. İlk başta da görev Ana Muhalefet Partisi CHP'ye düşüyor.
Demokrasilerde muhalefetin en büyük görevi iktidarı denetleme görevidir. Bunun yaparken kendisinin de demokrasi örneği vermesi gerekir. Otokrasilerde denetim müesseseleri zaten yoktur.
CHP, demokrasi örneği vermek istiyorsa önce parti içi demokrasiye geçmelidir. Bunun ilk şartı da ön seçimdir. Bugün ön seçimin CHP için getirecekleri, partinin bundan sonraki geleceğini de etkileyecektir.
1- CHP tabanda halkın birleşeceği aday koymak istiyor. Ancak halkın hangi adayda birleşeceğini yine halk bilir. Parti üyelerinin katılacağı ön seçim yapılmalıdır. Bugüne kadar her seçimde Genel Merkezde kurulan 3-5 kişilik komisyonlarda sorun yaşanmıştır. Ön seçimde bu tür sorunlar yaşanmaz ve kimse de zan altında kalmaz.
2- Ön seçim yapılırsa, partinin kendine olan güveni artar. Zira bugüne kadar genel başkan ve MYK, AKP tabanından nasıl oy alırım hesabı içinde oldular. Aday arayışları bu hesaba göre yapıldı. Ne var ki her seferinde bu düşünce ters tepti ve partililer sandığa gitmedi. CHP karşıdan oy almak isterken, kendi tabanını kaybetti. Oysa ki adayı halk seçerse, kimse itiraz etmez. Halkın seçtiği ve özgüveni ve altyapısı olan bir adayın CHP'nin istediği tabanda ittifakı gerçekleştirme olasılığı daha yüksektir.
3- CHP tabanı daha eğitimli ve demokratiktir. Ön seçimle demokrasi örneği verirse, hem kendi tabanını tutar, hem de bu yolla AKP tabanından demokrasiye inanmış olanları kazanır. Söz gelimi Muharrem İnce, İstanbul mitinginde AKP mitinglerinden daha fazla insan topladı.
4- Özellikle İstanbul'da bazı milletvekilleri aday adayı olarak çalışıyorlar. Çalışanlar da genel başkanın adayı imiş gibi kendilerini lanse ediyorlar. Bunların yeteneğine ve altyapısına, doğru veya yanlış demek hakkımız yoktur. Ancak Sayın Kılıçdaroğlu tavizkâr olmamalı. Demokrasilerde dost-ahbap ilişkileri, haksız rekabet yaratır, daha yararlı olacakların seçilmesini engeller ve partiye de ülkeye de zarar verir. Kılıçdaroğlu kimseye aday olarak çalış demediğini açıklamalı ve kendisini kullananlara izin vermemelidir. Ön seçim bu gibi istismarların da önünü kesecektir.
Dahası milletvekili olanların, bazı büyükşehirler hariç, aday olması doğru değildir. Milletvekili olup da ayrıca belediye başkanlığına da aday olanlar ''partide başka adam yok mu?'' sorusunu gündeme getirirler. Partide aynı yetenekte ve aynı beceride olan binlerce insan var. Birileri her yere aday olunca, gençlerin ve yeni yeteneklerin önü nasıl açılacak? Dahası yıllarca her posta aday olanlar, politik hayatlarında tek bir yanlış da yapmış olsalar, yıpranmış oluyorlar.
Sonuç olarak, herkes tarafından iyi bilinmelidir ki; milletvekilliği ve belediye başkanlığı profesyonel meslekler değil, kazanç kapısı değil, hizmet kapısıdır.