CHP nerede?
Bu satırları yazdıktan hemen sonra Silivri’de başta İlker Başbuğ, olmak üzere tutuklularla görüşmeye girmiş olacağım. Dışarıdan içeriye yansımaları, içeriden dışarının nasıl göründüğünü aralıksız okuyucularımızla paylaşmaya gayret edeceğim. Ancak Ankara’dan yola çıktığım andan itibaren Silivri’deki tutsakların beklentilerinin neler olabileceği takıldı kafama. En az süre yatan İlker Başbuğ iki yılı devirdi bile. Doğu Perinçek ve Tuncay Özkan gibileri beş yılı geride bıraktı. En kıdemlileri Oktay Yıldırım altıncı senesini bitirmek üzere. TBMM’de hazırlanmakta olan sözde demokratikleşme paketlerinden bilmem kaçıncısında uzun tutukluluğa çare olacak bir karar çıkmadı. Domuz bağı ile onlarca insanı öldüren Hizbullahçılar, deveyi havuduyla götürenler, polis katilleri, bölücü örgüt yöneticileri topluca davul zurna ile tahliye edilirken, Ümraniye ve Balyoz sanıkları için bir adım dahi atılmış değil. “Yeniden yargılanma” sözleri ile ağızlara bir parmak bal sürenler arkasını getirmedi. Diyelim ki AKP hükümetinin işine gelmiyor. Peki ya ana muhalefet partisi ne yapıyor. Deniz Baykal “Ben bu davanın avukatıyım” dediği için kaset komplosu ile görevinden uzaklaştırıldı. “Ben bu davanın savcısıyım” diyen Erdoğan halen görevde. Üstelik düne kadar üstlendiği savcılık cübbesini çıkarttığını söylüyor. Erdoğan bu, ne yapsa yeridir. Milli Görüş gömleğini de çıkardığını beyan etmişti. Savcı Zekeriya Öz’e kendi makam aracını tahsis etmişti. Şimdi aynı savcılara savaş açışının samimiyetini henüz kanıtlayabilmiş değil.
***
Erdoğan’ın zikzaklarına millet olarak alışığız. Ancak CHP’nin Silivri konusundaki suskunluğuna anlam vermek zor. Bozuk saatin günde iki defa doğruyu göstermesine benzer, Erdoğan da nadir de olsa doğruları söyleyebiliyor. Geçtiğimiz gün şaşırttı yine... Ankara’da seçim çalışmaları sırasında sarf ettiği sözler şöyle: CHP’nin son iki aydır Ergenekon’dan bahsettiğini duyan var mı? CHP’nin son iki aydır, 17 Aralık’tan sonra Silivri’den, Silivri hakimlerinden söz ettiğini duyan var mı? CHP kasetlerin bedelini ödüyor. Kasetle gelirsen işte böyle kasetlerin esiri olursun. Son kullanma tarihin de geçince yine kasetle gidersin!..
Yukarıdaki satırlardan kimin hangi sonucu çıkaracağını bilmem. Benim kafama gerçekten de CHP’nin son iki ayda Ümraniye’yi anmayışı takıldı. Silivri’deki savcı ve hakimlerden bahsetmeyişini manidar buldum. Prof. Dr. Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay’ın TBMM’ye gelmesinden sonra CHP’nin Silivri’yle bağları koptu mu? Her şey Balbay’ın tahliyesinden sonra bitti mi? Ankara kulislerinde bu konuyla ilgili tonlarca iddia dolaşıyor. Kulak vermekle beraber kulağımızı orada bırakacak değiliz. CHP 17 Aralık rezaletlerinden sonra iktidarın kendilerine altın tepsi içinde sunulacağını sanıyorsa yanılıyor. Bizden dost hatırlatması diyip, yeniden Erdoğan’ın sözlerine dönelim.
“Kasetlerin bedelini ödemek” deyimi ilginç. Ama “Kasetle gelirsen işte böyle kasetlerin esiri olursun. Son kullanma tarihin geçince yine kasetle gidersin” in anlamı sanırım kulağa kar suyu kaçırmak. Erdoğan aba altından sopa gösteriyor. Seçimlere 40 gün var. Ankara’yı kaybettiğinin farkında ama İstanbul’u kaybetmeye niyeti yok. Topbaş ile Sarıgül arasındaki fark henüz kapanmış değil. Aldığımız bilgilere göre İstanbul riske girmeye başlarsa CHP ve Sarıgül için yeni kasetlerin çıkma ihtimali var. Bu kirli savaşı seyretmek bile insana zul geliyor ama canım memleketimin manzarası ne yazık ki böyle.
Sessiz ve derinden giden MHP, 30 Mart’ta ikinci parti konumuna yükselirse kimse şaşırmasın.
Silivri notlarımızdan sonra seçim meydanlarının nabzını tutup, bölge ve illere göre seçim sonuçlarına ilişkin değerlendirmelere döneceğiz.